"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şâh Hatayî (İsmail) anne kàtilidir

M. Latif SALİHOĞLU
23 Ağustos 2017, Çarşamba
GÜNÜN TARİHİ: 23 Ağustos 1514

Bir “anne kàtili” olan İran hükümdarı Şah İsmail, Çaldıran Ovası’nda savaşa tutuştuğu Osmanlı kuvvetlerine karşı 23 Ağustos 1514’te mağlup düştü.

Öyle ki, tâcını-tahtını dahi savaş meydanında bırakarak, İran’a doğru gerisin geriye kaçmaya mecbur kaldı. (Som altından yapılan o muhteşem taht, hâlen Topkapı Sarayı Müzesinde bulunmakta.)

Şimdi, tarihin dönüm noktalarından birini teşkil eden bu hadisenin gelişme seyrine şöyle kısaca bir nazar gezdirelim.

İkisi de “Şâir Hükümdar”

Osmanlı tarihinin en büyük ve en çetin muharebelerinden biri olan Çaldıran Savaşı, uzun süren bir yürüyüş ve son derece gergin geçen bir bekleyişin ardından, nihâyet 23 Ağustos (1514) günü olanca şiddetiyle patlak verdi.

Bu savaş, İslâm dünyasının o tarihteki iki büyük ülkesi (Osmanlı ve Safevî), orduları ve şöhretli liderleri arasında yaşandı.

Sultan Selim ile Şah İsmail'i karşı karşıya getiren bu savaşın en önemli sebeplerinin başında, siyasete bulaştırılmış din-mezhep farklılığı, hâkimiyet dâvâsı ile yer yer had safhaya varan bir takım zorbalık ve zulümkârlıklar gelir.

Daha iki sene evvel (1512) Osmanlı tahtına geçen Sultan Selim, bütün hayatını "İttihad-ı İslâm"ın tesisine adamıştı. Bunun için de, öncelikle "Anadolu birliği"nin sağlanması gerekiyordu.

Bu birliğin önünde ise, Güney Kafkas, Doğu Anadolu ve neredeyse Ortadoğu'nun yarısını etkisi altına alan "Siyasî Şia" engeli vardı.

İki rakip ülke ve liderlerinin başında bulunduğu iki ordu, aylar süren takip ve manevralar neticesi, nihayet Ağustos ayının sonlarına doğru Van'ın Çaldıran Ovası’nda karşı karşıya geldi. 

Kıyasıya yaşanan bu dehşetli savaş, aynı gün sona erdi. Zira, gidişatın aleyhine döndüğünü fark eden Şah İsmail, canını kurtarmanın telâşesine düştü ve hiç bekleme yapmadan ricât etti, kaçtı. 

Edebiyattan siyasete geçiş

Avşar Türklerinden olan Şah İsmail, 1501'de Akkoyunlu Devleti’ni yıkarak Safevî Devleti’ni kurmuş, İran, Azerbaycan, Irak ve Doğu Anadolu'yu hâkimiyeti altına almıştı.

Şah İsmail, İran’da iktidara gelir gelmez, Şiâlığı devletin resmî din ve mezhebi haline getirdi.

Esasen, siyasete bulaşmadan ve iktidar tahtına oturmadan evvel gayet mülâyim ve usta bir şair olan Şah İsmail, iktidar makamına geldikten sonra birdenbire değişti ve bambaşka bir karakter olup çıktı. Öyle ki, zulümkârlıkta, âdeta sınır tanımaz bir hale geldi.

Meselâ, mağlup ettiği Sünnî Özbeklerin reisini öldürmekle de kalmadı, onun kafatasından şarap içecek kadar gaddarlaştı.

Dahası, uyguladığı zalimâne politikaları eleştirdiği için, Sünnî olan annesi Âlemşah Begüm Hanımı dahi gözünü kırpmadan idam ettirdi.

İşte onun “anne katli”ne dair ürpertici fermânı: "Safevî Şahının buyruğudur. Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan'ın kızı Âlemşah Begüm, 17 Eylül 1501 sabahı Tebriz'de idam edilecektir. Soylu kanının akıtılmaması, yay kirişiyle boğulması buyrulmuştur." (Uzunçarşılı, İ. H.; Osmanlı Tarihi c. 2 s. 296)

* * *

Sadece annesini ve Özbek asıllı dayılarını değil, Sünnî olarak bilinen Türk ve Kürtleri de toplu zehirlemeler ve katiâmlarla ortadan kaldırmaya çalışan Şah İsmail'in, saymakla bitirilemeyecek kadar daha bir çok zulümkârlıkları var. 

Ancak, böylesine “fenâ ve fâni” olan bir zâlimin, ayrıca güzel ve baki bir yönü var ki, onu da nazara vermeden geçmek olmaz:

Zalim İran Şahı, evveliyatı itibariyle hem iyi bir mürid, hem de gayet usta, içli ve ince ruhlu bir şâirdir.

İşte, onun siyasete girmeden evvel "Şâh Hatayî" mahlasıyla yazmış olduğu o enfes şiirlerinden sadece bir tanesi...

Kırklar yaylasında

 

Vardım kırklar yaylasına

Gel berû hey cân dediler

Yüz sürdüm ayaklarına

Gir işte meydan dediler

 

Erenler gönlü gànidir

Yuduğu kalbi arıdır

Gelişin kandan bellidir

Söyle ey ihvân dediler

 

Gir semâha bile oyna

Silinsin pâk olsun ayna

Kırk yıl bir kazanda kayna

Daha çiğsin yan dediler

 

Düşme dünya mihnetine

Talip ol Hak hazretine

Âb-ı Kevser şerbetine

Parmacığın ban dediler

 

Şâh Hatayi'm nedir halin

Duâ edip kaldır elin

Kesegör gıybetten dilin

Cümlemiz yeksân dediler

***

@salihoglulatif:

Yüz elli yıla yakın bir süredir (Özellikle Peygamberimizin  (asm) bir hayranı olan Bismark’tan bu yana) Almanya’ya karşı hasmâne ve müntakimâne bir tutum sergileyen dünya Yahudileri, nice zamandır, TC Hükûmetlerini de kendi saflarına çekebilmenin diplomatik manevrası içinde görünüyor.

Okunma Sayısı: 13443
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • nafi

    23.8.2017 11:18:03

    şah ismail ebu hanifenin mezarını yakmıştır yıkmıştır

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı