Yurdumuzun hemen her yöresinde Üstad Bediüzzaman Hazretleri için anma programları düzenleniyor.
Vefat yıl dönümü vesilesiyle, daha çok Mart ayında yoğunlaşan bu tür programlar, ilk başlarda sadece 23 Mart günüyle sınırlı kalıyordu.
Son yıllarda ise, anma programları için öyle bir talep patlaması meydana geldi ki, tamamını bir haftaya, hatta bir aya sığdırmak dahi imkânsız hale geldi.
Bu sebeple, Nisan ve Mayıs aylarında da, yani bahar mevsimi boyunca söz konusu programlar aralıksız şekilde devam edip gidiyor.
Ölüm, Nevrûz gibidir
Ölüm, ebedî dirilişin başlangıcı olduğu gibi, bahar dahi senevî diriliş mevsimidir.
Nevrûz-i Nevbahar ise, Haşr-i Ekberi gösteren o bahar mevsimini sembolize eden diriliş gününü temsil ediyor.
Nitekim, Bediüzzaman Hazretleri de kendi ölümünü Nevrûz Bayramına benzeterek şu ifadeyi kullanıyor: “Ve’l-mevtu yevmî Nevrûzinâ/Ölüm, bizim için Nevrûz günü gibidir.”
Üstad, ayrıca “Benim mematım, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek” diyerek, vefatından sonra ve bu vesile ile yapılacak makbul hizmet ve faaliyetlere kinâyeli de olsa işaret eder gibi konuşmuş.
Şevk ve heyecan tazeliyoruz
İşte, söz konusu hizmet ve faaliyetler cümlesinden olarak, diğer arkadaşlarımız gibi âcizâne biz de yapılan dâvetlere icâbeten muhtelif merkezlere gidip o programlara iştirak ediyoruz.
Biz güyâ konuşmacı olarak gidiyoruz; başkasının istifadesine çalışıyoruz. Lâkin, itiraf etmeliyiz ki, bu tür ziyaret ve seyahatlerden en çok istifade eden yine biz oluyoruz. Sebebine gelince...
Merkezde otururken, masa başında çalışırken göremediğimiz birçok güzelliği, hizmet mahallerine gittiğimizde ancak hakkıyla görüp derk edebiliyoruz.
Kezâ, yürüyen hizmetlerin arka plânına vâkıf oluyor, bu hizmetleri omuzlayan isimsiz kahramanları biraz daha yakından tanıma bahtiyarlığını yaşıyoruz.
İşte, yakın zamanda ve bir hafta arayla gitmiş olduğumuz İznik (Bursa) ile Akhisar (Manisa) ilçelerinde de aynı ihlâs ve gayret yüklü o parlak tablolara yakînen şahit olduk. Ve, cidden iftihar ettik.
Uzaktan bakınca, buralarda pek birşey yok gibi görünüyor; dolayısıyla, ses getirecek bir faaliyet de olmaz zannediliyor.
Ama, bilmüşahade gördük ki, harikulâde hizmetler yapılıyor. Sayıca az ve zayıf da olsalar, mânen ve hakikaten pek büyük bir kuvvet teşkil edilmiş durumda. Halkın nazarında kazanmış oldukları itibar, tek başına bir iftihar vesilesi olmaya sezâdır.
Bununla beraber, bu beldelerde hazırlıkları yapılan yeni ve müjdeli hizmet haberlerini aldığımızı da bilvesile sizlere aktarmış olalım.
İki bin yıllık tarihin izleri
Gerek İznik ve gerekse Akhisar’ın tarihi çok eskilere dayanır.
Yaşanan bütün sosyal ve fizikî sarsıntılara rağmen, mâzisi tâ millattan öncesine kadar gidip dayanan bir çok tarihî kalıntıya rastlamak mümkün.
Bunları yakından görmek için, dünyanın en uzak ülkelerinden kalkıp gelen çok sayıda turist ve araştırmacı var.
Bazı tarihî mekânlarda, Musevilik, İsevilik ve İslâmiyetin izlerini taşıyan eserler yer alıyor.
Yapılan kazı çalışmalarında ise, yer altında gizlenmiş, üstü toprakla örtünmüş muazzam evlerin, sarayların, çarşıların kalıntılarına rastlanıyor.
Bir diğer tâbirle, yer altından adeta tarih fışkırıyor.
Yapılan araştırmalardan anlaşılıyor ki, bu yer altı şehirleri ve eserlerinin üzeri bütünüyle kasten kapatılmış falan değil. Buralar deprem kuşağında yer aldığı için, zamanla vukua gelen büyük sarsıntılar sebebiyle, eski çağlara ait yapıların önemli bir kısmı adeta toprağa gark olmuş durumda.
Dahası, temel kazısı derinleşen inşaat sahalarında deniz kumlarına rastlanılıyor ki, bu da vaktiyle buraların yer yer deniz suyu ile kaplı olduğunu haber veriyor.
Tebrik ve takdir ile...
Nihayet, kadim tarihin izlerini taşıyan bu ve benzeri şehirlerimizde gördüğümüz yeni parlak hizmetler ve nuranî faaliyetler, bizlerin şevk ve ümidini bir kat daha ziyadeleştirmiş oldu.
Bu vesile ile, o meccânî faaliyetlerde bulunan ve gönüllü hizmetlerde koşturan dâvâ arkadaşlarımızı bir kez daha tebrik ediyor, onlara selâm ve duâlarımızı iletiyoruz.
***
@salihoglulatif:
Gökçek-Arınç kavgası yama tutar mı?
Erdoğan müdahil olursa belki tutabilir;
Müdahale etmezse eğer, çatlak büyür, kriz derinleşir, ortalık bit pazarına döner.
* * *
UCUZA ADAM HARCAMA
Bir dönem MÜRTECİ yaftası geçerliydi; çok can yaktı.
Bir ara ERGENEKONCU damgası revaçtaydı; yaş-kuru birlikte yandı.
Şimdi PARALELCİ damgası moda...
Vur damgayı, harca adamı.