Kurnaz siyasetçi İsmet Paşa’nın, ayrıca çok kurnazca yürütmüş olduğu “siyasî taktik”leri var. Özellikle, çok partili sistem içinde...
O taktiklerden birini, 1970’li yılların başında uygulamaya soktu.
12 Mart (1971) Muhtırası ve ardından ilân edilen Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından kapatılan Millî Nizam Partisi’nin Genel Başkanı N. Erbakan, yurt dışına gitti ve İsviçre’de ikamet etmeye başladı.
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, bu durumda 1965-69 seçimlerinin galibi olan Adalet Partisi’nin, yapılacak seçimlerde yine tek başına iktidara geleceğinden endişe ederek, hiç de hoşlanmadığı Erbakan’ı adeta can simidi gibi görmeye başladı.
Kendine yakın gördüğü paşalardan Turgut Sunalp ile Muhsin Batur’u Erbakan’ın yanına gönderdi. Ona güvence verilerek, ikna edilmesini istedi.
Onlar da gittiler ve Erbakan’a şu güvenceyi verdiler: Türkiye demokratik bir ülkedir. Demokrasiden dönüş olmaz. Bu sebeple, siz de gelin partinizi kurun veya istediğiniz partinin başına geçin.
Eş zamanlı olarak, Millî Nizam’ın yerine Millî Selamet Partisi kuruldu: 11 Ekim 1972. Erbakan yurt dışında olduğu için, parti başkanlığını bir müddet Süleyman Arif Emre yürüttü. Genel seçimlere (14 Ekim 1973) kısa bir süre kala gelip Millî Selamet’e kaydolan Erbakan, seçimden bir hafta sonra partinin başına geçti.
Genel seçim tablosu, en çok CHP Genel Başkanı İnönü’yü sevindirmişti. Zira, taktik tutmuş ve AP’nin oyları bölünerek, bu partinin tek başına iktidara gelmesine engel olunmuştu.
Şimdi de, aynı bölme-parçalama taktik ve stratejinin ilk kez devreye konulduğu “Günün Tarihi” kısmına geçelim, bakalım.
12 Temmuz (1947) Beyannâmesi
II. Cumhurbaşkanı İsmet Paşa, iktidardaki CHP ile tek muhalefet partisi olan DP arasında giderek tırmanan gerilimi güyâ dindirmek maksadıyla, bu partilerin liderleri ile ileri gelen aktörlerini sık sık Çankaya Köşkü'ne dâvet ederek çeşitli konulara ilişkin yatıştırıcı görüşmelerde bulunur.
Yapılan bir dizi görüşmeden sonra, İsmet Paşa, 11 Temmuz 1947'de bir beyannâme metni hazırlatır. Bu metin, günlük gazetelerde 12 Temmuz'da yayınlandığı için, ismi "12 Temmuz Beyannâmesi" şeklinde kayıtlara geçer.
İsmet Paşa, bu beyannâmede, özetle kendisi halen CHP Genel Başkanı sıfatını taşımasına rağmen, cumhurbaşkanı olarak, bütün siyasî partilere eşit mesafede duracağını, taraf tutmayacağını, haksızlığa daima karşı geleceğini, bundan da kimsenin bir şüphesinin olmaması gerektiğini söyler.
Beyannâme, kendi partisi içinde de lokal bir rahatsızlığa yol açmakla beraber, asıl büyük darbeyi muhalefetteki Demokrat Parti yedi.
Tam bir sene önce yapılan genel seçimlerde 60'ın üzerinde milletvekili çıkaran DP, ne yazık ki, söz konusu beyannâme yüzünden şiddetli sancılar çekmeye başladı ve kısa bir süre sonra, parti adeta ortadan çatlayarak ikiye bölündü.
DP'den ayrılanlar, Fevzi Paşa’nın da teşvikleriyle, Prof. Hikmet Bayur'un başkanlığında kurulan Millet Partisi’ne geçti. Bir grup da, ayrıca Müstakil Demokratlar Partisi’ni kurdu. 1950'den önce, bu parti de MP'ye katıldı. MP, Meclis'de grup kurdu ve temel siyasetini CHP'den çok DP'ye çatmak üzerine bina etmeye başladı.
Demokrat Parti'de "12 Temmuz Beyannâmesi"ni bahane ederek ayrılanların söyledikleri şuydu: "Partimiz, CHP karşısında pasif kalıyor. Daha sert, daha şiddetli bir muhalefet yapılması lâzım. Demek ki, İsmet Paşa Celal Bayar'ı görüşmeler sonucunda iyice yumuşattı. Bu da, muvazaa demektir, danışıklı muhalefet yapmak demektir. Böyle pasifçe hareket etmekle, muhalefet yapılmaz. Bu sebeple, bu partiden ayrılmak ve daha sert politikalar izleyecek iktidar adayı bir parti kurmak gerekir."
Ayrılan grup aynen öyle yaptı. 1948'de yaklaşık 30 milletvekilini transfer ederek Millet Partisini kurdu.
İşte, Demokrat Parti bünyesinde o gün meydana gelen derin çatlak, bir daha hiç kapanmadan tâ zamanımıza kadar da devam edip geldi.
İsmet Paşa, tarafsızlık görüntüsü altında yapmış olduğu bir siyasî manevra ile, maksadına ulaşmaya çalışıyordu. Esasında, karşısındaki muhalefeti bölmek istiyordu. Aralarına bu yüzden ihtilâf soktu ve muhaliflerini birbirine düşürdü.
Ne var ki, bu maksadına—o dönem itibariyle—tam mânasıyla nail olamadı İsmet Paşa.
Zira, DP'li milletvekillerinin yarısı MP'ye geçtikleri halde, hatta, Kudret gazetesi başta olmak üzere, dinî tandanslı bütün gazete ve dergileri yanlarına çekmelerine rağmen, 1950 ve daha sonraki seçimlerde, yine de ciddî bir varlık gösteremediler.
Öyle ki, dindarlar ile milliyetçilerin koalisyonu olan bu Millet Partisi geleneği, tâ 1970'lere kadar da Demokratları bölme şansına sahip olamadılar.
Yine aynı İsmet Paşa’nın, aynı mânâdaki manevrasının bu kez başarıya ulaşması sayesinde, Demokratlar (Adalet Partisi), 1973 seçimlerinde bölünmekten kurtulamadılar.
Onlar bölününce de, İsmet Paşa’nın partisi, hür seçimler tarihinde ilk kez olmak üzere, iktidara en yakın parti oldu ve Demokratları bölen parti ile koalisyon (CHP-MSP Koalisyonu) kurarak iktidara gelmeyi nihayet başarmış bulundu.