Son gelişmelerin özeti şudur: İsrail, işgal ettiği Filistin topraklarında halka zulmetmeye devam ettiği gibi, İslâm dinine ve Müslümanlara karşı uyguladığı katı politikaları daha da şiddetlendirdi. İsrail Parlamentosu, Ezân-ı Muhammedî’nin (asm) Mescid-i Aksa'da hoparlörlerden okunmasını yasaklayan kànunu resmen kabul etti.
Hem ilk kıblenin, hem de Mi’râc’ın bir basamağını teşkil eden bu mukaddes beldede Yahudiler tarafından sürdürülmekte olan zalimane politikalar, artık bıçağın kemiği dahi kesmeye başladığı bir raddeye gelip dayandığını gösteriyor.
Burada yaşanan özellikle son gelişmeler, Müslümanım diyen herkesi ilgilendirdiği gibi, dindar İsevileri dahi yakından alâkadar ediyor.
Gelinen noktada, hiçbir Müslüman çıkıp “Nemelâzım” diyemez, olup bitenler karşısında sessiz-suskun durup meseleyi geçiştiremez.
Bu hatırlatmalardan sonra, Filistin ve Kudüs’ün tarihî serencâmına bir nebzecik olsun temas edelim.
Yüz yıldan önceki Kudüs
Tarih seyri içinde defalarca fetih ve işgal vak'alarına sahne olan Kudüs, en uzun süren huzur ve sükûn devresini 1517–1917 tarihleri arasında yaşadı.
Dünyada İslâm Birliği’nin mimarlarından olan Yavuz Sultan Selim, Kahire'den sonra Filistin'e yöneldi ve 30 Aralık 1517'de Kudüs'e girerek burayı yeniden fethetti.
Bu mübarek fetih, tam dört asırlık bir ömür sürdü.
Kudüs'e yönelik ilk fetih tecrübesi, 633 Milâdî senesinde Hz. Ebûbekir'in hilâfeti zamanında yaşandı. O tarihte yapılan fetih seferi, tam olarak başarıya ulaşamadı. Filistin toprakları alındı, ancak Kudüs'e girilemedi.
İkinci fetih harekâtı, 637 senesinde Hz. Ömer zamanında gerçekleştirildi. Kudüs'ün fethi müyesser oldu. Üçüncü fetih, 1187'de Şark'ın sevgili sultanı Selâhaddin-i Eyyûbî'nin emir ve kumandası altındaki İslâm ordusunun üstün gayretiyle tahakkuk etti.
Moğolların 1250'li yıllarda Bağdat'ı istilâ etmesiyle (Hülagû fitnesi) birlikte Küdûs'ün statüsü değiştiği gibi Filistin'deki asayiş de bozuldu. Bölgedeki idare sık sık el değiştirdi. Araplar ve Müslümanlar birbirine düştü. Bu dehşetli fitne ve kargaşa hali, Sultan Selim'in Kudüs'ü yeniden fethettiği 30 Aralık 1517 tarihine kadar devam etti.
Uzun bir huzur devresini yaşayan Kudüs, Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru, tam da 1917 yılı sonlarında İngilizler'in işgaline uğradı.
İngilizler, diğer Filistin toprakları gibi Kudüs'ün idaresini de kademeli şekilde Yahudiler'e transfer ettirecek sinsî bir politika izledi.
Tam yüz yıldır devam edegelen şu kronik "Filistin sorunu", bölgedeki “İngiliz Siyaseti” sayesinde, günümüz itibariyle kangrene dönüşmüş vaziyette.
Son yüz yıllık fitne-fesat
Evet, Birinci Dünya Savaşı’nın en önemli sahnelerinden biri 26 Mart 1917 tarihi itibariyle Filistin'in Gazze bölgesinde yaşandı.
Osmanlı ve İngiliz kuvvetleri arasında yaşanan bu Birinci Gazze Savaşı’nı İngiliz tarafı kaybetti.
İngiltere'nin, yani Birleşik Krallık Kuvvetleri’nin içinde, ayrıca Avustralya ve Yeni Zelanda askerleri de yer almaktaydı. Buna rağmen, ilk etapta galebe çalamadılar.
Ne var ki, Birleşik Krallık (Britanya) kuvvetleri görünürde geri çekilmesine rağmen, Filistin ve Ortadoğu üzerindeki emellerinden vazgeçmedi. Bir süre sonra tekrar harekete geçip savaştılar.
* * *
1917 yılı sonlarına doğru, Gazze ve Kudüs ile birlikte, hemen bütün Filistin toprakları İngiliz kuvvetlerinin hâkimiyeti altına girdi.
Bu fecî mağlûbiyetin yegâne sebebi—kasıtlı şekilde tekrarlandığı gibi—yerli Müslüman halkın Osmanlı'ya yardım etmemesi falan değil. Belki, en önemli sebep, daha sonra bu bölgeye giden İttihatçı paşaların kasdî ihmal, keyfî hareket ve umursamaz tavırlarıydı.
Evet, Arap âlemi ve İslâm kardeşliği, orada vazife başındaki “bozuk İttihatçı” paşaların hiç de umurunda değildi. Zira, onlar komitacıydı ve "Türkçü-Turancı" diye geçiniyorlardı. Araplara da antipatileri vardı. Bu sebeple, mücadeleyi gevşek tuttular ve bölgeyi âdeta İngilizlere peşkeş ettiler.
Filistin Cephesi’nde en etkili rolü, ilk başlarda meşhûr İttihatçı Cemal Paşa, sonlarda ise “Yıldırım Ordular Grubu Komutanı” olarak M. Kemal Paşa oynadı. En hızlı çekilme ve hüsran da, ne yazık ki sonlarda yaşandı.
1917 senesinin sonlarında Filistin'e girip yerleşen İngilizler (Allenby, 11 Aralık’ta şehre girdi), bölgede Yahudî hâkimiyetini sağlayıncaya kadar da çekip gitmediler.
Aynen, daha evvelki yıllarda (1878...) Kıbrıs'ta uygulanan "Rumlaştırma politikası"nda olduğu gibi...
Evet, Kıbrıs ile birlikte müzmin hale gelen Filistin meselesinin de başmimarı, İngiliz Siyaseti ve İngiltere’nin himayesindeki Yahudilerdir. Bunlarla dost ve müttefik olanlara eyvâhlar olsun.