Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Başbakanlık makamını en uzun süreli olarak işgal eden kişi, hiç tereddütsüz İsmet Paşa’dır. Toplam (1+12+4) 17 sene.
Keza, M. Kemal’den sonra Cumhurbaşkanlığı makamında en uzun müddet oturan, yine odur. Yekûn (1938-50) 12 sene.
Öte yandan, hem “İkinci Adam”, hem “En uzun süreli siyaset yapan” kişi olarak, yine İsmet İnönü diye bilinir. Yani, 1923’ten tâ 1973’e kadar bilfiil siyasetle iştigal etti: Hariciye Bakanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı ve Anamuhalefet Partisi (CHP) Genel Başkanı olarak...
İşte, aynen bu İsmet Paşa’nın bizzat kendisi, 5 Kasım 1972’de rakibi Bülent Ecevit’e karşı pes ederek, hem 50 yıllık partisi CHP’den istifa etti, hem de siyasî hayattan bütünüyle çekilmeye karar verdi.
Bu keskin tavrının en önemli sebebi, bir süre önce (8 Mayıs 1972) yapılan parti kurultayında, rakip aday olarak karşısına dikilen eski sekreteri Bülen Ecevit’e yenilmesiydi.
İşte, kongrede CHP Genel Başkanlığı koltuğunu Bülent Ecevit'e kaptırmayı, dolayısıyla ona yenilmeyi kendine yediremeyen koca İsmet Paşa, adeta dünyaya ve hayata küsercesine, böyle radikal bir kararı almaya kendini mecbur hissetti. (Ne gariptir ki, “Millî Şef” İnönü, bu tarihten yaklaşık bir yıl sonra (25 Aralık 1973) dünya hayatına da vedâ edip gitti.)
İsmet ve Saltanat
Millet Meclis'inin 1 Kasım 1922’de aldığı bir kararla, Saltanat kaldırıldı; tabir-i diğerle, Osmanlı Hanedanının süregeldiği 620 yıllık saltanatı sona erdirilmiş oldu.
Ne aciptir ki, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa da o tarihten sadece 5 gün evvel (26 Ekim) Hariciye Vekilliğine getirildi.
Aslında, “Saltanatın kaldırılması”ndan ziyade, şu koca Anadolu ve Rumeli’yi bizim için “vatan” yapan Osmanlı Hanedanı mensuplarına Mart 1924’te yapılan bed muamele çok üzücü ve elem vericiydi. Ki, bu tarihte de İsmet Paşa Halk Fırkasının “İkinci Adam”ı olup, üstelik Başbakanlık mevkiinde bulunuyordu.
Kaderin garip tecellisine bakın ki, tam tamına 50 yıl müddetle siyasetini Osmanlı'ya muarız ve Hanedana husûmet üzerine bina eden İsmet Paşa, yine bir Kasım ayında (5 Kasım 1972) hem Halk Partisi’nden, hem de milletvekilliğinden istifa ederek siyasî hayatına son noktayı koydu.
Ecevit fenomeni
Bülent Ecevit, ilk kez 1957 seçimlerinde CHP'den milletvekili seçildi ve bu tarihten sonra parti içinde hızla yükselmeye başladı.1966’da yapılan parti kongresinde CHP Genel Sekreterliğine seçilen Ecevit, 1972'de parti liderliği için adaylığını koydu.
8 Mayıs’ta toplanan bu kongrede “Millî Şef”e rakip olan “Halkçı Ecevit”, delegelerin oylarıyla partinin genel başkanlığına seçilmiş oldu.
İşte, bu duruma hayali içerlenen “İkinci Adam”, siyasî hayattan yavaş yavaş el-etek çekmeye kendini mecbur hissetti. Kongreden sonra yıldızı daha da parlayan Ecevit ise, 1973 ve 77 seçimlerinde siyaset arenasında adeta fırtına estirdi.
Erbakan’ın başında bulunduğu MSP sayesinde, her iki seçim döneminde de birer müddet Başbakanlık yapan Ecevit, her defasında ülkeyi bir başka badirenin içine sürükledi: 40 yıldır bitmeyen “Kıbrıs gailesi” ve 1940’lardaki kıtlık dönemini dahi aratan karaborsa, tefecilik ve “yokluk-kıtlık” kuyrukları...
“Güneş Motel modeli” ile hükümet kuran Ecevit, 1979’daki ara seçimlerinde milletten öylesine sert bir tokat yedi ki, sandık sonuçlarının ilânını dahi beklemeden, kurulmuş olduğu Başbakanlık koltuğunu terk etmek durumunda kaldı.
@salihoglulatif: Allah hayretsin... Aynı anda, hem içte, hem dışta “birden fazla” değil, “haddinden fazla” cephe açmak kâr-ı akıl olmadığı gibi, ilm-i siyasete de aykırıdır.
* * *
Sırr-ı İnnâ A’tayna'yı fâşedip neşredenler, uykudaki fitne odaklarını tahrik edip saldırıya geçirdiler. Ama, vâki saldırılara karşı durmuyorlar, hatta kıllarını dahi kıpırdatmıyorlar.
* * *
Nur Şâkirdleri, Üstad Bediüzzaman ve bilhassa Kevser Risâlesi üzerinden yapılan saldırılara karşı durup sînelerini siper ettiler. Ama siperde, ne o eseri neşredenler var, ne de o sakıncalı neşriyata alkış tutanlar.