Dindar da olsa, radikal takılanlar fikrimizden hoşlanmazlar.
Aynı şekilde, marjinal gruplar da bizim bakış açımızdan hazzetmezler. Anlaşamıyor, uyuşamıyoruz.
Meselâ, bizim Hıristiyanlar ve bilhassa İsevîler hakkındaki fikrimizi beğenmedikleri gibi, buna karşı şiddetli reaksiyon gösterirler.
Nitekim, dünkü yazımızın “Karşımızda eski Haçlı yok” ara başlıklı bölümüne de aynı reaksiyonu göstermekten çekinmediler.
Onlara göre, Haçlılarda ve Hıristiyanlarda hiçbir değişme-gelişme yok. Eskiden nasıl İslâma düşman idiyseler, bugün de aynı düşmanlığı sürdürmekteler.
Evet, radikaller ve marjinal takılanlar hep aynı kafadalar. Şayet bin yıl daha yaşasalar, yine aynı kafayı taşımaya devam edecekleri kuvvetle muhtemel. Oysa, eğer gerçek durum onların dediği gibi olsaydı, Katolik dünyasının ruhanî lideri Papa Françesco, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, ABD eski Başkanı Carter ve Almanya Başbakanı Merkel gibi önemli şahsiyetler, Paris merkezli kanlı olaylarla ilgili olarak İslâm Peygamberi (asm) ve Müslümanlar hakkında müsbet mânâda konuşmazlardı.
Fransa’nın en eski ve en itibarlı gazetelerinden Le Monde da, “İslâmofobik” olarak nitelediği saygısız gazetelerin yayın tarzını tasvip etmediğini ve onlar gibi olmadığını, olamayacağını gerekçeli şekilde açıkladı.
Bu meyandaki açıklamaların çoğu Yeni Asya’nın bugünkü manşet haberinde yer almakla beraber, burada Papa’nın mesajını özet halinde sunmakta fayda var. Şunları söylüyor, Vatikan Devlet Başkanı Papa Françesco: “Bir kimsenin inancıyla dalga geçmek, yahut aşağılamak, ifade özgürlüğü sayılamaz. Bunun mutlaka bir sınırı olmalı... Dinler hakkında kötü konuşan çok fazla insan var. Onlarla dalga geçiyorlar. Bunlar provokatördür... Provoke edemezsiniz. Başkalarının inancını aşağılayamazsınız. Başkalarının inancıyla alay edemezsiniz.”
Papa, Allah adına öldürmenin sapkınlık olduğunu ve dinlerin hiçbir zaman şiddeti meşrûlaştırmak için kullanılamayacağını da sözlerine ekledi.
(Bu mânâda muhtelif şahıslardan, makam ve mevkilerden yapılan müsbet açıklamaları “İntibaha gelen Birinci Avrupa’nın vicdanı konuşuyor” şeklinde değerlendirmek de mümkün.)
Papa vs. kadar olamayanlar
Görüldüğü üzere, Papa gibi Hıristiyanlık dünyasının önemli başka şahsiyetleri de dinlere saygılı olunması, kudsî değerlere hakaret edilmemesi, antisemitizm gibi İslâmofobinin de kınanması gerektiği yönünde ciddî açıklamalarda bulunuyor. Müslümanların takdirini kazanan gayet sıcak mesajlar veriyor.
Buna mukabil, hatta ülkemizde bile Paris çıkışlı o aşağılık mizah dergisinin İslâm Peygamberine (asm) hakaretâmiz fikriyatına sahip çıkan, neşriyatına çanak tutan kişi ve çevrelere rastlıyoruz. Gûya “basın özgürlüğü”ne sahip çıkıyorlar; ama, gerçekte dinî değerlere hakaret edilmesine alkış tutuyorlar.
Ne diyelim? Onlara milyon kere yuhalar, esefler, yazıklar olsun...
* * *
Öte yandan, ifrata karşı tefrit çukuruna yuvarlananlar var.
Meselâ, Taif’te kendisini taşa tutan gafillere bedduâ bile etmeyip hidayet dileyen rahmet Peygamberi’nin (asm) sözlerine ve düşmana mukabele ölçüsüne kesinlikle uymayan sözde “mücahitler” çıkıp din adına rast gele insanları vuruyor, kanlarını döküyor, dolayısıyla cinayet işliyorlar.
İslâmda harice karşı bir “savaş ahlâkı” var, dahilde ise bir “âdil mahkeme” usûlü var.
Paris’teki katliâmlı cinayetin bunlardan hiçbiriyle bağdaşır yönü yoktur ve olamaz.
Bir kere, ortada bir “Müslüman-kâfir savaşı” durumu yok. İkincisi, orta yerde asıl suçluyu cezalandıracak bir mahkeme bulunmuyor.
Geriye kalıyor, keyfî muamele.
İslâmiyette cihadın, irşadın usûlleri var; lâkin, keyfî muameleye zerrece izin yok, ruhsat yok.
Sonuç: Dünyada olduğu gibi ülkemizdeki “sözde Müslüman”lar arasında bile Papa kadar olamayanlar var. Aynı şekilde, “İslâmdan çok İslâmcı”lar arasında, muannit bir gayr-ı müslimden ziyade dine ve İslâm toplumuna zarar veren mantık-muhakeme yoksunu kaba-saba kimselerin varlığı söz konusu. Hakikî Müslümana itidâlli olmak ve adâletli davranmak yakışır.
* * *
RUZNÂME 17 Ocak 1875
İstanbul’un 140 yıllık metrosu
İstanbul'un ilk metrosu sayılan Karaköy–Beyoğlu arasındaki 573 metrelik demiryolu tüneli (Galata Tüneli) bundan tam 140 sene önce bugün, yani 17 Ocak 1875’te hizmete girdi.
Galata’nın bu dik yokuşlu bölgesinde, yer altında bir raylı sistemin ilk yapılması teklifi Gavan isimli bir Fransız mühendisinden gelir. 1860'lı yılların sonlarında İstanbul'a turist olarak gelen Gavan, bu teklifini detaylı bir şekilde götürüp hükümet yetkililerine takdim eder.
Uzun müzakereler sonucu devlet kademesinde kabul gören bu teklif, nihayet Sultan Abdülaziz'e sunulur. (6 Kasım 1869)
Gerekli dış malî destek sağlandıktan sonra, 30 Temmuz 1871'de kazı çalışmalarına başlanan tünelin inşaatı yaklaşık 4 senede tamamlanır.
* * *
@salihoglulatif: İslâm adına işlenen cinayetlere ve İkinci Avrupa’daki İslâmofobik çıkışlara mukabil, Birinci Avrupa’dan yükselen gayet müsbet, vicdanlı ve tam dostâne güzel mesajlar var. Yani, dehşetli bir şerden, harikulâde hayırlı sayılabilecek gelişmeler zuhûr ediyor.