Mısır’ın özellikle son iki asırlık tarihi, ibret yüklü hikâyeler ve dehşet verici siyasî çalkantılarla dolu dolu geçti.
“Günün Tarihi” itibariyle bugün bu hadiselerden Kavalalı M. Ali Paşa ile ilgili kısacık bir hikâyeye temas edelim.
* * *
Kavalalı, bölgede bozulan nizamı yeniden tesis etmek ve bilhassa Hicaz merkezli Vehhabi gailesini ortadan kaldırmak maksadıyla 8 Temmuz 1805’te Mısır’a vali olarak tayin edildi.
Çeyrek asır sonra, bu kez Mısır ve Kavalalı’nın kendisi bir gaile halini alınca, Osmanlı Devleti, onu tesirsiz hale getirmek için 8 Temmuz 1833’te Rusya ile Hünkâr İskelesi Antlaşması yapmaya mecbur kaldı.
Şimdi, 1805’te Mısır’a vali olarak giden, zamanla Osmanlı Devleti kadar güçlenerek Padişaha bile kafa tutan ve yaklaşık 150 sene müddetle Mısır’da hakimiyet tesis eden Kavalalı’yı, hanedanını ve bu zaman zarfında yaşanan mühim hadiseleri biraz daha yakından görmeye çalışalım.
Vali, Padişaha karşı
Sultan II. Mahmud devrinin (1808-1839) hariçle bağlantılı dahilî en büyük sıkıntıların başında "Mısır gailesi" gelir. Bu gailenin baş aktörü ise, Kavalalı Mehmed Ali Paşa.
Bugünkü Yunanistan'ın sınırları içinde kalan Kavala'da 1769'da doğan M. Ali Paşa, fıtraten gayet zeki, cevval ve azimli bir kişiliğe sahipti.
Gittiği her yerde, bulunduğu her ortamda kısa zamanda sivrilir ve sahip olduğu meziyetlerle temâyüz ederdi.
Bazı kayıtlarda Arnavut kökenli olduğu rivâyet edilmekle beraber, aslının Anadolu'dan (Konya, yahut Malatya Arapkir) Rumeli'ye göç etmiş bir Türk ailesine dayandığı şeklinde rivâyetler de var.
Macera dolu bir hayat
M. Ali, henüz 18 yaşlarında iken orduya intisap etti. Osmanlı donanmasında genç bir nefer olarak hayata atıldı.
Bu tarihlerde (1798), Fransız Generali Napolyon Bonaparte Mısır'a asker çıkarmış ve bölgeyi işgale başlamıştı. İskenderiye'den sonra Kahire'yi de ele geçirdi.
Bunun üzerine, Osmanlı donanması Mısır üzerine sefere çıktı. Donanmanın Kaptan-ı Deryası ise, Küçük Hüseyin Paşaydı. İşte, Kavalalı M. Ali Paşanın yıldızı da, bu sefer esnasında alabildiğine parladı.
Fransızlarla yapılan mücadele de başarı gösterdi ve bu başarılar, onu Mısır'ın gözde şahsiyeti durumuna getirdi. Onun, geniş yetkilerle donatılmış bir vali olarak Mısır’a atanmasının altında yatan birinci sebep budur.
* * *
Vehhabileri sindiren Kavalalı, zaman içinde Sudan, Girit, Mora, Hicaz, Filistin ve Suriye'yi de içine alan geniş bir coğrafyada hakimiyet tesis etti.
İşte, bu derece güçlenen bir vali, gitgide zaten zaafa uğramış olan merkezî otoriteye de kafa tutmaya başladı.
Valisini itaat altına almada zorlanan Osmanlı Padişahı, İngiltere ve Fransa'dan yardım istedi. İngiltere "Bu işe karışmam" derken, Fransa M. Ali Paşa’ya yardım etmeyi tercih etti.
Sultan Mahmud, bu durumda "yılana sarıldı" ve Kavalalıya karşı Rusya ile Hünkâr İskelesi Antlaşmasını imzaladı. (8 Temmuz 1833)
Kavalalı’ya hiç dokunmayan Rusya, bu anlaşmayla Boğazlar üzerinde yeni bazı haklar elde etmeyi başardı.
Osmanlı Devleti’nin tek başına Kavalalıyla mücadelesi kaçınılmaz hale geldi. İki tarafın kuvvetleri, nihayet 28 Haziran 1839'da Nizip'te (Antep) karşı karşıya geldi. Osmanlı kuvvetli, tam bir bozgun halinde Kavalalı’ya mağlûp düştü.
Tez elden İstanbul'a ulaşan bozgun haberiyle yıkılan Sultan Mahmud, 30 Haziran 1839’da kederinden vefat etti.
Kavalalı da, on sene sonra, yani 1849'da Kahire'de vefat etti.
Onun neslinden gelenler, tâ 1950'lere kadar Mısır'ı yönetti.
@salihoglulatif:
Bir U dönüşü daha...
DÜN: Avrupalılar bize para göndermezse, sığınmacıları onların üzerine göndeririz
BUGÜN: Bize oy getirecekse, hepsini TC vatandaşı yapalım.