"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyasetin ehemmiyet derecesi

M. Latif SALİHOĞLU
15 Ekim 2015, Perşembe
Siyasetle ilgilenmeyen gazete yok. Siyasetle ilgili yazı, haber, yoruma yer vermeyen bir gazete, değil Türkiye’de dünyada gösterilemez.

Haliyle, biz de siyasetle ilgileniyor, ehemmiyeti nisbetinde yazı yazıyor, çeşitli yorum ve değerlendirmelerde bulunuyoruz.

Bu tesbitten sonra, bir farkımızı tebarüz ettirmek, belirgin bir hale getirmek istiyoruz.

Ekser okuyucumuz da gayet iyi biliyor ki, siyaset cenahından herhangi bir menfaat beklentimiz yok.

Şahsımız, gazetemiz ve müessesemiz itibariyle, herhangi bir partiden veya bir siyasî iktidardan şimdiye kadar bir maddî menfaat talebinde bulunduğumuz vâki değildir. Bundan sonra da inşaallah olmaz, olmayacak.

Bu noktada cevap bulması gereken soru şu: Madem ki, hiçbir menfaat beklentiniz yok, o halde niçin siyasetle ilgileniyorsunuz?

Cevâben deriz ki: Bu ilgilenmenin başlıca sebeplerini aşağıdaki şekilde sıralamak mümkün.

BİR: Siyasetten, kendimiz için bir menfaat falan beklemiyoruz, yeter ki millî ve mânevî değerlere zarar gelmesin, zarar verilmesin.

İKİ: Siyaset dinsizliğe âlet edilmesin.

ÜÇ: Din siyasete âlet edilmesin.

DÖRT: Siyaset dine hizmetkâr olsun. (Meselâ: Ezân-ı Muhammedî’yi serbest bırakmak, İttihad-ı İslâmı sağlamaya çalışmak, Ayasofya Camii’ni ibadete açmak, Nur Risâlelerinin neşrini—inhisar altına almadan—serbest bırakmak gibi.)

BEŞ: Siyaset yoluyla vatana, millete, hürriyete, demokrasiye, hak ve hukuk hakimiyetine hizmet edilsin.

ALTI: İçinde hem bir idare sanatını, hem bir öngörü basiretini barındıran siyaset yoluyla, ülkenin geleceğine ve istikbâl nesline de hazırlık hizmetleri yapılsın.

YEDİ: İnsanları fakirlikten, sefâletten kurtaracak, toplam kaliteyi, refah seviyesini yükseltecek esaslı projeler üretilsin, yatırımlar yapılsın, iş ve istihdam sahaları açılsın.

SEKİZ: Huzur, sükûn, asayiş temin edilsin. İç barışa hizmet edilsin. Can, mal ve nâmus güvenliği kâmil mânada sağlansın.

DOKUZ: Her sahada hür teşebbüs teşvik edilsin; müsbet rekabetin önü açılsın; âtıl kapasiteye işlerlik kazandırılsın.

ON: Ülkemizi ve milletimizi dünyanın nazarında serfirâz edecek politikalar üretilsin, medenî dünyaya örnek olacak insan merkezli eserler vücuda getirilsin.

ON BİR: Ülke ve dünya barışı yolunda âzami derecede gayret gösterilsin. Sulh-u umumiyi temin etmek, nihaî hedef ittihaz edilsin.

* * *

Bunlar gibi daha başka maddeler de, siyasetle ilgilenmemizin önemli sebepleri arasında sıralanabilir.

Burada yazıp söylediklerimizi, inşaallah Mahkeme-i Kübrâda, İlâhî huzurda da aynen ibraz ederiz.

Herkes inanıp inanmamakta, kabul edip etmemekte serbest. Ama, Allah şahittir ki, burada ifade ettiklerimizin dışında başka bir beklentimiz, yani siyaset noktasında başka bir hesabımız, bir gizli ajandamız yoktur ve olamaz.

Dolayısıyla, fikrimizi beğenmeyen, kendisi başka türlü düşünen bir kimse, çıkıp bizim hakkımızda meselâ şunu söyleyebilir: “Arkadaş, yanlışsınız ve yanlışta gidiyorsunuz. Aldanmışsınız, farkında değilsiniz. Hayal dünyasında dolaşıyor, gerçeklerden uzak ve bîhaber şekilde yaşıyorsunuz. Vesâire...”

Yani, bu işte bir menfaatimizin olduğunu kimse söyleyemez, iddia edemez; iddia etse de, bunu asla ispat edemez.

Ama, işte kendi zâviyesinden bakarak, bizim hakkımızda yukarıdaki türden birtakım ileri-geri lâfları söyleyen, mesnetsiz bazı iddialarda bulunanlar var ve oluyor. Ne var ki, bunlar da damgalama, karalama, hatta yer yer zırvalama kabilinden şeyler olup, basit ve kolaycı yaklaşımlardan ibarettir. 

Nitekim, “Yüzde 20’ci” lâkabı takılan bir hocanın, daha iki-üç gün evvel etrafa yaydığı tenakuzlarla dolu bir açıklamanın içinde şu ifadenin de yer aldığını gördük:  “Demirel’i körü körüne destekleyen Yeni Asya ekibi...”

Demirel vefât edeli aylar oldu. Demirel siyaseti bırakalı on yıllar oldu. Ama, bazılarının bu noktadaki kini, garazı, itirazı, saplantısı  bitmedi ve bir türlü de bitmek bilmiyor. Her ne ise...

Toparlayacak olursak... 

Siyaset, bizim için olmazsa olmaz derecede ehemmiyetli olan bir mesele, bir hizmet alanı değildir.

Başkası için, mukaddes “din-iman hizmeti” kadar önem taşısa da, bizim yanımızda ve nazarımızda üçüncü-beşinci, zaman zaman dokuzuncu-onuncu derecede bir ehemmiyet arz eder ancak.

Siyasetle ilgilenirken de, en büyük hassasiyetimiz, yine o mukaddes “din-iman hizmeti” zarar görmesin noktasında temerküz ediyor. Yoksa, başka bir fayda, bir menfaat beklentisi asla değildir ve olamaz.

İşte, bilhassa bu noktanın vüzûh peydâ etmesi en büyük bir arzu ve temennimizdir.

@salihoglulatif: Siyasete bakışımız ve alâkadarlığımızın, bir dünyevî menfaat beklentisiyle zerre kadar bağlantısı yoktur. Kaldı ki, siyasetten bir menfaat beklentisi içinde olanlar, bizim gibi böyle izzetli bir direniş sergilemez, hâkim ve muktedir tarafa serfürû edip tabasbusa başlar.

Okunma Sayısı: 3299
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Latif Salihoğlu

    15.10.2015 14:50:07

    BEDİÜZZAMAN CEVAP VERİYOR: Hakâik-ı îmaniye, herşeyden evvel bu zamanda en birinci maksat olmak ve sâir şeyler ikinci, üçüncü, dördüncü derecede kalmak; ve Risale-i Nur'la onlara hizmet etmek en birinci vazife ve medar-ı merak ve maksud-u bizzat olmak lâzım iken; şimdiki hâl-i âlem hayat-ı dünyeviyeyi, hususan hayat-ı içtimaiyeyi ve bilhassa hayat-ı siyasiyeyi ...bu meş'um asır öyle şırınga etmiş ve ediyor ve öyle aşılamış ve aşılıyor ki; Risale-i Nur dâiresi haricinde bulunanlar, o siyasî ve içtimâî hayatın râbıtaları sebebiyle, hakâik-ı îmaniyenin hükmünü ikinci, üçüncü derecede bırakıp, o cereyanların hükmüne tâbi olarak hemfikri olan münafıkları sever. Kendine muhalif olan ehl-i hakikatı tenkid ve adâvet eder, hattâ hissiyat-ı diniyeyi o cereyanlara tâbi yaparlar. İşte, Risale-i Nur'un hizmet ve meşgalesi, şimdiki siyaseti ve cereyanlarını o derece nazarımdan ıskat etmiş ki (KL, 84)

  • Lut Kapısı

    15.10.2015 14:42:32

    Kimse yoğurdum ekşi demiyor. Aynı 'ittihat, ittifak, uhuvvet, tesanüd, vatan, millet' kavramlarında herkes bayraktarlığı kimseye bırakmıyor. 'Onlar bize uysun, biz niye onlara uyalım, çünkü biz Risaleleri dah iyi anlıyor ve yaşıyoruz' fikri ile herkes kendi aleminde.

  • halil

    15.10.2015 09:52:12

    Siyasetle iştigalin derecesini doğru tespit etmek için, Nur Talebelerinin siyasetin neresinde olduğunun tespitine ihtiyaç vardır. Nur talebesi ne din adına, ne cemaat adına makasıd-ı asli siyaseti yapar, onların siyaset noktasındaki durdukları konum, haklı tarafa yardımdır ve bu manadaki bir faaliyet de, mukaddes “din-iman hizmeti” kadar önem taşır, zira, yanlış siyaset insanların manevi hayatlarını ifsat etmektedir.

  • Garib Doğu

    15.10.2015 09:17:11

    Her ne hikmetse, bizi siyaset yapmakla ittiham edenler,ağzına kadar siyasete batan ve siyasetten,men faat bekleyen ve menfaat sağlayanlardır. Bunlar şahsi,indi ve hissi görüşlerine göre hareket ediyor.Bunlardan hiç birisi Risale-İ Nur'un içtima-i ve siyasi ölçülerine göre eğilim göstermiyor. Değişik sebepler tahtında siyasi tavır ortaya konuluyor. Bu tavrın Risale-i Nur prensipleriyle alakasının olmadığını zaman ve hadiseler gösteriyor.Siyasi akımlar doğru tespit edilmiyor. En önemlisi ve işin can alıcı noktası, hangi siyasi parti veya akım, hangi partinin ve akımın devamıdır tespiti kesinlikle doğru yapılmıyor.Bütün siyasi hataların odak noktası burasıdır.Bütün yanlışlar buradan çıkıyor.Zaman kaydını koyuyor,yanlışlar açıkça ortaya çıkıyor,buna rağmen hatadan dönülmüyor,yanlışta ısrar ediliyor.Halbuki hatadan dönmek fazilettir. Ne diyelim,Allah uyandırsın...

  • Lut Kapısı

    15.10.2015 02:50:53

    Devlet aldatilan genclerin emniyetini yeniden ailelerine, vatana, millete kazandirilmalarini te'min edemiyor. Bunu yapabilecek Nurculari da birbirleriyle ugrastiriyorlar. Felaketler, musibetler hangi seviyeye gelince gaflet uykusundan uyaniriz Allah bilir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı