Kırım’ın hürriyeti ve mukadderatı açısından tarihin dönüm noktalarından biri 9 Ocak 1792’de yaşandı.
Peşpeşe yaşadığı mağlûbiyetler sonucu bir cihette “savaş yorgunu” haline düşen Osmanlı Devleti ile Rusya arasında, o tarihte Yaş Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmanın ardından, Kırım’daki Osmanlı hâkimiyeti sona ermiş oldu.
Kırım Özerk Cumhuriyeti
Günümüzde resmî olarak Ukrayna'ya bağlı özerk bir cumhuriyet olan Kırım, Karadeniz'in kuzeyinde Azak Denizi'nin güneyinde bir yarımadadır. (Rusya ile Ukrayna arasında halen ciddî krizlere yol açan bir coğrafya.)
Kırım, Kerç Yarımadası ile doğuya doğru uzanırken, stepler ve hafif engebelerle de Kuzeye doğru uzanarak, rakımı 1500 metreye kadar yükselen harikulâde güzellikle bir bölgeyi şekillendirir. Ayrıca, stratejik önemi yanı sıra, tarım, hayvancılık ve maden yatakları yönünden de zengin bir potansiyele sahiptir.
Bu kısacık ansiklopedik bilgilerin ardından, şimdi, günümüzde de yan etkileri devam eden o kahredici hadisenin detaylarına bakalım.
Hâkimiyetin el değiştirmesi
Tâ 1475'te, yani Fatih Sultan Mehmed zamanında Osmanlı Devleti’ne özerk bir idare statüsüyle bağlanmış olan Kırım Hanlığı, üç asrı aşan bir beraberlikten sonra, başta İngiltere’nin kışkırtması ve Rusya'nın da baskı yapmasıyla Osmanlı’dan ayrılma noktasına geldi; daha açık bir ifade ile getirildi. Nitekim, bu ayrılma kararından çok kısa bir süre sonra, söz konusu “Yaş Antlaşması”yla Rusya'ya bağlandı.
Sultan III. Selim zamanında ve 1790’lı yıllarda kademeli şekilde yaşanan bu hadise, sadece Kırım tarihi açısından değil, Osmanlı tarihi açısından da bir dönüm noktası sayılır.
Bir çok tarihçiye göre, Kırım odaklı Yaş Antlaşması’nın ardından, Osmanlı’nın “duraklama” devresi sona ermiş olup, artık “gerileme ve çöküş” sürecini girilmiş oldu.
Dostluk ve zincirleme sarsıntılar
Vaktiyle, Kırım Hanlığı’yla Osmanlı Hükümrânlığı arasında varılmış olan birlik-beraberlik antlaşmanın hülâsası şu şekilde ifade ediliyordu: "Kırım Hanı, Devlet-i Aliyye'nin dostuna dost, düşmanına düşman olacaktır."
Gayet sade ve bir o kadar da muhkem olan bu dostluk antlaşması, en şiddetli sarsıntıyı 1774'te Ruslarla yapılan Küçük Kaynarca Antlaşması ile hissetmeye başladı. O tarihte Osmanlı Devleti’nin himayesinden çıkan Kırım Hanlığı, aylar süren Osmanlı-Rus savaşı ve yaklaşık iki buçuk ay süren çetin müzakerelerden sonra, 9 Ocak 1792'de nihaî bir antlaşmaya varıldı. İki ülke arasındaki bu mutabakata, yukarıda da ifade edildiği üzere "Yaş Barış Antlaşması" ismi verildi.
İşte, bu talihsiz antlaşmadan sonra, Kırım Hanlığı, hızlı adımlarla Rusya'nın hâkimiyeti altına girdi, ya da sorulmuş oldu. Ancak, bu zilletli duruma tahammül edemeyen Müslüman Türk nüfusun büyük bir kısmı Kırım'ı terk etme cihetine gitti. O tarihten itibaren yurdundan göç edenlerin ağırlıklı kısmı, başta Türkiye olmak üzere muhtelif ülkelere akın etti.
Kırım Savaşı’nın maliyeti: 1854-1954
Ruslar'ın bölgedeki Müslüman nüfusa uyguladığı aşırı baskı ve şiddet politikaları sebebiyle, elli sene sonra yeni bir Kırım Savaşı vuku buldu: 4 Ekim 1853-30 Mart 1856.
Osmanlı Devleti’ne malî açıdan da çok ağır bir yük getiren bu savaştan sonra, Osmanlı bir daha belini doğrultamadı ve yapılan hemen hiçbir savaşı kazanamadı.
Nitekim, yüz yıl süren, yani tâ 1954’e kadar taksitleri ödenen o “Düyûn-i Umumiye” belâsının temel sebebi dahi, kesin bir mağlûbiyet ile neticelenen meşhûr Kırım Harbi’ne gidip dayanıyor.