"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şahıs ile sistem arasında...

M. Latif SALİHOĞLU
16 Kasım 2016, Çarşamba
Tartışmalı gündem maddelerinin liste başında, bir kez daha “Başkanlık sistemi” yer almaya başladı.

Aynı mesele, daha evvel de tekrar betekrar gündeme taşındı; üzerinde uzun uzadıya görüşmeler, konuşmalar, tartışmalar yapıldı.

Şu var ki, durum bu kez çok daha ciddi gibi. Zira, en azından şimdilik, gerekli siyasî desteğin var olduğu görünüyor.

Buna rağmen, her şey “çantada keklik” sayılmaz. Son etaba yaklaşıldığında, maratonun nasıl biteceğini şimdiden kestirmek hayli zor.

* * *

Başkanlık sistemiyle ilgili olarak yapılan hararetli tartışmalar, gelip iki noktada toplanıyor.

Birincisi: Şahıs odaklı tartışmalardır. Konuşulan hususlar, ağırlıklı olarak şahsın-liderin yapısı, imajı, mizacı, ideolojisi etrafında döndürülüp dolaştırılıyor.

İkincisi: Türkiye’nin bu sisteme hazırlıklı olup olmadığı noktasıdır. Yani, evvelâ sistem daha tam manasıyla belirgin hale getirilememiş olmakla beraber, öngörülen sistemin alt yapısının henüz hazır olmadığı, dahası, hazırlığın uzun zaman ve çaba gerektirdiği hususu üzerinde duruluyor.

Görünen o ki, sistem değişikliği olsa da, olmasa da, önümüzdeki süreç/vetire bir hayli sıkıntılı, sancılı geçecek.

Gönül ister ki, Türkiye şahsî, hissî, konjonktürel siyasî veya ideolojik handikaplara hiç takılmadan sistem tartışması yapabilsin.

Zira, önemli olan ülkenin selâmeti, milletin refah ve saadetidir. Bu maksadın hasıl olmasına hangi sistem elverişli ise, hangisi ile daha rahat, daha verimli şekilde hizmet edilebiliyorsa, onun tercih edilmesi, hepimizin-herkesin ortak dileği olmalı.

Buna rağmen, hayatî önem taşıyan her noktanın hür zeminde konuşulup müzakere edilmesinden yana olduğumuzu ifade edelim.

* * *

Tabiî, halihazırdaki toplumda, kimine göre siyasette önemli olan şahıs faktörüdür. Böyleleri, temayül ve tercihini vitrinde görünen üst düzey kadrosuna ve bilhassa lider konumundaki kişiye göre belirler.

Keza, kimi insana göre, şahsın pek önemi yok. Şahıslardan herhangi biri başa gelebilir. Denersin, o olmazsa diğeri gelir. Böylelerinin nazarında belirleyici olan temel faktör fikirdir, dâvâdır, misyondur,  dahası prensipler manzumesidir...

Bu iki görüşten birini ifrata, diğeri tefrit noktasına kadar götürmek de mümkün. Zira, iktidar olabilmek için, bu her iki faktöre de ihtiyaç var: Evvelâ doğru siyaset; bâ’dehu, liyakatlı lider ve maharetli yönetim kadrosu...

Öncelik, elbette ki dâvâda, misyonda, prensiplerde olmalı. Ne var ki, misyon sahibi olmak, tek başına iktidar olmaya kâfi gelmiyor. 

Bir siyasî partide, o misyona uygun lider ve kadronun da bulunması lâzımdır ki, başa güreşme, alternatif olma şansı yakalanabilsin.

* * *

Evet, siyasî partilerin asıl maksadı ve nihaî hedefi iktidar olabilmektir. İktidara gelme şansına, iktidarı belirleme veya alternatif olma potansiyeline sahip olmayan partilerin, fikir kulûbünden, etnik yahut ideolojik grup kimliğinden öteye gitme şansı da, kıymeti de yoktur.

* * *

Günümüzde hem iktidara aday, hem de ideal mânâda, yani dört dörtlük mükemmellikte bir siyasî parti, bir tercih adresi bulmak mümkün görünmüyor.

Dolayısıyla, genel tabloya bakanlar, elini vicdanına koyarak tercih ve desteğini tayin eder.

Bu noktada herkesin bir başkasına saygı duyması ve farklı tercihleri hoşgörü ile karşılaması, demokrasinin bir icabı olsa gerek.

Bizim için, misyon her zaman birinci plânda gelir. Ancak, şahıs ve lider de geniş kitlelerin nazarında fevkalâde bir öneme sahiptir.

Prensipler zâviyesinden siyasete bakanlar için, şahısların değişmesiyle tercih ve temayül değişmez. 

Zira, şahıslar ölse de misyonlar ölüp gitmez. Bununla beraber, zaafa düşmüş bir partinin canlanması ve iktidar maratonunda depara kalkması, elbetteki misyona lâyık lider ve kadroların işbaşına gelmesiyle mümkün olur.

Okunma Sayısı: 3504
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Latif Salihoğlu

    16.11.2016 12:03:36

    Muhterem Osman Yıldırım. Teveccühünüzü tebrik ve takdirle karşılıyorum. Temenniler, inşallah duâ hükmüne geçer. Yakın Tarih, bizim ihtisas alanımız. Günün Tarihi'ni de mümkün olduğunca aktüel yönleriyle birlikte yazmaya gayret ediyoruz. Kendimi bu sahada daha çok hür ve serbest hissediyorum. Doğrudan gündemdeki konuları yazmakta ise, kendimi o derece rahat ve serbest hissetmiyorum. Yurdun âfakını saran geneldeki istibdat havası bir yana, ne yazık ki insanlarımızın çoğu, ne yazdığınıza dikkat kesilmek ve anlamak yerine, daha ziyade "Acaba kime çattı? Kime vurdu? Kimi tutuyor?" gibi sığ ve yavan noktalara takılmış, kalmış durumda. Berâ-yı mâruzat...

  • Osman Yıldırım

    16.11.2016 09:00:54

    Latif Bey, tebrikler teşekkürler uzun süre tarihi değerlendirmelerden sonra gündeme dair konularında değerlendirmeniz takdire sayan evde gerçekten önem arzeden hususlar olduğuna inanmaktayim. Hiç değilse arada sırada da olsa bu gibi konulara temas etmeniz dilek ve temennisiyle saygılar sunarım. Allah'a emanet olun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı