"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Karardı milletin âfâkı...

M. Latif SALİHOĞLU
11 Ağustos 2015, Salı
En sıkıcı ve sıkıntılı bir zamanda İlâhî dergâha teveccüh eden Mehmet Âkif “Bunaldı milletin âfâkı; bir sabah ister” tesbitinin ardından şu niyâzda bulunur:

İnâyetinle halâs et ki, dalga dalga zalâm;
İçinde kaynamasın çırpınıp duran İslâm!

* * *

Günümüz Türkiye’sinde ve hatta İslâm coğrafyasında, aynen merhum Âkif’in tarif ettiği ve kurtulmak için yakarışta bulunduğu bunaltıcı bir durum var.

“Zalâm”, yani zulümlü karanlıklar dalga dalga üstümüze doğru geliyor.

Ehl-i İslâm, yıllardır kaynayıp duran fitne kazanının içinde çırınıp duruyor; bir çıkış yolu da bulamıyor.

Milletin ufku ise, karardıkça karardı, bulandıkça bunaldı; şöyle bir bakıp da önünü, ilerisini—ne hikmetse—bir türlü görmüyor, göremiyor.

* * *

İnsanlarımız, sadece fert bazında değil, kitleler halinde de maalesef karşılıklı salvolarda bulunurken, bir taraftan da son derece bencil hesapların peşinden gidiyor.

Terör olayları yavaşlayıp durduğunda, kendine bundan pay çıkarma hevesinde olanlar, hemen ön safa çıkıp şunu söylerler: “Ey vatandaş! Bak, terör olayları oluyor mu? Kan dökülüyor mu? Cenazeler geliyor mu? Yok. İşte, bunu biz yaptık; bizim sayemizde yaşanıyor bu huzur, barış, sükûn...”

Durum tersine döndüğünde, yani kanlı terör olayları yeniden hortlamaya başladığında ise, karşılıklı olarak aynı ağızlardan bu defa tam tersi lâflar ortalığa saçılmaya başlıyor: “Ben mâsumum. Bütün bunlar senin yüzünden oluyor. Bunun hesabını da sen vereceksin.”

Son derece acip, garip bir durum var ortada: Terör olayları sürse de, dursa da, bunu kendi lehinde sunmaya, bundan kendi siyasî veya ideolojik hesaplarına uygun neticeler çıkarmaya çalışan kişiler, partiler ve cereyanlar var, bu güzelim ülkede.

Bakalım, bundan sonra da aynı teraneyi sürdürebilecekler mi, yoksa milletin âfâkı aydınlanıp bunlara elinin tersiyle gereken dersi verebilecek mi? 

Bir taraftan “Bekleyip görelim” derken, bir taraftan da “Hayırlı gelişmeler için” müstecap duâlarda bulunmayı ihmal etmemeliyiz.

Zirâ, âfâkın alabildiğine karardığı böyle zamanlarda, duâya, niyâza, yakarışa şiddetle ihtiyaç var.

Cenâb-ı Hak, alınan bütün tedbirlere rağmen, belki de acziyetimizi bize gösterip O’na yönelmeye, teveccüh etmeye bizi mecbur ediyor. 

Ki, bu dahi O’nun rahmetindendir.

Yani, bize şefkatli tokatlar vurup “Bana dönün. Acziyetinizi derk edin ve Benden isteyin. Tâ ki, istediğinizi vereyim” diyor.

Gerisi, bizim idrakimize ve ef’âlimize kalmış oluyor.

* * *

Netice itibariyle, ufukların karardığını, âfâkın bunaldığını ve bu sebeple imanlı gönüllerce nurlu bir sabahın beklendiğini hamiyetli insanlarımız bir şekilde görüp hissediyor.

Fakat, bu vaziyeti sadece görmek, ya da hissetmek yetmez. Ayrıca, kavlî ve fiilî duâlara da şiddetli ihtiyaç var.

Bu sebeple, gizli-açık enaniyetlerle birlikte, yarayı daha da azdıran küflü efelenmeleri ve hamâsetli nutukları bir yana bırakmalı ve doğrudan İlâhî dergâha yönelerek kemâl-i tevazu ile tazarru ve niyâzda bulunmalıyız.

Esâsen, başka da müessir bir çare, çıkış yolu görünmüyor.

Zira, otuz şu kadar senedir 30-40 bin insanımızın hayatına mal olan bu dehşetli kanlı fitneyi durdurmak yahut bitirmek adına, maddî sebepler tahtında alınmayan tedbir, başvurulmayan çare hemen hemen kalmadı.

Ve, şimdi geriye doğru bakıp görüyoruz ki, sebepler adeta “bil-külliye” sukût etti. Ciddi, yahut itimada şâyân bir fayda sağlamadı. Adeta “Aynı tas, aynı hamam”a dönüldü, yeniden ve bilmem kaçıncı kez olmak üzere...

Demek ki, maddiyatın yanından, ondan daha çok ilmî, fikrî ve bilhassa manevî sebeplere yönelmeli. Bu ise, ızdırar derecede ihtiyaç hâsıl olduğu düşünce ve kanaati içindeyiz. 

Yoksa, mütemâdiyen ölmek ve öldürmekle, yirmi sene önceki deneme-yanılma noktasının ötesine geçemeyiz.

Madem öyle, o halde biz de Âkif gibi nidâ edip Hakk’a yalvaralım, el açıp yakarışta bulunalım:

Yâ Rab!

İnâyetinle halâs et ki, dalga dalga zalâm;
İçinde kaynamasın çırpınıp duran İslâm!

***

@salihoglulatif: Ölen de, öldüren de kendi insanımız. Bu hal, bize duânın vaktini hatırlatıyor.

Tedbirlerin kâfi gelmediği yerde, hamâsetli nutuklar atmak yerine, müessir müstecap duâlara yönelmeli

* * *

Evet, duânın vakti kazâ oldu: Yâ Rab! İnayet eyle. 

Mâsumların cân ve malları üzerinden şahsî, siyasî, diplomatik veya ideolojik hesap yapanları Sana havale ediyoruz, ey Kahhâr-ı Zülcelâl.

Okunma Sayısı: 3413
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Adem

    11.8.2015 11:38:28

    Evet Latif Bey; Dediğiniz doğru dua zamanı,hepimiz her zaman bu ülkenin bu kaostan çıkması için kavli duada bulunmalıyız,ancak daha önemlisi, yaklaşık 10-15 yıldır ülke insanının kahir bir ekseriyetini hipnozlayarak adeta ülkeyi cennete çevirdiğini iddia edenlere de söylenecek bir söz yok mu acaba? Buyurduğunuz gibi "İşte biz terürü böyle bitiririz" diyen bugün ülkeyi yönetenlerin de saorgulanması ve sizin bitirdiğiniz terör bu mu diye sormak gerekmez mi? İşin aslı asrın müceddidin ölçülerinin tersyüz edilerek topluma sunulması bu feci akibeti sonuçlandırğı kanaatındayım.Yani Asrın Müceddinin yolunda olduğunu iddia edenlerin amacı siyasi ikbal olanların peşine takılmamalıydı,aksi takdirde sonuç bu olur.....

  • Garib Doğu

    11.8.2015 10:58:30

    Evet dua zamanı.Hakikaten esbabı külliyenin bilfiil sukut ettiği bir zamandayız.Bütün tedbirlere,yollara baş vurulduğu halde sıkıntılar devam ediyorsa,halisen muhhlisen Allaha yönelip dua etmekten başka çare kalmamış gibi.Gerçi en kuvvetli ve çözüme götürücü yol olan Risale-i Nurla mukabele etmek çaresi varken,maallesef bu çareye başvurulmuyor.Bu ortada duruyor. Evet hakikaten dua zamanı.Bilhassa sabah namazlarında dua etmek.Acz ve fakrımızı vesile yaparak dergahı Uluhiyete sığınmak gerekir ki âfâkımızı kaplamış olan kara bulutlar dağılsın,her türlü fitne ve fesatlar etkisiz hale gelsin, maddi manevi bütün acılar,keder ve gamlar sona ersin,millet huzur ve suküne kavuşsun.Bu vesile ile yazının sonundaki duaya bütün ruhu canımla,kainatın zerratı adedince amin diyorum.

  • Karayel

    11.8.2015 01:31:10

    AB ye alinmayacagimiz kesinlesti artik. AB'ye girmememiz ve yeni anayasa kavusmamamiz, Ayasofyanin tekrar ibadete acilmamasi, Kemalizmin ömrünü uzatma cabalari sonuc verdi AKP ve onu bu isler icin iktidara tasiyan dis odaklar emeline ulasti. Kemalistler hem AKP'den hem PKK'dan hem de ISID'den memnun. Ingiltere ve Israil hepsinden memnun. Halkimizin AKP, CHP ve milliyetcilerin Kemalizme bagli kesimi ve Marksist dinsiz HDP ile tamami o zihniyetin elinde olan bir parlemonta var. Ha tek parti dönemi ha bu hal ne fark var ki? Zifiri karanlik. Mehmet Akif bile bunu tasavvur edemezdi ki buna uygun siir yazabilmis olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı