Osmanlı’nın son iki padişahı: Sultan V. Mehmed Reşad ile Sultan VI. Mehmed Vahdeddin.
Sultan Beşinci Mehmed, 3 Temmuz (1918) günü Hakk’ın rahmetine kavuştu. Sultan Altıncı Mehmed Vahdeddin ise, ondan bir gün sonra Osmanlı tahtına “Son Padişah” olarak geçti. Şimdi, bu son iki padişahı biraz daha yakından tanımaya çalışalım.
İttihatçıların gölgesinde
Osmanlı padişahları içinde en tâlihsiz olanlardan biri sayılan Sultan Mehmed Reşad, yakalandığı şeker hastalığından kurtulamayarak 74 yaşında vefat etti.
Onun büyük ve şanssızlığı ve talihsizliği 600 yıllık devletin içte ve dışta, üstelik hemen her kademede yıkılışa doğru gittiğine yakînen şahit olmasından kaynaklanıyor.
Amcası Sultan Abdülaziz, onun gözleri önünde devrilip (1876) katledildi. Büyük kardeşi Sultan II. Abdülhamid'in tahta geçmesinin ardından, her ihtimale karşı kontrol altında tutularak bir nevi hapis hayatı yaşamak mecburiyetinde bırakıldı.
Bu çileli hayat, tam 33 yıl devam etti. 1909'da ağabeyi komitacılar tarafından devrildi ve kendisi tahta çıkarıldı. Komitacı İttihatçıların gölgesinde kaldı ve adeta onların kuklası durumuna düştü.
Tam bir zaaf ve acziyetin ifadesi olan bu vaziyet bir yana, 1911'den itibaren çoğu mağlûbiyet ile sonuçlanan zincirleme savaşlara şahit oldu: Trablusgarp (Libya) Savaşı, Ege'de İtalyan Harbi, Birinci ve İkinci Balkan Harbi, son olarak da Birinci Dünya Harbi.
3 Temmuz 1918'de vefat etti. Yerine ise, başka türlü talihsizlikleri ve bahtsızlıkları yaşayacak olan Sultan Vahdeddin getirildi.
Bahtı kara son padişah
4 Kasım 1922 tarihi itibariyle ortada Sadâret/Hükümet diye bir makam kalmadı.
Zira, Ankara’daki Millet Meclisi'nin kararıyla, Saltanat-ı Osmaniyenin kaldırılmasının hemen ardından, Sadrâzam Tevfik Paşa da kabinenin istifasını sunarak bir kenara çekildi.
36. Padişah Sultan Vahdeddin'in 16/17 Kasım (1922) gecesi yurdu terk etmesiyle de, altı asırlık Osmanlı Saltanatı fiilen sona ermiş oldu.
Böylelikle, Saltanat sistemi bitmiş, ancak Hilâfet makamı Millet Meclisi'nin iradesiyle devam ediyordu.
Meclis'in uhdesinde bulunan Hilâfet mânâ ve makamı, 17 Kasım tarihi itibariyle Mehmed Vahdeddin'in üzerinden alınarak şehzâde Abdülmecid Efendiye tevcih olundu.
Son vedâ
Son Padişah Sultan Vahdeddin, ortaya çıkan yeni durumu kendisi ve aile efradı için güvenli bulmadığı için, işgalci İngilizler'den yardım istemek durumunda kaldı.
Bu, aslında beklenen bir gelişmeydi. Zira, İngiliz işgal güçleriyle, şöyle veya böyle anlaşan, uzlaşan her kim olursa olsun, bir şekilde terk-i diyâr etmek mecburiyetindeydi.
Sultan Vahdeddin, netice itibariyle 16 Kasım günü İstanbul'daki işgal kuvvetleri başkomutanlığına müracaat etti ve İngiltere hükûmetinden sığınma talebinde bulundu.
Bu talep üzerine, Malaya isimli harp gemisiyle İngiliz idaresindeki Malta Adasına götürüldü.
Hicaz Krallığının dâveti üzerine bir müddet için Hicaz'a giden Sultan Vahdeddin, bilâhare İtalya'nın tatil beldesi San Remo'ya giderek, âhir ömrüne kadar burada kaldı.
15 Mayıs 1926'da vefat eden ve borçları yüzünden cenazesi haczedilen Sultan Vahdeddin, kızlarının mücevherlerini satarak haczi kaldırması üzerine, naaşı Şam'a getirildi.
Mezar, halen Sultan Selim Camii haziresinde ziyarete açık halde tutuluyor.
@salihoglulatif:
2 Temmuz 1993’teki Madımak Katliâmı gibi, ondan 3 gün sonraki Başbağlar Katliâmı da vahşettir, lânete müstehaktır. Birine üzülüp diğerine sevinen ise, insanlıktan nasipsiz bir sadist olur ancak.