Türkiye ile Almanya arasında imzalanan resmî protokol gereği, ilk Türk işçi kàfilesinin Sirkeci’den Almanya’ya doğru yola çıktığı 24 Haziran 1961 tarihinin tam da 55. yıl dönümünde, İngiltere, 28 üyeli Avrupa Birliğinden ayrılmaya karar verdi.
Referandumla alınan bu karar, aynı zamanda bıçak sırtında görünüyor: Yüzde 51.9.
Bu sonuç, şayet İngiltere için çok kârlı ve ilerisi için faydalı bir tablo teşkil etmiş olsaydı, mevcut kabine hemen istifa etmez ve yeni bir hükûmet krizine, arayışına yol açılmış olmazdı.
Dolayısıyla, meseleye hangi açıdan bakılırsa bakılsın, AB üyeliğinden çıkış, İngiltere için hayırlı bir gelişme olarak görünmüyor.
Bu kritik gelişmenin, kısa vâdede hem İngiltere, hem Avrupa genelinde bazı sıkıntılara ve sarsıntılara sebebiyet vereceği açıktır. Fakat, orta ve uzun vâdede, en şiddetli sancıyı İngiltere’nin çekeceği kuvvetle muhtemeldir. Zira, birlik, beraberlik, bütünlük, her zaman için iyidir, kârlıdır, faydalıdır. Tersi ise, zararlıdır.
İşte, İngiltere, tam da bu zararlı yolu tercih etti. Kendisi de bir “Devletler Topluluğu”nu temsil eden İngiltere, almış olduğu bu ayrılma kararıyla, kendisinden ayrılmak isteyen toplulukların da bu yöndeki taleplerine haklılık kazandırmış ve ayrılma iştahlarını biraz daha kabartmış oldu.
* * *
Aslına bakılacak olursa, Büyük Britanya, dağılma ve bölünme krizini çok hak etmiş durumda. Zira, kendisi de geçmişte hemen bütün toplulukların başına bu derdi salmış olmaktan birinci derecede sâbıkalıdır: Özellikle de Osmanlı ve diğer İslâm topluluklarını bölüp parçalamada... Dahası, sömürge yani müstemleke haline getirmede... Hem de yüz yıllarca...
* * *
Bu meyanda, İngiltere’nin tarihteki sabıka dosyasında bulunan birkaç suç delilini hatırlatmakta fayda var.
Afrika, Orta Doğu, Uzak Doğu ve koca Hindistan’daki onlarca devletleri ve toplulukları asırlarca sömüren İngiltere’nin, bilhassa Osmanlı ve İslâm topluluklarına karşı işlemiş olduğu cinayetler, asla affedilir gibi değil. İşte, bunlardan birkaç misâl.
* Kıbrıs Adası’nın 1878 yılından sonra adım adım elimizden çıkmasına İngiltere sebep oldu. 93 Harbinin en kritik günlerinde buranın mülkiyetini değil de bir nevi kiralama sistemiyle Osmanlı’dan işletmesini alan İngiltere, ileriki safhalarda başka türlü dalaverelerle Kıbrıs’a el koydu. Yani, Kıbrıs’ı bir nevi emanet olarak Osmanlı’dan alan bu devlet, emaneti iade etmek yerine, burayı kademeli şekilde Rumlar’a peşkeş etti. Türk ve Müslüman nüfusu türlü tazyiklerle göçe zorladı; Rum nüfusunun adaya gelip yerleşmesine ve zamanla çoğunluk haline gelmesine zemin hazırladı.
* Kıbrıs’ta yaptığının bir benzerini 1917’den itibaren Filistin’de yaptı. Müslümanları göçe zorladı, mülkiyetleri ucuza alıp Yahudilere peşkeş etti.
* 1918’de Musul’un Osmanlı’dan kopartılmasında birinci derecede rol oynadı. Mondros’taki Antlaşma şartlarını bozdu ve katakulliye getirerek burayı cebren işgal etti. Bir daha da vermedi, verdirmedi.
* 1800’lü yılların başından itibaren Hicaz Bölgesinde çıkan istisnasız bütün Vehhabi isyanlarının arkasında İngiltere vardı. En son Mekke Şerifi de, yine İngilizlere sırtını dayayarak Osmanlı’ya baş kaldırdı. Vesaire...
* * *
Bize göre, İngiltere’nin ve “İngiliz Siyaseti”nin bu cihetteki günah galerisi ağzına kadar dolmuş vaziyette.
Dolayısıyla, Allah onları şaşırttı ve AB’den ayırdı. Bundan sonra, onlar çekecek; asırlarca başkasına çektirdikleri cinsten...
@salihoglulatif: Asırlarca dünyayı, bilhassa İslâm topluluklarını bölüp parçalayan İngiltere, bundan böyle kendisi bölünüp parçalanma derdiyle başbaşa kalacak gibi... Elcezâu min cinsil amel.