İsmi, “İttihatçı Cemal Paşa”ya atfen verilen Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdünnasır, 28/29 Eylül 1970’te öldü. (Doğum tarihi 1918.)
Nasır’ı tanımlamak için, genellikle ondan “Milliyetçi, inkılâpçı, sosyalist lider” şeklinde söz edilir.
Yaklaşık 150 yıl müddetle Kavalalı Mehmed Ali Paşa ve onun hanedanı tarafından yönetilen Mısır’da, 1950’lerin başından itibaren Sosyalist Baas zihniyetindeki devrimci subaylar etkili olmaya başladı.
Bu yıllarda peşpeşe yaşanan şiddetli çalkantılarda ve iktidarların el değiştirmesinde, Mısır’daki Baasçılar ile İhvan-ı Müslimin grubu arasında müşterek bazı faaliyetlerin olması, tarihin ender rastlanan vukuatlardan biri olarak kayıtlara geçti.
Ne var ki, Nasır’ın inisiyatifi ele alarak gerçekleştirmiş olduğu son darbenin ardından, İhvan-ı Müslimin ile olan ortaklığı bozdu ve onlara karşı gaddarâne bir politika izlemeye koyuldu.
* * *
Evet, Mısır’daki İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) Cemiyeti, Cemal Abdünnasır’ın iktidarı zamanında (1950-60'lı yıllar) hakikaten çok büyük sıkıntılar çekti ve çok ağır darbeler yedi. Bu mümtaz cemiyetin, yahut teşkilâtın mensupları, iktidarı ele geçirmeye meyilli olduklarından, başta Mısır olmak üzere ve diğer bazı Arap hükümetleri tarafından da yıllar yılı hep sakıncalı olarak görüldüler.
İslâmı her hâl û kârda yaşama ve yaşatmayı temel gâye edinen Müslüman Kardeşler, siyasete fazla meyilli oldukları için, muhtelif zaman ve zeminlerde pek büyük tazyik ve taarruzlara maruz kalmışlardır.
Bir dönem Suriye'de (Hama katliâmı) on binlerce teşkilât mensubu vahşice katledildi. Geçtiğimiz yıllarda ise (ve halen de) Mısır’da dehşet verici bir kıyıma mâruz kaldılar.
Nereden nereye...
Mısır, 1950'den evvel krallık sistemiyle yönetiliyordu. Yaklaşık 30 yıldır bağımsız görünmesine rağmen, ülke genelinde eski sömürgeci anlayışın sistematik hâkimiyeti büyük ölçüde devam ediyordu. Yönetimin başında Kral Faruk vardı. Ancak, 26 Temmuz 1952'de gerçekleştirilen bir askerî darbe neticesi krala da, kraliyete de son verildi. Böylelikle, sözde “Cumhuriyet” ilân edildi.
Darbenin ardından, Tümgeneral Muhammed Necib devlet başkanı oldu. Ancak iki yıl sonra, yani 25 Şubat 1954'te Cemal Abdünnasır yönetime el koyarak Necib'i görevden uzaklaştırdı.
Nasır, son derece riskli ve tehlikeli bu dönemde İhvan-ı Müslimin ile işbirliği yaptı. İktidardakileri devirmek için birlikte çalıştı. Ne var ki, ipleri ele geçirdikten kısa bir süre sonra tavır değiştirdi. Müştereken hareket ettiği bu kesimden insanlara acımasızca kıymaya başladı.
Abdünnasır dönemi, tam bir baskı ve zulüm devresidir. Abdulkadir Udeh ve Seyyid Kutub başta olmak üzere çok sayıda Müslüman âlim ve mütefekkir, onun diktatörlük zamanında tutuklandı, hapse atıldı ve sonunda (1967) idam edildi... Müslüman Kardeşler cemaatinin mensupları, bu zulümlü dönemde ya bir şekilde öldürüldüler, ya da hapse atıldılar.
Abdünnasır, sosyalist anlayışa dayalı bir Arap milliyetçiliğini savunuyordu. İhvan-ı Müslimin ise, “siyasî İslâm” iktidarını hedeflemiş durumdaydı. Eski rejimin yıkılmasında birlikte hareket eden bu iki cereyan, hâkimiyetin paylaşımında ise, bir türlü anlaşamayarak birbirine düşman kesildi... Netice itibariyle, darbecilikte sosyalistler galip geldiği için, dindarlar cebren diskalifiye edildiler, uzun yıllar baskı ve tarassut altında tutuldular.
2010’lu yıllarda baş gösteren şiddetli sancılar ve hemen ardından yaşanan büyük kitle gösterileri, yeni bir doğuşun habercisi şeklinde telâkki edildi. Çok büyük çalkantılar ve kanlı boğuşmalar vuku buldu. Sisi ve ekibi kanlı bir darbe yaptı. İhvan-ı Müslimin, maalesef bir kez daha kıyıma uğradı.
Ne var ki, bu son gelişmelerin de nasıl bir seyir takip edeceği ve yönetim şeklinin nasıl bir sisteme oturtulacağı hâlâ netlik kazanmış değil.
Mısır’ın her türlü totaliter ve diktacı cereyandan arınarak, İslâmiyet ile barışık hür, âdil ve demokratik bir sisteme geçmesini diliyoruz.
@salihoglulatif: "Rabbim ve milletim bizi affetsin" demek, vekâleten SEÇİLMİŞleri cezadan kurtarmaya yetiyor madem; aynı tarz sözler, asâleten SEÇMEN olanları kurtarmaya niçin yetmiyor?