Zaman, ümmetin fesada gittiği en dehşetli âhirzamandır. (5. Şuâ, s. 503)
Böyle bir zamanda kendini, bilhassa evlâd û ıyâlini muhafaza edebilmek fevkalâde zordur.
Zor, fakat imkânsız değildir.
Biz de bu zora talibiz ve bundan asla yüz çevirmeyiz, çeviremeyiz.
* * *
Eskiden Risâle-i Nur’a ve talebelerine doğrudan hücûm vardı. Harbî düşmanlıkla kitaplar yasaklanmaya ve okuyanlar hapisle, sürgünle cezalandırılarak bu işten caydırılmaya çalışılıyordu.
Bu metodu yaklaşık yarım asır boyunca her tarafta işlettiler.
Bunda başarılı olamadıklarını anlayınca da, cephe değiştirip bu kez din perdesi altında hücûma geçtiler.
İşte, şimdiki hücûmlar bu tarzda yapılıyor. Hatta, daha da ileri gidilerek, gûyâ Risâle-i Nur’u himaye etmek, yahut anlaşılmasına çalışmak gibi ya inhisar veya tahrifat yapma cihetine gidiliyor.
Bu cephede yapılan manevralarla, gele gele iş “Risâle dersi yapma” sınırına kadar dayanmış bulunuyor.
“Risâle dersi yapma” söz konusu olduğunda ise, daire içinde ister istemez ihtilâf çıkıyor: “Bu şekilde ders olur mu, olmaz mı?” ihtilâfı...
Bunca dert ve sıkıntının üzerine, buyurun hiç yoktan size bir dert daha.
* * *
Evet, Risâle-i Nur’a karşı cephe vaziyetini alan dahilî ve haricî cerayanların nihaî hedefleri özetle şudur: Kuvvetli Nur cereyanının tesirini kırmak.
Bunun için de, artık sûret-i haktan görünerek faaliyetlerini sürdürüyorlar.
Bir bakıyorsunuz “Risâleler daha iyi anlaşılsın” denilerek dehşetli bir tahrifat yapılıyor.
Bir bakıyorsunuz “Tahrifatın önüne geçiyoruz” denilerek, Nur’un neşir hakkı Kemalist rejimin inhisarına alınıyor.
Bir bakıyorsunuz “Dersleri daha cazip kılma” gerekçesiyle usûl-âdap dışına çıkılarak, ruhta ve ahlâkta korkunç bir dejenerasyon ameliyesine doğru gidiliyor.
İşte, bütün bu dahilî ve haricî tahribat ve tahrifata karşı, yine de ümidimizi aynen muhafaza ediyor ve tamirat yolunda bütün kuvvetimizle gayret sarf ediyoruz.
İnanıyoruz ki, Nur dâvâsının tahakkuku ve beşeriyet âleminde hakimiyetini tesis etmesi için, evvelâ bir “vaad-i İlâhî” vardır. Dolayısıyla, bu dâvânın önündeki bilumum muzır mâni, adım adım bertaraf olacaktır.
Bununla beraber, zamanın ne kadar dehşetli olduğunun da farkındayız. İşte, bunu bize ders veren bir ifade: “Kardeşlerim! Bu zamanda öyle dehşetli cereyanlar ve hayat ve cihanı sarsacak hadiseler içinde, hadsiz bir metanet ve itidâl-i dem ve nihayetsiz bir fedakârlık taşımak gerektir.” (Kastamonu Lâhikası, s. 151)
Tesirli bir başka ders: “Sivrisinek tantanasını kesse, balarısı demdemesini bozsa, sizin şevkiniz hiç bozulmasın.” (Münâzarât, s. 46)
* * *
Muhtelif ortam ve platformlarda yaptığımız istişareler neticesinde, bilhasa “Sulandırılmış Risâle dersleri” hakkında şu mülâhazalar öne çıktı:
* Bu tür organizasyonu yapanların asıl derdi, Nur’un hakikatini nazara vermek değildir. Bunlar, bu hakikatleri malzeme ve âlet olarak kullanmak suretiyle, başka maksatlara hizmet ediyorlar.
* Seyredilen 30-40 dakikalık programların bitiminde “Aklınızda ne kaldı?” suâlinin cevabı, daldan dala atlanarak okunan bahsin mânâ ve mahiyetinden ziyade, “programı sunan kişinin konuşma biçimi, argoya kaçan üslûbu, dikkat çekici tavırları, süper oyunculuk kabiliyeti, her saniye değişen jest ve mimikleri” şeklinde oluyor.
* Bu programlara başlangıçta büyük ilgi gösteren gençler, zamanla başka türlü hallere giriyor. Ya kendi de benzer mahiyette bir rol üstlenmeye, ya da tatminsizlikle -geri de dönemeyip- bambaşka bir mecraya doğru sürüklenip gidiyor.
* Bu tür işlerin, zâhirde maddî bir geliri yoktur. Fakat, zamanla son derece lüks ve pahalı mekânlara taşınıyorlar. Keza, yurt içi ve yurt dışı turnelere çıkıp pahalı salonlar kiralıyorlar. Dolayısıyla, finans kaynağı üzerinde de ciddî soru işaretleri görünüyor.
* Risâle-i Nur’a dost, kardeş ve talebe olanların, bin bir emekle yetiştirip hayata hazır hale getirdikleri evlâtlarına göz dikmiş olan kişi ve klikler, tam da “hazıra konma” iştahıyla harekete geçiyorlar. “Mezhepleri geniş” olduğundan, bir takım cezbedici ve bilhassa gençlik hissiyatını hem tahrik, hem de muvakkaten tatmin edici yöntemlerle, kendilerine geniş tabanlı bir hayran kitlesi teşkil etmeye çabalıyorlar. Ancak, bu işin sonunun nereye varacağını önceden kimse bilmiyor, bilemiyor.
* * *
Yapılacak olan şey, muhtemel tehlikelere karşı fevkalâde dikkatli ve müteyakkız olmaya çalışmak. Çocuklarla ve gençlerle, müsbet ve meşrû dairede daha çok ilgilenmek.
Bunlar da yetmez, mutlaka bol bol duâ etmek. Meselâ, şu meâlde: Yâ Rabbi ve yâ İlâhî! Bu dehşetli zamanın bilumum fitnesinden, fesadından, maddî ve mânevî şerrinden, belâ ve musîbetinden bizleri, kardeşlerimizi ve evlâd û ıyâlimizi sen muhafaza eyle!
* * *
@salihoglulatif: Şu meâlde bol bol duâ etmeli: Yâ Rabbi ve yâ İlâhî! Bu dehşetli zamanın bilumum fitnesinden, fesadından, maddî ve mânevî şerrinden, belâ ve musîbetinden bizleri, kardeşlerimizi ve evlâd û ıyâlimizi sen muhafaza eyle!