Koca Sâdettin Ağabey de, âhiret diyârına göç edip giden bahtiyarlar kervanına dahil oldu.
Cenâb-ı Hak, kendisinden razı olsun ve ona gànî gànî rahmet eylesin. Aile efradı ve yakınlarına da taziyetlerimizi sunar, sabr-ı cemil niyaz ederiz.
* * *
Sâdettin Ağabey ile tanışalı tam 42 sene oldu. 1974’te henüz lise talebesiydik. Üç-dört arkadaşla birlikte Batman’dan Silvan’a gitmiştik.
Sâdettin Çelik Ağabeyi ilk orada gördük. Astsubaydı. Sırf dindarlığı sebebiyle, Silvan’a sürgün olarak gönderilmişti.
Orada bizi hayrette bırakan şey, onun mesai sonrası gelip, resmî elbiselerini değiştirerek Nur Medresesi’nin inşaatında elde kazma-küret amele olarak çalışmasıydı.
Dönüşte ise, tam bir baba şefkatiyle gelip bizi yolcu minibüsüne bindirmesi, üstelik hepimizin yol ücretini vermesi, bizi hem şaşırtmış, hem de bir hayli duygulandırmıştı. Çünkü, henüz çok yeniydik ve hayatımızda böylesi bir ilgi-alâkayı hiç görmemiştik.
Tam üç sene önceydi
Sâdettin Ağabey ile kırk sene boyunca irtibatımız hemen hiç kesilmedi. Dahası, bilhassa son yirmi sene artarak devam etti.
İstanbul dışında en çok görüştüğümüz, birlikte türlü programlar yaptığımız ağabeylerden biriydi.
Bundan tam tamına üç sene evveldi. Yani Ekim ayı ortalarıydı. Kurban Bayramı günlerinde Sakarya’daki Yeni Asya hizmet merkezinde görüştük. Yanında torunu Said ile Kâmil Abi de vardı.
Orada bize vasiyetinden bahis açarak şunları söyledi:
“Latif kardeş, yakında ameliyat olma durumum var. Ancak, tıbben ümit kesik vaziyette. (NOT: Ameliyat oldu ve üç sene daha yaşadı.)
Sana vasiyetim, gazetemizdeki TAZİYE ilânı metnini siz hazırlayın. Bu ilân gazetede çıksın ve cenazem öyle kaldırılsın. İstiyorum ki, cenaze namazına gelmek-katılmak isteyen bütün kardeşlerim duysun, haberdar olsun.
* * *
Memnuniyetle ifade edelim ki, Sâdettin Ağabeyin vefatıyla ilgili olarak arzuladığı, istediği ve bize de söylediği hemen herşey aynen yerine getirilmiş oldu.
Gazetemizde taziye ilânı çıktıktan sonra cenaze merasimi yapıldı. Üstelik, bütün dost ve kardeşlerinin en yüksek seviyede katılabilecekleri bir güne, tam da Pazar gününe denk geldi.
Said Baha delikanlı oldu
Şimdi, sıra geldi üç sene evvel yazdıklarımıza... Sâdettin Ağabeyin operasyon için hastaneye yatırıldığı esnada, biz de 25 Ekim 2013 tarihli köşe yazımızda sizinle aşağıdaki bilgileri paylaşmışız:
Kurban Bayramı ziyaretinde oturup biraz muhabbet ettik. Müşterek hatıraları sıralayıp derinlere daldık.
Sohbet faslı bir hayli koyulaşmaya başlamıştı ki, Sadettin Abi, aniden sohbetin seyrini değiştirdi: “Latif kardeş, şimdi kulak ver, iyi dinle... Belki ben yakında öleceğim...” diye mevzuya girip bize birkaç vasiyetini de sayarak içini dökmeye başladı.
Haline dikkatlice baktım, ölümden zerrece bir korkusu, endişesi yoktu. Ebedî âleme gitmeye, kemâl-i hahişle hazır durumdaydı. Sanki, birlikte iştirak edeceğimiz bir imanî sohbetten, yahut Geyve Boğazı’ndaki ahşap kulübeli “İkinci Sema”da yapacağımız bir çay muhabbetinin randevusundan bahseder gibi konuşuyordu. O derece rahat ve sakindi.
Fakat, asıl konu ölümdü; kendi ölümüyle ilgiliydi konuşmalar...
Bu arada, yanımızda olan 12-13 yaşlarındaki torunu Said Baha da konuşmaları pür dikkat dinliyordu.
Ben hemen onu gösterip bu derin manzaraya farklı pencerelerden baktırmaya başladım: “Bak Sadettin Abi, öyle hemen çekip gitmek yok. Şu Said Baha daha büyüyecek, yetişecek, delikanlı olacak, senin hizmetteki yerini alacak; sen de işte ancak o zaman çekip gidebilirsin... Öyle yerini doldurmadan gitmek yok.”
Sadettin Abi, bu söylediklerimizden biraz neşelendi, şevke gelip moral tazeledi. Ama, yine de şunları söylemeden edemedi: “Latif kardeş, iyi güzel şeyler söylüyorsun. Allah razı olsun. Fakat, tıbbî tetkiklere nazaran durumum pek iyi görünmüyor. Kalp cihazı, çeyrek kapasite ile çalışıyor. Yürümekte, merdiven çıkmakta zorlanıyorum. Nefesim kesiliyor. Allah’tan duâ ve niyazım şudur ki: Hemen elden-ayaktan kesip bakıma muhtaç duruma düşürmeden temiz bir ölüm nasip etsin.”
* * *
Konuştuklarımız, destgâh-ı İlâhîde adeta aynen kabul gördü.
Sâdettin Ağabey, üç sene sonra muhtaç duruma düşmeden vefat etti. Torunu Said Baha da büyüdü, tam bir delikanlı oldu... Sana binler rahmet, aziz ve muhterem ağabey.