"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Latince perdesi altında Kur’ân düşmanlığı

M. Latif SALİHOĞLU
01 Aralık 2016, Perşembe
GÜNÜN TARİHİ 1 Aralık 1928

Aynı yılın Kasım ayı başında Meclis’te kabul edilen “Harf İnkılâbı”nın devamı mahiyetindeki bir kararla, 1 Aralık 1928 tarihinden itibaren gazete ve dergi yazılarının, cadde ve sokak tabelâlarının, yapılacak her türlü duyuru ve ilânâtın da “Latin harfleri” ile yazılması mecburi hale getirtildi.

Yani, bu tarihe kadar Osmanlıca harflerle basılan matbuatın, bundan böyle aynı tarzda neşriyat yapmalarına kesin sûrette yasak getirilmiş oldu. Bir bakıma, ânî bir sûrette devreye sokulan bu yeni uygulama, aynı anda iki koldan yürütülmeye başlandı.

Birincisi: Latince harflerinin her alanda kullanılması mecburiyeti.

İkincisi: Eski yazı olarak da isimlendirilen Osmanlıcanın, daha doğrusu Arabî olan Kur'ân harflerinin kesin olarak yasaklandığı, hatta cezaî müeyyidenin de tatbik edileceği hususu.

Ne tuhaftır ki, düpedüz “Latin Alfabesi” olan bu yeni tarz yazıya “Yeni Türk harfleri” ismi verildi.

Allah aşkına, bunun neresi Türk?

Türkler ne zaman kabul edip kullanmış, bu alfabeyi?

Yalan ve uydurmasyonun bu kadarına pes doğrusu…

Kaldı ki, tıpkı Üstad Bediüzzaman’ın Eskişehir Mahkemesi’nde beyan ettiği gibi, Latince’nin kabulü neyse de, Kur’ân harflerine niçin yasak getirildi? Biz, esas itibariyle bunun derdindeyiz ve bunun mücadelesini vermekteyiz: “Lâtin harflerinin kabulü değil; belki, Kur’ân hurûfunun dersinin men’ine yirmi sene evvel bir mahrem risalede itiraz etmişim.” (Şuâlar: 370)

Hazırlık propagandası

Kur’ân alfabesini dışlayıp reddeden, buna mukabil Latince’yi benimseyip dâvet eden zihnî, fikrî, sosyal ve kültürel faaliyetlere tâ aylar öncesinden başlanmıştı.

13 Ağustos 1928 tarihli Akbaba dergisinde çıkan ressam Ramiz Gökçe'nin bir karikatürü (resimde görülen) ile Kur’ân harfleri dışlanıyor; dahası, hayasızca bir tutumla kapı dışarı ediliyordu.

Öte yandan, 1928 Eylül’ünde Kayseri’ye giden M. Kemal, Latin harflerini o meşhûr tahta üzerinde yanındakilere gösteriyor.

Destansı bir mücadele

Latin harflerini bilmeyen, ama bu alfabe tarzıyla bir problemi de olmayan Bediüzzaman ve talebeleri, “Hurûf-u Kur’ân’ı muhafaza ve müdafaa” sadedinde destansı bir mücadelede bulunuyorlar.

Bütün eserlerini Kur’ân harfleriyle telif eden Üstad Bediüzzaman, resmî olarak buna getirilen yasakları da âdil ve hukukî bulmadığını, hemen her vesileyle ifade buyuruyor. İşte o beyandan bir demet.

* * *

Haksız bir itham ile “Hüsrev Altınbaş, Türk Harfleri Kânununa aykırı olarak Asâ-yı Mûsâ ve Zülfikar gibi mecmuaları Arap harfleriyle yazmış” denilmiş.

Elcevap: “Şimdiye kadar Kur’ân harfleri ve hattı, Türk milletinin hatt-ı kadîmi olduğu halde, Lâtin harflerini Türk harfleri deyip Kur’ân harfleriyle Asâ-yı Mûsâ’yı yazan Hüsrev’i mes’ul etmek birkaç vecihle yanlış olduğunu ehl-i insaf anlar. (Şuâlar: 359)

* * *

Ey sathî heyet! Bir işaret-i gaybiyede, bu zamanımızda maddî ve mânevî en büyük bir fesad-ı beşerîyi ve zemini zîr ü zeber eden bir hâdiseyi haber veren bir hadîsin i’câzını beyan etmeyi suç sayan, maddeten ve mânen suçludur! 

Hem suçlarından diye: "Tekke ve zaviyelerin ve medreselerin kapatılması ve lâikliğin kabulü, İslâmiyet yerine milliyet esaslarının konulması, şapka giyilmesi, tesettürün kaldırılması, Lâtin harflerinin huruf-u Kur’âniye yerinde cebren kabulü, Türkçe ezan ve kamet okunması, mekteplerde din derslerinin kaldırılması, kadınlara erkekler derecesinde irsiyet ve hak tanınması ve teaddüd-ü zevcatın kaldırılması gibi inkılâp hareketlerini bid’at, dalâlet, ilhaddır diyen, irtica ile suçludur" diye yazmışlar. (Şuâlar: 374)

* * *

Huruf-u Kur’âniyeyi tercüme ile tahrif, tebdil, tağyir etmek mülhidlerin dehşetli cinayetlerine mukabil cihad eden Said… (Kastamonu Lâhikası: 41)

* * *

Yalnız bu kadar var ki; "Onuncu Söz" namında Haşre dair olan risâleyi, daha yeni harfler çıkmadan evvel tab’ ettirdik. Hükûmetin büyük memurlarının ve mebuslarının ve valilerinin ellerine geçti, kimse îtiraz etmedi. Ondan, sekiz yüz nüsha intişar etti. (Tarihçe-i Hayat: 218)

Okunma Sayısı: 6043
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Recep gunay

    1.11.2019 11:23:55

    Güzel bir yazi

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı