Yakın tarihimizin en tartışmalı ve en muammalı isimlerinden biri hiç şüphe yok ki, Demokrat Partili Namık Gedik’tir.
Gedik, 27 Mayıs Darbesi (1960) olduğunda Demokrat hükûmetin İçişleri Bakanıydı.
Darbeciler, diğer mazlûm ve mağdur siyasiler gibi Gedik’i gözaltına alıp işkenceden geçirdiler. Bir farkla ki, ona daha çok işkence çektirdiler: Düşünceye, bayılıncaya, hatta ölünceye kadar, işkencenin hemen her türlüsünü uyguladılar.
Can çekişmesi esnasında ise, yarın-öbür gün hesap vermemek için—intihar süsü verilerek—tutuklu bulunduğu Ankara Harp Okulunun yüksek penceresinden aşağıya attılar; onu vahşice katlettiler.
Bütün bu olup bitenlerin görgü şahidi, DP İskenderun İlçe Başkanı Edip Yargın. Yargın, bu cinayeti yüksek sesle lânetlediği için, o da bayıltılıncaya kadar vuruldu, tekmelendi, ağzı burnu kan-revân içinde bırakıldı.
Netice itibariyle, Namık Gedik, bir şehid-i mazlûm olarak göçüp gitti bu dünyadan: Ona otopsi bile yaptırılmadı, kırıklar ve morluklar içindeki cesedi ailesine gösterilmedi, çöp arabasıyla taşınan cenazesi Karşıyaka Mezarlığındaki bir çukura defnedildi. Mezar yeri bile hâlâ belirsiz, meçhûl durumda.
* * *
En az darbeciler kadar Demokratlardan nefret eden Eşref Edib, bu insanlık dışı cinayetin ardından kendince bir hikâye uydurdu.
Hikâyesinin omurgasını zalim, gaddar ve yalancı darbecilerin “Gedik, intihar etti” yalanına dayandırdı. Tercihini bu yönde yaptı.
Oysa, Eşref Edib, Üstad Bediüzzaman’ın dostu ve iman kardeşiydi. Fakat “siyasette kardeş değil”di. Bundan dolayıdır ki, Bediüzzaman Hazretlerinin “Namık Gedik, bize hakiki dost ve İslâmiyette ciddî taraftardır” sözüne hiç kulak asmadı.
Tam aksi yönde gitti ve Namık Gedik hakkındaki türlü yalan ve iftiralara vicdanları titreten yeni yalanlar ekleyerek şu uydurma hikâyeyi piyasaya servis etti: “İntihar eden Namık Gedik, 1960 yılı Mart ayı sonlarında Urfa’da ölüm döşeğinde yatan Said Nursî’nin derhal oradan çıkarılmasını, gerekirse çöp arabasıyla alınıp götürülmesini emretmişti. Aynısı onun başına geldi. Cesedi çöp arabasıyla taşındı.”
Eşref Edib, hem gaddar, hem sahtekâr olan darbecilerin “İntihar etti” şeklindeki yalanına nasıl inandı, niçin itibar etti, anlaşılır gibi değil...
* * *
Siyâseten Necip Fazılların, Eşref Ediblerin çizgisinde yayın yapan Yeni Şafak gazetesi, geçenlerde (13 Nisan 2015) Üstad Bediüzzaman ve Namık Gedik ile bağlantılı bir belge yayınladı.
Belgeli haberin metninde ise, ne yazık ki Eşref Edib’in düştüğü aynı hataya düştü; bunu belki de kasten yaptı, bilemiyoruz.
Y. Şafak, bu konuda şahitli, ispatlı, tesbitli olarak defalarca dile getirdiğimiz bir gerçeği de hiç nazar-ı itibara almayarak ve hiç ihtiyat payı dahi bırakmayarak, o da aynen darbeciler ve E. Edip gibi “Namık Gedik’in intihar ettiği” yönünde ifadeler kullandı.
Bununla da yetinmeyen gazete haberinde, ayrıca Namık Gedik ile Said Nursî’nin aralarının “gergin” olduğunu delilsiz şekilde iddia etti.
Söz konusu haberde, bize göre tek itimada şâyân nokta, Said Nursî’yi ziyaret eden Namık Gedik’in “Hilye-i Saadet”ten bahseden 13 Nisan 1960 tarihli “TBMM Özel” antetli belgeydi.
Bu orijinal belgede, şu ibretlik ifadeler yer alıyordu: “Bu Nur’un 21 Aralık 1959'da, Bediüzzaman Said Nursî'nin Ankara'da Beyrut Palas Otelinde ziyaret ettiğimde, Başvekilimiz Adnan Menderes'e hediye verilmesi için bana teslim edilmiş idi. Muhterem Said Nursî Hilye-i Saadet'in kısa hikâyesi ile bana teslim etti. Muhterem, her sabah namazdan önce Hilye-i Saadeti 3 defa öpüp alnına götürdüğünü, her sabah Peygamberimize duâ ettiğini, gözyaşlarının Hilye-i Saadetin üzerine döküldüğünü, kendisi için bunun çok önemli olduğunu beyan etmiş, bu emanetin bundan sonra Başvekilimiz Adnan Menderes'e emanet edilmesinin önemli olduğunu izah etmiş ve verilmek üzere bana teslim edilmiştir... Başvekilimiz Adnan Menderes'e Said Nursî'nin hediyesi teslim edilmiş ve aylar sonra Başvekilimiz aynı uygulamalarla, sabah namazından önce Hilye-i Saadete, Peygamberimize duâ ederek çok gözyaşı döktüğünü, ama bunu taşımaya muktedir olmadığını, emanetin tekrar iade edilmesi için bana teslim etmiştir. Ben de bu emaneti benim için çok önemli iki şahsiyetin (Bediüzzaman ve Menderes) gözyaşını döktüğü Hilye-i Saadet'i teslim etmemiş, korumaya almışımdır. Vasiyetimdir: Bu Hilye-i Saadet, gözyaşları ile yoğrulmuş, içi Peygamber sevgisi ve aşkı ile tutuşmuş yanmış iki önemli şahsiyetin, gözyaşları ile yoğrulmuş bu emaneti gelecek nesillere anlatınız diye çocuklarıma vasiyet ediyorum.
Dahiliye Vekili Namık Gedik
* * *
Böylesine imanı kuvvetli bir şahsiyetin intihar ettiğine inanmak, hele hele darbecilerin beyanını doğru kabul ederek inanmak, doğrusu bize pek tuhaf geliyor.
Rabbim ona, Menderes’e ve Bediüzzaman’a rahmet eyleye...
* * *
@salihoglulatif: Üstad Bediüzzaman’ın Başbakan Adnan Menderes’e hediye olarak gönderdiği Hilye-i Saadete son derece hürmetkâr olan Namık Gedik hakkındaki yalan ve iftiraları çürüten bir belgenin pür dikkat okunmasını önemle rica ediyoruz.
***
M.Latif Salihoğlu, Demokrat Parti İçişleri Bakanı Namık Gedik üzerinde oynanan oyunları ve ardında yatan sebeplere daha önce de değinmişti. İlgili videoyu aşağıdan izleyebilirsiniz.