İktidar kanadı, gitgide normal eleştirilere dahi tahammül edemez bir hale geliyor.
Bunda, şüphesiz parti üst düzeyindeki adamlara yaranmaya çalışan, yükselmeyi onların şakşakçılığını yapmaya bağlayan meddahların ve dahi sürekli şekilde iltifat gören fanatiklerin payı büyük.
Durum böyle olunca, haliyle bağnazlık meydan alıyor. Meddahlık prim yapıyor. Fanatizm, ortalıkta cirit atmaya başlıyor.
Bu “tükenmişler koalisyonu”, en ufak bir tenkide, hatta farklı bakış açısına dahi tahammül edemeyerek, hemen üzerinize atlıyorlar.
Bir anda ve topluca saldırıya geçiyorlar. İnsafsızca ve bazen ağza alınmayacak tâbirlerle sizi yaftalayarak, türlü zan ve töhmet altında bırakmaya yelteniyorlar.
Aslında kendileri tükenmişler. Ama, bunun dahi farkında değiller. Tahammülsüzlükleri ve öfke ile saldırıya geçmeleri bunun alâmeti. İşte, bu hususla ilgili bir uzman görüşü...
* * *
Evet, konunun uzmanlarından edindiğimiz bilgilere göre, tahammülsüzlüğün “tükenmişlik sendromu”yla da doğrudan bir bağlantısı bulunmaktadır.
Görüş ufkunun daraldığı, denemelerin iflâs ettiği, yeni fikirlerin üretilemediği, kararlardaki istikrarsızlığın ayyuka çıktığı durumlarda, sorumlu veya tarafgir kişilerin tahammül sınırları daralmaya başlıyor; buna mukabil, kinleri, öfkeleri, nefret hisleri kabarıyor.
İşte, uzmanların bu noktada hemfikir olduğu ifadelerden biri: Tükenmişlik, sadece fiziksel değil, zihinsel ve duygusal olarak da hissedilir. Tükenmişlik sendromunun kapısını çaldığı kişide, özellikle eleştirilere karşı tahammülsüzlük, çabuk sıkılma, kolay öfkelenme, kararsızlık, ya da sık sık karar değiştirme gibi problemler görülür.
Ne diyelim? Böylelerine Allah hayırlı şifâlar ihsân eylesin.
Terör, yahut sosyal zelzele
Son zamanlarda ülke geneline yayılma istidadı gösteren terör eylemleri, aslında bir cihette “sosyal zelzele” sayılır.
Fizikî zelzele musîbeti gibi, bu tür sosyal belâların da Risâle-i Nur hizmeti ile bir mânevî alâkasının bulunduğunu düşünüyoruz.
İşte, bu sebeple, Üstad Bediüzzaman’ın o dönemde yaşanan bir zelzele vesilesiyle kayda geçtiği şu ifadelerini hatırlamakta fayda var: “Bu şiddetli zelzelenin gelmesi gösteriyor ki, Risâle-i Nur, bir vesile-i def-i belâdır; tatile uğradıkça, belâ fırsat bulup gelir.” (Emirdağ Lâhikası, s. 150)
GÜNÜN TARİHİ 13 Ocak 1920 - Yeminli Sultanahmet Mitingi
Dün (12 Ocak) terör belâsının kana buladığı Sultanahmet Meydanında, bundan 96 sene evvel bugün işgal kuvvetlerine karşı bir kahramanlık destanı yazıldı.
Millî Mücadele Hareketini destekleyen tanınmış bir grup aydın, 13 Ocak 1920’de bu meydanda düzenlenen mitingte hamasî konuşmalar yaptı.
(Bu meydanda Mayıs 1919 - Ocak 1920 tarihleri arasında toplam beş kezheyecanlı mitingler düzenlendi)
Son sekiz ay içinde tam dört kez protesto mitinginin düzenlendiği Sultanahmet Meydanındaki meşhûr konuşmacıların arasında şu isimleri saymak mümkün: Mehmet Emin Yurdakul, Halide Edip Adıvar, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Rıza Nur, Selim Sırrı Tarcan, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Şükûfe Nihal Başar ve Madam Jeannine isimli bir Fransız kadın.
Bu heyecanlı mitinglerin yankısı, Anadolu'daki camilerde okunan hutbelere kadar tesir etti.
Sultanahmet Mitingi denince, akla ilk gelen isim Halide Edip Hanım. Kendisi, kürsüde ağlayıp ağlatarak katılımcı kalabalıklarla birlikte şu meâldeki yemini okuduğu rivâyet edilir: “Türkiye’nin istiklâl ve hayat hakkını alacağı güne kadar hiçbir korku, hiçbir meşakkat önünden kaçmayacağımıza, yedi yüz senelik tarihin ağlayan minareleri altında yemin ediyoruz.”
@salihoglulatif:
İktidar Cenahında Yaşanan Çözüm Med-Cezirleri:
1 yıl önce: Analar ağlamasın (Yaşa-bravo-alkış-tufan...)
1 yıl sonra: Analar ağlamasın (Yuh-kahrol-hain-tufan...)