"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Neyi sever, neyi sevmeyiz?

M. Latif SALİHOĞLU
22 Ekim 2015, Perşembe
Daha evvel de ifade ettik: Yakın çevremizde çok sayıda AKP’li var.

Ayrıca, bu partinin kurucu ve kurmay kadrosu içinde bulunanlardan, yakından tanıdığımız ve çok da samimî olduğumuz aktif siyasetçi var: Belediye başkanlığı, milletvekilliği, bakanlık, il ve ilçe başkanlığı yapmış ve bir kısmı halen de aktif görevde bulunan tanıdık kimseler.

Hasbel-kader görüşmelerimizde, özellikle siyaset dışındaki konuşmalarını can kulağıyla dinliyorum.

Dinî bilgileri hiç de fena sayılmaz.

Sohbetlerine doyum olmaz.

Konuşmalarına hayran kalıyorsunuz.

Ağızlarından sanki bal damlıyor.

Hürmet-muhabbet, izzet-ikram gibi insanî meziyetleri takdire şâyân.

Siyaset arenasına girdikten sonra, ihlâs, amel, takvâ ciheti biraz törpülenmiş olsa bile, yine de diğerlerinden daha mazbut görünüyorlar.

Özetle, siyaset dışındaki yönleri ve sâir vasıfları, sıfatları itibariyle onları seviyorsunuz.

Doğru olan da bu: Sevmeliyiz. Sevmek durumundayız. Çünkü, ehl-i imandan olan din kardeşlerimiz. Onlarda gördüğümüz mü’min vasıfları sebebiyle, onları cidden seviyoruz.

* * *

Diğer taraftan, bir de bunların siyasî muhtevalı konuşmalarına, sohbetlerine şahit oluyoruz, zaman zaman.

İşte, yukarıda zikrettiğimiz müsbet tarafları gibi, onların bu yönleri hakkında da dobra dobra söylemek durumundayız ki: 

Siyaset noktasında, cidden sevimsiz oluyorlar. Acayip derecede agresifleşiyorlar. Başka fikre asla dayanamaz, hiç tahammülsüz bir hale geliyorlar. Siyasî görüş farklılığına iman-küfür, hak-bâtıl ekseninde bakıyorlar. Bu sebeple, karşı görüşe zaman zaman kin ve nefret kusuyorlar. Hatta, bazılarının kendini tutamayıp sohbet ortamını küfür ve hakaret çöplüğüne çevirdiği de oluyor, maalesef.

İşte, hasenatlarını takdirle zikrettiğimiz bu halis-muhlis din-iman kardeşlerimizle “siyaset noktasında” dost olamadığımız gibi, kardeş de değiliz ve olamayız. (Bakınız: Emirdağ Lâhikası, s. 281)

Zira, mûnis ve mübarek sıfatları itibariyle ne kadar câna yakın ve sevimli iseler, siyaset noktasındaki fikir ve tabiatları itibariyle o derece sevimsiz, itici ve menfur oluyorlar.

Ne kadar zor değil mi? Bir yönüyle çok sevip muhabbetle bağrına bastığın aynı insanın bir diğer yönünden ise adeta nefret edip ondan uzaklaşmaya mecbur kalıyorsunuz.

Aksi halde, hem size, hem de hayatınızı vakfederek bütün mevcudiyetinizle savunduğunuz kudsî dâvânıza ciddî zararlar verecek. Arayış içindeki muhtaç bîçare kimseleri, fütûrsuzca sizden ve dâvânızdan soğutup uzaklaştırmaya sebebiyet verecek.

Siz bir kimsenin kalbini İslâma ısındırmak için icabında geceyi gündüze katarak var kuvvetiyle çalışıyorsunuz; ama, siyasetle kafayı bozmuş birisi de çıkıp mezkûr dengesizliklerle o bîçareyi büsbütün dinden soğutacak. Çok acı, değil mi?

Şunu hiç tereddüt etmeden ifade edebilirim ki: Bir tek kişinin hidayetine sebep olmak için, sizin binbir emek ve gayret sarf etmeyi göze almanıza mukabil, “dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan” bu siyasetçi kardeşlerimiz, bilmeyerek ve istemeyerek her gün belki bin kişiyi dinden-imandan soğutuyor.

Allah şahit olsun ki, bu meselede çektiğimiz en büyük sıkıntı ve ızdırabın sebebi de budur. Yoksa, başkalarının isnat ve itham ettiği gibi, herhangi bir siyasî maksat ve menfaat değildir.

Hülâsaten deriz: Siyasetle ilgilenmemizin ve zaman zaman yoğunlaşan alâkadarlığımızın birinci ve en büyük sebebi “sırf siyaset için” değildir; belki, siyaset cihetinden “dinî mukaddes değerlere zarar gelmemesi için”dir.

BAKIŞ AÇISI

HDP ile PKK’nın farkı

Kimisi, bu iki teşekkül arasında herhangi bir farkın olmadığını söylüyor. Kimisi de tam tersini.

Doğrusu, bilhassa fikir ve ideolojileri itibariyle bu iki teşkilât arasında dikkate değer bir farklılık görmek neredeyse imkânsız. Aralarında kuvvetli ve çok yönlü bir paralellik söz konusu.

Bununla beraber, özellikle teşekkül ve işleyiş biçimleri itibariyle aralarında önemli bir farklılık var ki, bunu görmemenin, yahut fark olmadığını iddia etmenin ne mantığı var, ne de bir kıymet-i harbiyesi.

Öncelikle, PKK illegal bir örgüt iken, HDP legal bir organizasyondur. Bu husus, sadece bizim gördüğümüz bir realite değildir. Devletin resmî duruşu ve kànunlar çerçevesindeki bakışı da böyledir.

Yani, devlete göre de PKK bir terör örgütü iken, HDP, resmî kànunlara göre kurulmuş ve bu çerçevede faaliyet gösteren bir siyasî partidir.

Bunun aksini iddia edenlere iki-üç noktayı hatırlatmak isteriz.

BİR: PKK kànunları aşarak gelip Türkiye’de seçimlere katılabilir mi?

İKİ: HDP, her yönüyle PKK’nın tıpkısının, aynısının, kendisi olsaydı şayet, devlet onun teşkilât kurmasına ve seçimlere katılmasına izin verir miydi?

ÜÇ: “İkisi de aynıdır, aralarında hiçbir fark yoktur” iddiasında bulunanlar, şayet bu fikirlerinde ciddî ve samimî iseler, niçin ilgili mercilere resmî başvuruda bulunmuyorlar? Niçin yargı kurumlarını ve meselâ YSK’yı harekete geçirmiyorlar?

Demek ki, “İkisi de aynı” demenin resmî veya kànunî bir dayanağı yoktur. Bu tür iddialar, tamamen hissî ve siyasîdir, yahut siyasî hesaplarla ilgilidir. Aynı zamanda,  teröre de dolaylı destek vermektir. Ayırt edici nazarla bakılmayıp zihinler bulandırıldığı için. Esasen, terör de “Kafalar iyice allak-bullak olsun” istiyor.

Bu arada, HDP’ye destek veren sade vatandaşların çoğu, terörden kurtulmanın bir yolu, yani diğerine göre “ehvenişer” olarak gördüğü için bu partiye oy veriyor. Bazıları ise, sırf siyasî hesapları bozulur endişesiyle, bu partiyi terör örgütüyle tamamen özdeşleştirme cihetine gidiyor. (Bu noktada, herkes için bir “mânevî mesuliyet”in söz konusu olduğunu hatırlatmak istiyoruz.)

Netice itibariyle, her şeyi olduğu gibi tarif ve tasvir etmek lâzım: İki teşekkül de, fikir ve ideoloji itibariyle aynı çeşmenin musluklarından besleniyor. İşlenen cinayetlerin günahına da, derecelerine göre hissedardılar. 

Şu var ki, bir kısım HDP’li, örgütün insanlık dışı cinayetlerinin alabildiğine ağırlaşan vebâlinden ve günahından kurtulmanın yolunu arıyor. Bunu bulup bulamayacakları hususu şimdilik meçhûl görünüyor. Çünkü, PKK’yı doğurup besleyen iç ve dış ihanet odakları, böylesi bir ayrışmayı kabullenemiyor. Hâlâ baskın durumda olduğu söylenebilir. Tersine bir değişim ise, ihtimal dahilinde. HDP, ya bu kan deryasından partiye bağlanan cebir ve şiddet hortumunu kesip atacak, ya da hürriyet ve demokrasi atmosferi içinde—toz olan meteor gibi—helâk olup gidecek. Başka çaresi yok.

Okunma Sayısı: 2752
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Garib Doğu

    22.10.2015 12:32:32

    Tarafgir siyaset,dehşetli bir fitne ve fesattır. Bunun için Bediüzzaman,ondan Allaha sığınmıştır.Tarafgir siyaset dehşetli bir tahribat yapıyor: Hisleri iğfal ederek,muhakeme ve muvazeneyi bozuyor.İnsaf ve vicdanı susturuyor. uhuvvet ve muhabbeti yok ediyor. Hak ve hukuk duygularını köreltiyor. İçtima-i ve insani munasebetleri olumsuz etkiliyor. İnsani ve ahlaki seciyeleri bozuyor. İnsanı şuursuzca bir çok vartaya yuvarlandırıyor.Dinin ölçü ve kıstasları yerine, siyasi görüş ve düşünceler, menfaat,indi ve hevesi arzular alıyor.Şu hal de çok garip: İman noktasında sevmek,siyaseten sevmemek.Söylenmesi kolay, fakat tatbikatı o kadar kolay değil. İki zıt hissi bir arada yaşamak çok zor. İnziva halinde olanlar için sorun değil ama bir arada bu iki zıt hisle beraber yaşamak oldukça sıkıntılıdır. Menfaat üzerine dönen bugünkü siyaset,bölüp,parçalıyor,kin ve adavete sebep oluyor,içtima-i hayatı zehirliyor.Bugünkü hal ve vaziyet bunun en büyük delil ve ispatı...

  • Ali Vefalı

    22.10.2015 08:43:07

    Garip olan şu ki; sınırımızda 700 km uzunluğunda, 100 km genişliğinde PKK İsrail devleti kuruldu, bütün yiyecek, ilaç lojistik desteği Türkiye ve Avrupadan, koruması ise Amerikadan, PKK ordusu da eğitilip donatılıyor, kurumları yapılandırılıyor, fakat dincisi, enteli, sosyalisti Yurt içnde ve Kuzey Iraktaki operasyonları övüp göstererek bu vahim gelişmeyi gözden uzak tutmayı başarıyor. Yazar kardeşim bu olguyu bari siz gündeme taşıyın ki, hasır altında kalmasın.

  • YAHYA YILDIZ

    22.10.2015 07:57:36

    MUHTEREM LATIF BEY'I BU SAMIMI YORUMUNDAN VE NURLARA HER ZAMAN OLDUGU GIBI BU DEFADA BAGLI KALARAK VE ISTINAT NOKTASI YAPARAK YAPTIGI TAHLIL VE SERHINDEN DOLAYI CANI GONULDEN TEBRIK EDIYOR BIR OMUR BOYU IMAN VE KURAN HIZMETINDE DAIM OLMASINI TEMENNI EDERIM. O CENAHTAKI KARDESLERIMIZE DE AYNI SUUR, BASIRET VE OLGUNLUGU RABBIM IHSAN ETSIN.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı