"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sen inandığını yaşa, için rahat etsin

M. Latif SALİHOĞLU
08 Temmuz 2015, Çarşamba
Günümüz insanının en çok aradığı ve arzuladığı şey huzur, yani iç huzuru...

Bu huzur, bazen kişinin kendi hatasıyla, bazen de başkasının veya çalkantılı hadiselerin darbeleriyle kaçar, bozulur, sekteye uğrar, vs.

Kişi, dış dünyaya daldıkça, geniş dairelere merak saldıkça, siyasî hadiselere kendini kaptırdıkça, âfâkî meselelere dalıp gittikçe, huzuru da selbolur kaçar, gider...

Huzuru en çok kaçıran, hatta kişiyi bedbaht hale getiren ise, insanın kendi aslî vazifesini terk veya ihmâl edip Cenâb-ı Hakk’a ait olan işlere, vazifelere karışması, burnunu sokması, yahut kafayı takmasıdır.

Cenâb-ı Hak, her şeyi bir sır ve hikmet ile çevirip deverân ettirir. Doğrudan O’na ait işlere aklımız-fikrimiz ermeyebilir. Bize düşen, emrine itaat ile tebeddül ve tagayyür eden fıtrî hadisatı nazar-ı hikmetle tefekkür etmekten ibaret.

Ötesine gitmek, bizi hem yorar, hem de sille-i tedibe müstehak eder. Ehl-i İslâmın içine düştüğü huzursuzluğun ve çekmiş olduğu şiddetli ıztırabın en mühim sebebi budur: Haddini aşıyor ve Cenâb-ı Hakk’a ait olan işlere, neticelere karışma cihetine gidiyorlar.

* * *

İnsanın iç huzurunu baltalayan, türlü darbelere, sadmelere maruz bırakan daha başka sebepler de var.

Meselâ: Dünya umuru, endişe-i istikbâl, tûl-i emel, kanaatsizlik, şükürsüzlük, işsizlik ve tenbellik, gelenek-görenek belâsı, fikrî ve mânevî hastalıklar, mesleksizlik, kimliksizlik ve bilhassa ölüm ve ötesi için, yani vatan-ı aslî olan öteki dünya için lâzım olanları yapmamak.

Evet, âhiret hayatı için hazırlık yapmayanlar, haliyle ölüme de hazır değillerdir.

Kişi hazır olmayabilir, ama bu hiçbir şeyi değiştirmez; zira ölüm, her zaman için hazırda bekliyor.

Şâirin ifadesiyle, ecelin nerede, ne zaman ve kaç yaşında geleceğini kimse bilemez ve kestiremez.

Anadolu’da şöyle bir tâbir var: “Ölümdür bu, ihtiyarları alır sıra sıra; gençleri de alır ara-sıra.” 

Genç, yaşlı, çocuk hiç fark etmiyor. Hele ki, şu dehşetli âhirzamanda... Bu zamanın farklı özelliği şudur: Ölümler, münferiden olduğu gibi, ayrıca ânî ve toplu şekilde de ölüm dalgaları yaşanıyor. Böyle ânî ve toplu ölümler, mâzide pek vuku bulmuş değil.

Bu vaziyet de bize gösteriyor ve artık ezber ettiriyor ki, ecel meleği her ân gelip kapımızı çalabilir. Gafil avlanmamak için, gafil davranmamalı.

Ölüme hazır olan kimseler ise, daimî bir huzur ve sükûn içinde olurlar. Zira, insan için en sarsıcı hadise ölümdür ve daha ötesi yoktur.

Dolayısıyla, ölümden bile korkmayan ve huzursuz olmayan bir mü’min, dünyanın en bahtiyar, en mesut insanı olur.

Allah, bizi böylesi bahtiyarlardan eylesin ve bu istikametten ayırmasın.

***

Hamza Abinin Vefat Tarihi

Sadâkatta hıfz-ı İlâhî var

Emirdağlı Demokrat Nur Talebelerinden Hamza Emek Ağabeyle ilgili yazılarımızı okuyanlardan bazılarının takıldığı bir başka nokta var.

Meselâ, diyorlar ki: Bizim de bildiğimiz, tanıdığımız Hamza Ağabey, aynen sizin anlattığınız gibi sâdık ve müstakîm bir şahsiyet. Fakat, özellikle 1990’dan sonraki tutumu zihnimizde bir derece düğüm bağlamış durumda. Zira, Yeni Asya’nın başı dertte olduğu o hengàmede, kendileri farklı bir kulvarda göründü.

Sizin bu husustaki görüşünüz ne?

* * *

Suâller iyi niyetli ve samimice olduğunda, haliyle cevaplar da kolay olup sarih bir sûret alabiliyor.

Bizim bu hususla alâkalı olarak izâhlı cevabımız şudur: Hamza Emek Ağabey, tesbit edebildiğimiz kadarıyla, Nur dairesine intisap ettikten ve bilhassa Üstad Bediüzzaman’a talebe olduktan sonra, ömrünün sonuna kadar aynı ihlâs ve sadâkatla hizmetine aralıksız şekilde devam etmiş.

Kendisi de, Üstad Bediüzzaman’a hizmetkâr ve bir “Demokrat Nur Talebesi” olmakla daima iftihar etmiş, bundan şeref duymuştur.

1990 sonrası ise...

Sonrası yoktur, onun için. Zira, o senenin altıncı ayında (16 Haziran) vefat edip huzur-u Rahman’a gitti.

O dönemde, efsane isimleri dahi kullanıp istismar etmeyi başaran bir sinsî dehâ, maalesef Hamza Ağabeyi de aynı “istismar edilenler” kervânına katmak istedi. Hatta, bu hususta ciddî teşebbüsler oldu.

Ne var ki, Cenâb-ı Hak, bu hâlis ve sâdık dâvâ adamını inayet ile muhafaza edip istismar edilmesine fırsat vermedi. Hıfz-ı İlâhî, 1990 hadisesinin daha altıncı ayında ve kendisi de henüz orta yaşlarda iken, dünya hâdisâtının dağdağasından ve dehşetli komitacıların sinsî tuzaklarından kopararak onu tertemiz bir şekilde yanına alıp götürdü.

Cenâb-ı Hak, ona rahmet eyleye...

@salihoglulatif: Vicdânen rahat ve iç huzuruyla yaşamak mı istiyorsun? O halde, inandığını iraden ile yaşamaya bak. İnandığını yaşadığın ölçüde huzur bulursun.

Okunma Sayısı: 3022
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Adem

    8.7.2015 16:00:00

    Sayın Latif Bey; Hamza Emek ağabey örneğinde olduğu gibi Üstadın talebelerinden bahis geçtiğinde hemen birileri çıkıp yahu siz hem Demokratlar Demokratlıktan dem vuruyorsunuz ancak görüyorsunuz ki üstadın talebelerinden filanca şurada, falanca burada hiç de sizin dediğiniz gibi değil diyerek Yeni Asyanın Mustakim çizgisini bununla eleştirmeye veya çürütmeya çalışmaktadırlar, gerçektende burada bir kafa karışıklığı yok mu mesela Üstadın hayatta olan talebelerinden biri ağır hasta olduğu halde ısrarla iktidar partisi lehinde oy kullanmak için çaba sarfetmesi bu malum kafa karışıklığını arttımıyor mu? bir başka talebesinin Risale-i Nur'un Devletleştirilmesini canhıraşane savunması veya bunu "Üstadın vasiyeti yerine getirilmiştir" şeklinde değerlendirmesi bu garipliklerden değil mi, bu ve buna benzer durumlar nasıl izah edilebilir?

  • Nurgul

    8.7.2015 12:56:02

    Latif bey takdire sayan bir yazi...Hamza Emek ağabey ile ilgili tesbitleriniz tam isabet...Allah sizden ebeden razi olsun...Siz gibi insanlar oldugu surece Rabbimin izniyle adalet tecelli edecektir inancindayim..Allah yardimciniz olsun..Dua ile

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı