Demokrasi, hazım ve tahammül gerektiren bir sistem.
“Benim partim yükseldiği zaman iyi, kaybettiği zaman kötü” anlayışı, demokrasinin özüyle, ruhuyla bağdaşmaz.
Demokrasinin, ayrıca zamanla tekâmül eden bir yapısı var. Yani, birden bire boy verip serpilmez. Hemen meyveye durmaz, ya da çarçabuk olgun meyveyi vermez. Özetle, emek ister, gayret ister, bakım ve dahi bedel ister...
İşte, demokrasi denen içtimaî nimetin bu tür özelliklerini bilmeyenler, ya acelecilikle gider yorulur, ya da ifrat ile tefrit arasında gidip gelerek hem kendine, hem sistemin işleyişine büyük zarar verir.
Tahammülsüzlük had safhada
AKP, 7 Haziran’daki seçimden birinci parti olarak çıktı. Ne var ki, oyları en çok düşen parti olduğu için, en moralsiz ve en sıkıntılı durumda olan da bu partini idarecileri ve tarafgirleridir.
İki gündür bu kesimden insanları yakından takip ediyorum. Seçim sonucuyla ilgili müthiş bir hazımsızlık ve tahammülsüzlük hali gözlemliyorum: Bir kısmı, kendini tutamayıp veryansın ediyor. İşi küfürlü, hakaretli saldırılara kadar tırmandıranlar var. Yazık...
Bunların demokratlığı, sandığa saygıları bu kadarmış demek ki.
Bilhassa Doğu ve Güneydoğu vilayetlerindeki sandık sonucuna ateş püskürüyorlar. Ağza alınmayacak sözlerle Kürt kardeşlerimizi karalamaya çalışıyorlar.
Demek ki, “Çözüm Süreci” meselesinde de samimî değillermiş. Ki, birden ve âniden tavır değiştirdiler.
Ne var bunda? Niye böyle agresifleştiniz? İstediğiniz neticeyi alamayınca, niçin hırçınlaşıp küfürbaz kesildiniz?
Yaklaşık on beş senedir, bu vilayetlerde AKP ve HDP’nin versiyonlarından başka parti yoktu. MHP, CHP, DP ve diğerleri neredeyse silinmişlerdi. O partiler niye şiddetli alınganlık gösterip isyanları oynamadılar da, AKP kaybedince hemen kıyâmetler kopartılıyor?
Beyler! Biraz sabır, tahammül ve hazımlılık lütfen.
Bakın, yüksek baraj sistemini vargücüyle savunan, hatta bu ilkel sisteme sığınan sizler.
“Çözüm Süreci”ni “Kürt Meselesi”ne dolayarak, işin lokomotifliğine soyunan sizler.
İmralı yolunu “çeşme yolu”na övünerek döndüren sizler.
Âla-yı vâlâ ile “Kürt kardeşlerimiz” nakaratını dilinden düşürmeyen yine sizler.
Ama, ne zaman ki aynı “Kürt kardeşler” size oy vermek yerine vahşi baraj duvarını yıkmayı tercih etti, siz de hemen keskin bir tavır değişikliğiyle “düz ovada siyaset” yapmaya yönelen bu insanlarımıza karşı huşûnetle saldırıya geçtiniz.
Öyle anlaşılıyor ki, darbe mahsulü baraj duvarının yıkılmasıyla birlikte, siz de siyaseten o baraj suyunun altında kalmaktan ciddî endişe etmeye başladınız.
Zahiren şer gibi görünen bu tablodan, bize göre şöyle bazı hayırları görmek, okumak da mümkün:
- Bundan böyle kolay kolay yargıya müdahale edilemeyecek, adâlet üzerinde vesayet kurulamayacak.
- Risâle-i Nur Külliyatı devlet tekeline sokulamayacak.
- Toplumu germe ve kutuplaştırma siyaseti güdülemeyeceksiniz.
- TRT ve sâir resmî basın-yayın kuruluşları bir partinin borazanı olarak kullanılamayacak.
- Devletin imkânlarını partizanca kullanma lüksü olmayacak.
- Tarafsızlık yemini etmiş bir cumhurbaşkanı, seçim kampanyası yürütemeyecek, partiler arasında taraf tutama ucûbesini sergileyemeyecek.
- Komşularla ve bilhassa İslâm ülkeleriyle aramızı daha fazla bozma tehlikesi bertaraf edilmiş olacak.
Kısa kısa mesajlar
Seçim sonuç tablosundan yansıyan diğer bazı mesajları da kısaca şu şekilde dillendirmek mümkün.
* * *
Artık eski hâl, yani tek başına AKP iktidarı muhal.
İster istemez yeni bir hâl olacak.
Yeni hâle göre, AKP’ye alternatif bir partinin ortaya çıkması zaruri, mecburi; Meclis’ten, ya da Meclis dışından. Ama, mutlaka gerekli.
* * *
Misyonunu AKP’ye kurban edenler, tekrar kendi misyon partilerine sahip çıkmaya yönelmek durumunda. Aksi halde, şimdi olduğu gibi bundan sonra da Batman, Şırnak, Hakkâri, Ağrı, Iğdır, Tunceli, Muş, Bitlis, Van, Mardin, Siirt ve Diyarbakır gibi vilâyetlerde HDP dışındaki partilerin tamamı sıfır çekmekten kurtulamaz.
Şuna da inanıyoruz ki: Eğer 50’lerin DP’si veya 60-70’lerin Adalet Partisi klasında bir misyon partisi yarış meydanında olabilseydi, HDP bütün vekillikleri şimdiki gibi silip süpüremezdi.
* * *
On ay içinde ne değişti? 10 Ağustos’ta AKP ve Erdoğan’a oy veren 3-4 milyonluk seçmen kitlesi, şimdi neden yüz çevirdi? Bu noktanın iyi tahlil edilmesi ve bundan gerekli derslerin çıkarılması lâzım.
* * *
“AKP düşerse CHP gelir” şeklindeki söz ve telkinlerin de artık bir paranoyadan ibaret olduğu görüldü. Nitekim, açıkça görüldü ve anlaşıldı ki, AKP düştüğü halde CHP de düştü ve iktidara gelmedi, gelemedi. Demek ki, bundan sonra da gelmez ve inşaallah gelemez.
Üstad Bediüzzaman’ın bu parti hakkındaki sözleri, böylelikle tarihen de tescillenmiş oldu: Evet, “Bu necip millet, o partiyi-tek başına-iktidara getirmez.” İnşaallah, bundan sonra da getirmeyecek.
@salihoglulatif: 7 Haziran’daki seçim sonuç tablosundan çıkarılabilecek çok dersler var. Biz bunların bir kısmına kısaca temas etmeye çalıştık.