Kuzey Anadolu fay kuşağı, 26/27 Kasım gecesi merkez üssü Tosya olarak belirlenen çok şiddetli bir zelzele ile sarsıldı.
GÜNÜN TARİHİ 26/27 Kasım 1943
Kastamonu, Çorum, Ankara, Amasya, Tokat, Samsun (Ladik) ve Ordu vilâyetlerinde yıkıcı ve çok ölümlü sonuçlar doğuran bu depremin şiddeti 7.2 olarak tesbit edildi.
Hayli geniş bir sahada etkili olan bu depremde 4016 kişi vefat ederken, 23.785 ev ve işyeri de yıkılarak kullanılamaz halde geldi.
O günlerde neler oldu?
Depremden iki ay kadar önce (Eylül’de) Kastamonu, İnebolu, Isparta ve İstanbul’da büyük bir operasyon yapıldı.
Operasyon neticesinde, Kastamonu’da mukim Üstad Bediüzzaman ve muhtelif merkezlerdeki 126 talebesi toplanarak, kuzeyden güneye, yani Denizli’ye sevk edildi. Orada, dokuz ay boyunca Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandıktan sonra beraat ettiler.
* * *
Aynı operasyonla eş-zamanlı olarak, İstanbul’da mukim İhtiyar Hoca da, kırk kadar müridiyle birlikte derdest edilip sürgüne yollandı.
Şeyhin has müridi olan Necip Fazıl’ın “Son Devrin Din Mazlumları” isimli kitabında anlattığına göre, bu hadise 1943 yılı Eylül ayı ortalarında cereyan etti.
Bu dehşetli operasyonun zahirdeki sebebi, Ayetü’l-Kübrâ isimli risâlenin İstanbul’da gizlice basılmış olmasıydı. Üstad Bediüzzaman, bu eseri telif ettiği için, İhtiyar Hoca ise, eserin basılmasına mani olamadığı için cezalandırılmaya çalışılıyordu.
* * *
Bu zalimane operasyondan iki ay kadar sonra, söz konusu Kastamonu (Tosya-Ladik) Depremi meydana geldi.
Dikkat çeken bir nokta şudur: Zelzelenin vuku bulduğu aynı gün, Lâhika mektuplarında “İstanbul’daki İhtiyar Zat” şeklinde zikredilen İhtiyar Hoca, İzmir’den sonraki yeni sürgün yeri Ankara’da vefat etti.
Risâlelerdeki bilgiler-yorumlar
Zelzele tarihinde Denizli Hapishanesinde bulunan Bediüzzaman Hazretleri, yaşanan bu büyük felâketten haberdar edildikten sonra yazdığı bir mektupta şunları ifade ediyor: "Risâle-i Nur, Anadolu’yu Cebel-i Cûdî’de sefine gibi ve Isparta ve Kastamonu’yu âfât-ı semaviye ve arziyeden muhafazalarına bir vesile olduğunu; ve Risâle-i Nur’a ilişmesinler, yoksa yakında bekleyen âfetler geleceklerini bilsinler, akıllarını başlarına alsınlar. Bu musîbetten biraz evvel, tekrarla söylüyorum, size de o mektuplar gönderilmişti. Şimdi aldığım haber: Kastamonu, civarı, kalesi, Risâle-i Nur’un matemini tutmuş gibi ağlamış ve zelzeleyle sıtma tutmuş. İnşaallah yine Risâle-i Nur’a kavuşacak ve gülecek ve şükredecek.” (Şuâlar, s. 274)
* * *
Nur Külliyatındaki üç risâlede (Şuâlar, Kastamonu Lâhikası, S. T. Gaybî), üzerinde ehemmiyetle durulan Kastamonu Zelzelesiyle ilgili olarak, o günlerin gazete haberlerine göre, depremin etkisi Samsun'dan Ankara'ya kadar hissedilmiş; neticede, binlerce ev ve işyeri yıkılmış, tarihî Kastamonu Surlarının temel taşları bile yerinden çıkarak evlerin üzerine yuvarlanmış; binlerce insanımız da yaralanmış, yahut vefat etmiş.
Bediüzzaman Hazretleri, bir başka mektubunda Hüsrev Efendinin aynı hadise ile ilgili yazdıklarına atıfta bulunarak şunları söyler: "Aziz kardeşlerim! Bu fecirde, birden bir fıkra ihtar edildi. Evet, ben de Hüsrev’in zelzele hakkında tafsilen yazdığı keramet-i Nuriyeyi tasdik ederim ve kanaatim de o merkezdedir."
Gazete haberine istinaden yazılan Hüsrev'in mektubunda ise şu ifadeler yer alıyor: "Zelzeleden evvel kediler, köpekler üçer-beşer toplanmışlar; sessiz olarak, düşünceli gibi alık alık birbirine bakarak bir müddet beraber oturmuşlar; sonra dağılmışlar. Gerek zelzele olurken ve gerekse olmadan evvel veya olduktan sonra bu hayvanlardan hiçbiri görülmemiş; kasabalardan uzaklaşarak kırlara gitmişler." (Şuâlar, s. 287)
@salihoglulatif: IŞİD ve benzeri sapkınlar, kâfir ile günahkârı bir sayarak insanları katlediyor. Oysa, birine cihad, diğerine irşad lâzım: İrşad aynen, cihad mânen yapılmalı.