Risâle-i Nur kaynaklı derslerin ideal mânâda nasıl yapılacağına dair bahisler bulunduğu gibi, dersin nasıl yapılamayacağına dair kuvvetli senetler ve deliller de var, Nur Külliyatının muhtelif eserlerinde.
Daha evvelki yazılarımızda bu noktayı delilleriyle birlikte nazara vermiştik. Gelen mesajlardan anlaşılıyor ki, aynı mevzuda biraz daha tahşidat yapmaya ihtiyaç var.
Aşağıda, bu mühim noktanın fevkalâde düşündürücü yeni delilleri zikredilecek.
* * *
Yeni Said, 1920’li yıllarda bilhassa Barla’da başlayan Isparta hayatında gösterişten, şân û şöhretten ve şa’şaalı bir sûrette görünmekten şiddetle kaçınıyor.
1950’li yıllardaki “İkinci Isparta Hayatı”nda ise, talebeleriyle birlikte bilfiil tatbikatını da yapmış olduğu orijinal Risâle-i Nur derslerinin, yine gösterişten, şa’şaadan uzak ve gayet mütevazıyane bir sûrette yapılması gerektiğini ders verip tavsiyede bulunuyor: “Nur şakirtleri, mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir Dershane-i Nuriye açmak lâzımdır.” (Emirdağ Lahikası, s. 217)
Bu cümledeki anahtar ifadelerden de anlaşılacağı üzere, dershanelerin, mümkün olan her yerde, yani “yaygın şekilde” ve fakat “küçücük dershaneler” sûretinde olması tavsiye ediliyor.
Burada, hem “sırrân tenevveret” düstûruna uygun, hem de gösterişten, şa’şaadan uzak ihlâs temelli bir hizmet tarzını nazara veriyor.
* * *
Rahmetli Bayram Yüksel Ağabey anlatmıştı: Üstadımız, 1953’ten sonra tekrar Isparta’ya gelip yerleştiğinde, biz bu duruma çok sevindik. Isparta’da geniş mânada bir fütûhat olması için, grup grup adamlar toplayıp Üstadımızın yanına, sohbetine getirmeyi düşünüyorduk.
Bu fikrimizi ihsas ettiğimizde, Üstadımız hiddetle şu mukabelede bulundu: “Kardeşlerim! Bana grup grup adamlar toplayıp getirmeyin. Adam olan, nasîbi bulunan kendisi gelir, hakikati bulur. Risâle-i Nur, müşteri aramaz, kimsenin ayağına gidip yalvarmaz. İhtiyacı olan, bu Nurlara ihtiyaç duyan, bir vesile ile kendisi gelir, hissesini alır.”
Evet, Risâle-i Nur için “Müşteri aramaya da mecbur değiliz. Müşteriler yalvarmalı” diyor, Hz. Bediüzzaman. (Bkz: Kastamonu Lâhikası, s. 188)
Salonda kadınlı-erkekli ders
Yine merhum Bayram Ağabey anlatmıştı: Üstadımız Isparta’da iken, yeni açılan İmam Hatip Okulunun geniş salonunda, kadın-erkek karışık geniş katılımlı bir cemaate hitaben Nur dersleri yapması arzu edilmişti.
Üstadımız, böyle büyük salonlarda kadın-erkek umumî iştiraklı derslerin yapılmasına sıcak bakmadı. Okulun yakınlarında bir yerde mütevazı bir Nur dershanesinin açılmasını ve derslerin orada yapılmasını tavsiye buyurdu.
Bilâhare, bir yanlış anlaşılmaya meydan ve mahal vermemek için, ayrıca bir lâhika mektubu neşretti.
İşte, Emirdağ Lâhikaları arasında yer alan o mektubun ilgili kısımları:
Aziz, sıddîk kardeşlerim!
“Ben Isparta’ya geldiğim vakit, Isparta’da İmam-Hatip ve vâiz mektebinin açılacağını haber aldım. O mektebe kayıt olacak talebelerin ekserisi Nurcu olmaları münasebetiyle, o mektebin civarında gayr-ı resmî bir surette bir Nur medresesi açılıp, o mektebi bir nevi medrese-i Nuriye yapmak fikriyle bir hâtıra kalbime geldi.
“Bir-iki gün sonra, gûya bir ders vereceğim diye etrafta şâyi olmasıyla, o dersimi dinlemek için ricâl (erkek) ve nisâ (kadın) kàfilelerinin etraftan gelmeleriyle anlaşıldı ki, böyle nim-resmî (yarı-resmî) ve umumî bir Medrese-i Nuriye açılsa, o derece kalabalık ve tehacüm olacak ki, kabil olmayacak.
“Afyon’da mahkemeye gittiğimiz vakitki gibi pek çok lüzumsuz içtimalar olmak ihtimali bulunduğundan, o hâtıra terk edildi, kalbe bu ikinci hakikat ihtar edildi. Hakikat de şudur: ‘Herbir adam, eğer hanesinde dört-beş çoluk çocuğu bulunsa, kendi hanesini bir küçük medrese-i Nuriyeye çevirsin. Eğer yoksa, yalnız ise, çok alâkadar komşularından üç-dört zat birleşsin ve bu heyet bulundukları haneyi küçük bir medrese-i Nuriye ittihaz etsin. Hiç olmazsa işleri ve vazifeleri olmadığı vakitlerde, beş-on dakika dahi olsa Risâle-i Nur’u okumak veya dinlemek veya yazmak cihetiyle bir miktar meşgul olsalar, hakikî talebe-i ulûmun sevaplarına ve şereflerine mazhar oldukları gibi, İhlâs Risalesinde yazılan beş nevî ibadete de mazhar olurlar. Hakikî ilim talebeleri gibi, onların maişetlerini temin hususundaki âdi muameleleri de bir nevi ibadet hükmüne geçebilir’ diye kalbe ihtar edildi. Ben de kardeşlerime beyan ediyorum.” (Age, s. 338)
Risâle-i Nur talebeleri, hizmet-i Nuriyenin ilânât ve intişarı için konferans-seminer verebilir, panel-kongre-açık oturum tertip edebilir. Bunlarda herhangi bir sakınca, yahut yasaklama söz konusu değil.
Ancak, Risâle-i Nur’un ideal mânadaki daimî dersi, konferans havasında şa’şaalı-gösterişli olması gerekmediği gibi, derslerin kadın-erkek karışık vaziyetteki sinema-tiyatro salonlarında yapılmasına da ruhsat verilmiyor.
Evet, güzel ve ideal olan, her şeyin fıtrî şekliyle ve orijinal haliyle muhafaza edilerek idame ettirilmesidir.
***
@salihoglulatif: Risâle-i Nur’da tevazu, mahviyet ve terk-i enaniyete çok ehemmiyet verildiği gibi, gösterişli ve şa’şaalı hareketlerden de mümkün mertebe uzak durulması gerektiği hususu, tesirli bir sûrette ders veriliyor.