Uğur Mumcu’nun önce Cumhuriyet gazetesinde tefrika ettirdiği ve bilâhare kitap haline getirilen “Kâzım Karabekir Anlatıyor” isimli dosyadan, bu kez İsmet Paşa ile ilgili bölümden iktibaslar yapmaya devam edelim.
İşte Uğur Mumcu’nun kitaplaştırdığı çarpıcı ifadeler...
Kurân ve Peygambere saldırı furyası, Lozan kaynaklı
Karabekir, din ve devrim konularındaki endişelerini her yerde anlatır: “Uzmanlar, fikirleri işlesinler. Yoksa din ve ahlâk konularında atılacak yanlış adımlar gençliği züppeleştirir.”
Paşa endişelidir... Şöyle düşünür: Dinî ve ahlâkî devrim, bilim adamlarına dayanmadığına göre “Nereden geldiği belli olmayan bu fikir”, toplumda, hem de her şeye müsait bir muhitte yaman hadiselere yol açabilir... Karabekir, konuyu yakın arkadaşı İsmet Paşa ile de görüşür:
“16 Ağustos’ta (1923) İsmet Paşa ile görüştüm. Ona 18 Temmuz’da Teşkilât-ı Esasiye münasebetiyle Fethi Bey ve arkadaşlarıyla yaptığımız ‘İslâm terakkiye mani midir?’ münakaşasını ve Gazi M. Kemal’in yakın zamanlara kadar her yerde İslâm dinini, Kur’ân’ı ve Hilâfeti medh û senâ ettiği ve pek fazla olarak Balıkesir’de minbere çıkıp aynı esaslarda Hutbe dahi okuduğu halde, dün gece Heyet-i İlmiye’de Peygamberimiz ve Kur’ân hakkında hatır ve hayâle gelmeyecek tecavüzde bulunduğunu anlattım. Ve bu tehlikeli havanın ‘Lozan’dan geldiği’ hakkındaki kanaatin umumî olduğunu da söyledim.
“İsmet Paşa, Macarlar ve Bulgarlar, aynı saflarda İtilâf Devletlerine karşı harp ettikleri ve mağlûp oldukları halde, istiklâllerini muhafaza etmiş olmaları, Hıristıyan olduklarından, bize istiklâl verilmemesi de İslâm olduğumuzdan ileri geldiğini söyledi. Ayrıca, bugün kendi kuvvetimizle yıllarca uğraşarak kurtulduksa da, İslâm kaldıkça müstemlekeci (sömürgeci) devletlerin ve bu arada bilhassa İngilizlerin daima aleyhimizde olacaklarını ve istiklâlimizin de daima tehlikede kalacağını, bana anlattı.”
“Türkler Hıristiyan oluyor” diye aleyhimizde nefret uyandırırlar
“Ben de bu fikre iştirak etmediğimi şu mütalâalarıma dayanarak söyledim: Böyle bir fikrin doğuracağı hareket, milletin başına yeniden daha korkunç ve daha meşum (uğursuz) bir istibdat (despotluk) idaresi getirecektir. Daha kazanamadığımız millî neşe kaçacak, birçok emekle kurulan millî birliğimiz de bozulacaktır. Biz içerde birbirimizi boğarken, bize bu kurtuluş yolunu gösteren (ecnebi) diplomatlar da ‘Türkler Hıristiyan oldu!’ diye, bütün İslâm âlemini bizden nefret ettireceklerdir... Bu surette, bizi te’dip etmek için İslâm âlemi, ruhlarında isyan duyacaklardır. Artık İtilâf Devletleri Yunan ve Ermeni kuvvetleriyle başaramadıkları emellerini, İslâm ordularını ve hele Arapları, ‘Salli âlâ Muhammed’ diye üzerimize saldırtmakla elde etmeye kalkışacaklardır... Sultan Mahmut devrinde ‘Türkler Hıristiyan oluyor’ diye Arap ordularını Anadolu içlerine sevk eden ve orduları idare eden Fransızlar değil miydi? Türk donanmasını ifsat eden ve Mısır’a teslimine sebep olan politika aynı oyun değil miydi?.. Öteden beri, bir taraftan hükümete ‘Avrupalı olun, garp hayatını aynen alın, başka kurtuluşunuz yoktur’ derler. Diğer taraftan da attığımız adımları teşvik ederler ve İslâm âlemine de ‘Türkler Hıristiyan oluyor’ diye aleyhimizde nefret uyandırırlar. Esasen, imkânsız olan birşeyi yapıyor görünmek bile maddî ve manevî bütün kudret kaynaklarımızı mahv ve harap eder. Neticesi, bu işi benimseyeceklerin hayatları ve prestijleri de kâfi gelmeyeceğinden, kendi elimizle milleti anarşiye sürükleriz. Neticede, Bolşeviklik cereyanları arasında mahvolmak veya müstemleke olarak istiklâlimizi kaybetmek de çok uzun sürmez. M. Kemal Paşa’nın son beyanatı bütün ilim adamlarımızı hayret ve korku içinde bırakmıştır. Çok vahim neticeler doğurabilecek bu fikri hep birarada müzakere ve münakaşa etsek, millet ve memleketin hayrına olur. Lozan, bize istibdat ve tehlike getirmesin?!” (Age, s: 95-96)