Burada ifade edeceklerimiz, “Kürtler demokrasiyi benimsedi mi?” başlıklı bir önceki yazımızın devamı mahiyetindedir.
HDP dışındaki partiler/partililer, demokrasiyi büyük ölçüde benimseme noktasına zaten gelmişlerdi.
Bunların içinde ikiyüzlü davrananlar da—özellikle tabanlarının talebiyle—geri dönülmez şekilde demokrasinin ana yörüngesine girmeye mecbur kalmışlardı.
Zahirdeki problem, HDP’de görünüyordu. Zira, yedekte silâhlı örgütü tutuyor ve ona karşı kesin bir red ifadesi kullanmıyordu.
Aslında, halen de PKK ve uzantısı örgütlere karşı ne inandırıcı bir açıklamada bulunmuş, ne de bilinen tavrını değiştirmiş.
Buna rağmen, genel tabloya ve umumî gidişata bakıldığında, farklı gelişmelerin meydan-ı zuhûra çıktığı kısmen de olsa artık görülebiliyor.
Şöyle ki: Bundan sekiz-dokuz sene evvel, DP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın dillendirdiği şöyle bir ifade oldu: “Dağda silâhlı mücadele yapacaklarına, gelsinler düz ovada siyaset yapsınlar.”
Bu sözü o tarihte çok yadırgayanlar da oldu. Ne var ki, 2015 Türkiye’sine gelindiğinde, bu kez o sözü normal karşılayan, hatta bunun tahakkukunu temenni eden insanların sayısı galip gelmeye başladı.
Seçim kampanyası boyunca, aynı sözün kast ettiği mânâyı HDP’liler de kendi literatürlerince dile getirdiler: “Bize ‘Gelin, düz ovada siyaset yapın’ denildi; işte biz de geldik, Türkiye sathında siyaset yapıyoruz” dediler.
Dediler demesine, ancak henüz bombalı eylemleri, silâhlı mücadele tarzını, kan ve şiddete dayalı faaliyetleri açık ve inandırıcı bir dille reddetmiş değiller.
Şimdi, onlardan bunu yapmaları bekleniyor. Yapmazlarsa, ülke çapında gördükleri teveccühü kaybederler; haberleri olsun.
Etnik temsilcilik olmaz
HDP, Kürt kökenli seçmenlerden en çok oy alan bir parti olmasına rağmen, yine de Kürtleri bütünüyle temsil ediyor değil.
Dahası, bu mânâda bir temsil konumu söz konusu dahi değil, olamaz ve olmamalı. Tıpkı, MHP’nin, Türklerin tamamını temsil etmediği, edemediği ve etmemesi gerektiği gibi...
Yani, Türkiye’de etnisiteye dayalı bir parti, bir siyasî hareket olmaz ve olmamalı. Bu, hiçbir şekilde makul görülemez ve doğru bir hareket olarak kabul edilemez. Tıpkı, dine-mezhebe dayalı bir siyasetî hareketin doğru ve makul şekilde görülmediği ve görülemeyeceği gibi.
Her parti oy alabilmeli
HDP, Doğu ve Güneydoğu’daki bazı seçim bölgelerinde oyları adeta sildi süpürdü. Birçok vilayette, diğer partilerin tamamı sıfır çekti; bütün milletvekilliklerini HDP aldı.
Oysa, bu bölgelerde diğer partilerde oy alabilmeli; seçmen, başka partilere de oy vermeli, verebilmeli. Aynen, Türkiye’nin diğer bölgelerinde olduğu gibi. Aksi halde, bunun adı demokrasi değil, despotluk olur.
Aksi halde, baskı var demek olur.
Peki, geçtiğimiz seçim döneminde söz konusu baskılar var mıydı? Elbette ki vardı. Göz göre baskı yapıldı mı? Kesinlikle yapıldı.
Başkası çıkıp bize hiç maval anlatmasın. Bu gerçeği bizzat yerinde görüp tesbit edebilmiş kimselerden biriyim.
Nasıl AKP’liler hakim oldukları hükûmette, belde ve belediyelerde sınır tanımaz bir baskı ve tahakkümle hareket ettiler; aynı şekilde, HDP’liler de bağlantılı örgütleri ve hakim oldukları belediyelerin gücünü tepe tepe kullanmaktan geri durmadılar.
Onlar, kendilerini her ne kadar mâzur görseler de, bu yaptıkları asla demokratlığa uymaz ve demokrasiye sığmaz.
Biz, ideal mânada bir demokratlıktan bahsediyoruz. Kezâ, her hâl ve şart altında hürriyetçi demokrasiyi savunuyoruz.
Başkasına hayat hakkı, hürriyet hakkı, seçme ve seçilme hürriyeti tanımayan kişi ve grupları ise despot olarak görüyoruz. İster Türk, ister Kürt, ister dindar ve dindar olmasın, hiç fark etmez.
Yani, herkesin bir başkasına saygı duyması gerektiği gibi, başkasının siyasî tercih hakkını da sağlamaya, hatta savunmaya çalışması gerekir.
Bizim, bu konudaki samimi düşünce ve kanaatimiz budur. Biz, fikrine, dünya görüşüne katılmadığımız kimselerin de fikir hürriyetinden ve serbestçe tercih hakkını kullanmasından yanayız.
İnanıyoruz ki, demokrasilerde doğru olan da budur.
O halde, kendini Kürt kabul eden vatandaşlarımıza da açıkça şu çağrıda bulunabiliriz: Demokrasi platformuna makul ve güçlü bir adım attınız. Lütfen, tam demokrat olmaya çalışın. Demokrasiyi savunduğunuz gibi, tam demokratlığın ayrıca fiilen de ispatını yapın. Bu ispat, seçmen itibariyle hakim göründüğünüz bölgelerde kimsenin kendisini baskı altında hissetmemesiyle mümkün olur ancak.
Bir diğer çağrımız, HDP dışındaki partilere: Terör eylemlerine son verme eğilimine girerek “düz ovada siyaset” yapmaya yönelen bu insanlarımıza karşı lütfet itici davranmayın. Nefret dilini kullanmayın. Müşvik davranın. Kucaklayıcı olun. Zira, şiddete nazaran siyaset bir nevi “ehvenişer” sayılır. Siyaset ve demokratik mücadele yolunu kapatırsanız, bir kısım insanları yeniden terör ve şiddet sarmalına itmiş olursunuz. Bunda ise, hiçkimseye bir fayda yok. Zarar üstüne zarar olur.
Allah, görünür-görünmez bilumum zarardan-ziyandan, belâ ve musîbetlerden ülkemizi, milletimizi muhafaza eylesin.
@salihoglulatif: Kürt seçmen, demokrasi plotformuna güçlü bir adım attı. Tam demokrasi için çalışmaları hem ülke menfaatine, hem kendilerinin hayrınadır.