Dehşetli siyasî propagandalarla adeta narkozlanmış, yahut hipnotize olmuş dost ve kardeşlerimizi uyandırmak, intibaha getirmek için şimdiye kadar hemen her yolu denedik, elimizden gelen her şeyi yapmaya çalıştık. Lâkin, yine de bunda tam muvaffak olamadık.
Dolayısıyla, bunca olup bitenler karşısında hâlâ uyanamayan ve bir türlü kendine gelemeyenler için “Sizi Allah uyandırsın” demekten başka çaremiz kalmadı.
Evet, hak ve hakikate perde olanları bilmek, tanımak lâzım. Perde olanları, yanlışta gidenleri bilmeden, tanımadan doğruya nasıl ulaşılır? Hiç mümkün mü? Sen, yanlışa bakıp “Bu yanlıştır” diyeceksin ki, Allah da basiret gözünü açtırıp sana dosdoğru olanı göstersin.
Bütün izahlara ve ikazlara rağmen, sen hâlâ uyanamayıp uyuşuk uyuşuk uyumaya devam ediyorsan eğer, evet, ben de “Seni Allah uyandırsın” diye duâ etmek durumundayım. Başka ne yapabilirim ki.
İşte bak, başını kaldır ve dinle...
Herkesle sorunlu olduk
Çıkıp dediler ki: “Bundan böyle komşularımızla sıfır sorun politikası takip edilecek.”
Ne oldu? Tam da o günden itibaren bütün komşularımızla sorunlu hale geldik. Takışıp didişerek papaz olmadığımız bir ülke neredeyse kalmadı. Buna “yavru vatan” Kıbrıs da dahil olmak üzere...
Ama, sen bu vahâmeti bir türlü göremiyor, aklî muvazene ile tartıp bir türlü muhakeme edemiyorsun.
Rabbim, intibah versin.
Zikzaklı Suriye politikası
Çıkıp dediler ki: “Esed düştü düşecek... Birkaç hafta içinde yok olup gidecek... Onu devirecek olan Özgür Suriye Ordusuna yardım edilecek... Akıbeti pek yakındır... Oradan kaçıp bize sığınanların yekûnu da ancak 40-50 bini bulur...”
Peki ne oldu? Haftaları aylar, ayları yıllar takip edip gitti; ama Esed yine de gitmedi.
Diktatör Esed gitmediği gibi, uygulanan yanlış ve yersiz politikalar sayesinde ölümlerin, yıkımların ve muhacirlerin sayısı kat kat fazlalaştı. (Şimdiler de bir U dönüşünün daha sinyalleri gelmeye başladı: Bir süreliğine Esed ile de olabilir, falan.)
Ey kardeş! Galiba, sen bu çarpıcı tabloyu da olduğu gibi görmek ve anlamak istemiyorsun.
Ama, bilesin ki bu gidiş asla doğru bir gidiş değil. Onun için, seni Rabbim uyandırsın diyorum.
İhvân’ı zalimlere ezdirdik
Suriye gibi kardeş Mısır’ın iç işlerine de fazlasıyla müdahil oldular. İhvan-ı Müslimini basiretsiz şekilde siyaset girdabının içine sürüklediler. Bu sayede, zalimlerin eliyle o ülkenin tertemiz dindarları perişan edildi. Mısır, her yönüyle eskisinden çok daha beter bir hale geldi.
Sen, namluların çevrildiği o Rabia gösterileriyle uyandığını ve sâir din kardeşlerini de bu sûretle uyandıracağını zannediyordun.
Sonuç ne oldu? Daha fazla mâsum kanı dökülmekten ve daha çok mazlûmun canı yandırılmaktan başka ne kazanıldı?
Mazlum yandı, zalim palazlandı; sen ise, iki elin böğründe sergilenen vahşet tablolarını seyretmenin ötesinde hiçbir şey yapamıyorsun?
Ama, yine uyanamıyorsun; seni Allah uyandırsın kardeşim.
Çözüm daha da düğümlendi
Altı sene evvel çıkıp dediler ki: “Kürt meselesini de biz hallederiz, terör belâsını da biz çözeriz. Öyle harika bir ‘Çözüm’ formülünü bulduk ki, bunun patenti kesinlikle bize ait; kimse çıkıp sahiplenmesin.”
Altı yıl sonra ne oldu? Eskisinden daha beter bir hale gelinmedi mi? Seçim güvenliğinin bu derece riske girdiği bir başka dönemi bilen, hatırlayan var mı? Taşımalı seçim, hangi dönemde ortamı daha da gererek gündemi bu derece meşgul etti?
Bunca yaz-bozdan sonra hâlâ uyanamadıysan kardeşim, seni Rabbim uyandırsın, inşaallah.
Zincirleme bozuşmalar
Son on küsûr yıldır, daha evvel hiç görülmedik şekilde bak neler oldu?
Müslüman ülkelerin arası bozuldu. Sonra, onlarla bizim aramız bozuldu. Yetmedi, Türkiye’deki dindarların arası bozuldu.
Hariç ülkelerin Müslümanları birbirinin canına okumaya, kanını dökmeye devam ederken, Türkiye’de mütedeyyin kesimler de birbirine karşı cephe vaziyetini aldılar. Tesettürlü kimseler dahi birbirine düşman oldular. Üstelik, mühim bir kısmı hısım iken bir anda hasım oluverdiler. Ehl-i Sünnet, dahilde böyle bir vahâmeti ilk defa yaşıyor.
Vatanını terk eden din kardeşlerimiz, zengin İslâm ülkelerinden bile ümidini kestiler de, dalgalar halinde düşe-kalka, boğula-kırıla gayr-ı müslim devletlere sığınmak için can atmaya başladılar. Bu da bir zillet tablosu değil mi? Bu tür fâciaların yaşanmasında bizim payımız yok mu?
Haa, İttihad-ı İslâmdan da neredeyse hiç bahis kalmadı. Ama, sen yine de bir türlü uyanamıyorsun.
Ne diyelim, Allah uyandırsın.
Risâle-i Nur’un neşri
Yine çıkıp dediler ki: “Risâle-i Nur’u himaye ediyoruz. Sadece devletin izniyle basılabilecek.”
Oysa, Nur’un neşir hizmetini vahim bir çıkmaza soktular; eski hali de mumla aratır oldular.
Ama, sen hâlâ uyanamadın ve bir türlü uyanamıyorsun kardeş.
Rabbim, tez zamanda seni uyandırsın, intibaha getirsin.
* * *
Bu meyanda sıralanıp zikredilecek daha bir çok konu var. Fakat, şimdilik bu kadarının yeterli olduğuna kanaat getirerek noktalıyoruz.
@salihoglulatif: Gözlere kalın perdeler çekilmiş. Cemiyet adeta hipnotize edilmiş. Dehşetli propaganda-i siyasetle şırınga edilen narkozla dinamik beyinler bile uyuşmuş durumda. Çok uğraştık, uğraşıyoruz, ama yine de uyandıramıyoruz.
Yâ Rab! Bütün din kardeşlerimizi Sen uyandır, onlara hakiki intibah ver.