"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Her taşın altında İngiliz siyaseti

M. Latif SALİHOĞLU
17 Aralık 2015, Perşembe
Bir önceki yazımızda da açıkça gözler önüne serildiği gibi, Musul vilayetinin elimizden gitmesinin birinci müsebbibi İngiltere’dir.

Dessas ve gaddar İngiliz siyasetçileri yüzünden, Birinci Dünya Savaşının son gününe kadar korumuş olduğumuz Musul, cebren ve hile ile Osmanlı’dan kopartıldı. 

Ve, bir daha geri verilmemek üzere, önce İngiltere’nin hegemonyasına terk edilen Musul, son olarak da Irak hükûmetine bırakılmış oldu.

Ne var ki, Musul üzerine yapılan türlü hesaplar, girişilen iç ve dış kavgalar hiç bitmek bilmedi. Çekişmeler, kavgalar bugün de bütün yönleriyle devam edip gidiyor. Dessas “İngiliz siyaseti” sayesinde...

Komşu değiliz; ama...

Bir Kuzey-Batı ülkesi olan İngiltere, Avrupa kıt’asında Osmanlı’dan ve İslâm diyarından en uzak bir noktada duruyor. 

Yani, tarih boyunca onlarla hiçbir komşuluğumuz olmadı. Avrupa’nın ortalarına kadar giden, tâ Viyana kapılarına kadar gidip dayanan Osmanlı ile İngiltere devleti, hiçbir noktada sınırdaş dahi olmadılar.

Buna rağmen, ne hikmetse, Osmanlı ve diğer İslâm topluluklarının zarara uğradığı, sıkıntıya girdiği, başına türlü belâların açıldığı hemen her cephede, her noktada karşılarına Büyük Britanya’nın o meşhûr “İngiliz siyaseti” çıkıyor.

İşte, aynen Musul’un kaybı gibi, Hicaz Bölgesinin kaybedilmesi ve özellikle Vehhabiler eliyle Osmanlı’dan koparılması da, yine aynı sinsi ve dessas siyasetin gayretleri sonucu gerçekleşmiş oldu.

* * *

Aynı şekilde, Kıbrıs adasının 1878 yılından sonra adım adım elimizden çıkmasına yine İngiltere sebe oldu. 93 Harbinin en kritik günlerinde buranın mülkiyetini değil de adanın işletmesini yapmak üzere bir nevi kiralama sistemiyle Osmanlı’dan alan İngiltere, ileriki safhalarda başka türlü dalaverelerle Kıbrıs’a el koymuş oldu. 

Kıbrıs’ı bir nevi emaneten Osmanlı’dan alan bu devlet, emaneti iade etmek yerine, burayı kademeli bir şekilde Rumlar’a peşkeş etti. Türk ve Müslüman nüfusu türlü tazyiklerle göçe zorladı; Rum nüfusunun adaya gelip yerleşmesine ve zamanla çoğunluğu elde etmesine zemin hazırladı. 

Nitekim, İngiltere, Türkiye ve Yunanistan gibi Kıbrıs’la ilgili olarak halen de “garantör ülke” konumunda.

* * *

Hiç şek ve şüphe yok ki, Filistin’i 1917’den itibaren işgal eden ve bu  toprakları adım adım Yahudi nüfusuyla doldurma politikası güden devlet, yine İngiltere’dir.

Aynen Kıbrıs’ta yaptığı gibi, zaman içinde Müslüman nüfusu türlü oyunlarla göçe zorladı; hemen ardından dünyanın muhtelif yerlerindeki Yahudilerin gelip bu coğrafyaya yerleşmesine imkân hazırladı.

Çünkü, onun derdi İslâmla ve Müslümanlarladır. Fakat, bu işi mümkün olduğu kadar gizlice, sinsice ve dost sûretinde görünerek yapar, yapmış ve yapıyor.

Her cephede onlar var

Öte yandan, Osmanlı’nın sonunu getiren ve İslâm âleminin perişaniyetini netice veren Birinci Dünya Savaşındaki hemen bütün cephelerde, karşımızda yine İngilizler var.

Onlarla hiç sınır komşusu olmadığımız ve asırlarca onlara daima iyilik yaptığımız halde, 1914’ten itibaren Filistin-Sînâ Cephesinde, Suriye-Irak Cephesinde, Çanakkale Cephesinde, Nablus Savaşında, Kanal Harekâtında, İstanbul’un işgalinde..., karşımıza hep İngiliz siyaseti çıkmış, bizimle hep Büyük Britanya’nın kuvvetleri savaşmıştır.

Üstelik, tâ Avustralya ve Yeni Zelanda’dan bile asker getirterek ve bazen karşımıza “Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ” çıkartarak...

* * *

Şunu da rahatlıkla ifade edebiliriz ki: Irak’ın işgaliyle neticelenen Körfez Savaşlarının, Filistin ve Suriye’nin harabeye döndürülmesinin arka plânında, yine mezkûr “İngiliz Siyaseti” var.

Bundan yüz sene önce kendileri bu coğrafyayı şekillendirmişlerdi. Şimdi, yine hem kendi menfaatleri, hem de kurucusu oldukları İsrail devletinin hesapları için Ortadoğu’ya yeni bir şekil vermek istiyorlar.

Ne var ki, eskide olduğu gibi doğrudan müdahalede bulunmak yerine, günümüzde bu işi İsrail’e arka çıkarak, BM’yi kullanarak, yahut ABD ve müttefikleriyle koalisyon kurarak yapmaya çalışıyor.

Özetle: Ortadoğu ve İslâm dünyası üzerindeki oyunların patenti öncelikle İngiltere’ye aittir. Onu Fransa, İtalya, Rusya ve ABD takip ediyor. Tabiî, söz konusu oyunlar, bu ülkelerin görünen çehresinden ziyade, onların “derin odakları” marifetiyle sahnelenmeye çalışılıyor.

Terör, ters tepince...

Zaman zaman ters tepmesine de şahit olduğumuz terör dalgasının bir yerde durmayıp, en uzak ve en umulmadık yerleri de vurmasından sonra, ismi geçen muhasım ve mütecâviz devletler, İslâm dünyasına yönelik politikalarını gözden geçirmek ve kısmen de olsa değiştirmek mecburiyeti ile karşı karşıya gelmiş bulunuyor. Aksi halde, bu dehşetli dalgadan kendileri de en az bizim kadar zarar görecek. Nitekim, görmeye başladılar.

Bu ise, gelişmelerin tarihî seyrini değiştirmeye dair son derece önemli, yeni ve bambaşka bir durumun habercisi mahiyetini taşıyor.

Bizden ne istediniz?

Her Müslüman, başta İngiltere ve Rusya olmak üzere, işgalci ve saldırgan devletlere şunları sormak hakkına sahiptir: 

* Siz bizden ve dinimizden ne istediniz? Hedefiniz, maksadınız ne idi? 

* El-Kaide, IŞİD gibi gibi dünya çapında faaliyet gösteren terör örgütleri, sizin İslâm coğrafyasına yönelik uygulamış olduğunuz saldırgan ve işgalci politikaların ürünü ve neticesi değil midir?

* Afganistan’ı, Filistin’i, Irak’ı niçin işgal ettiniz? Suriye’nin harabe bir ülke haline dönmesinden, insanların kitleler halinde ölüm yolculuğuna çıkmasından memnun musunuz? 

Bu soruların kayda değer insanî bir cevabı, ancak “İkinci Avrupa”nın vicdanında bulunabileceği ümidiyle sormaya ve uyarmaya devam etmeli.

***

@salihoglulatif: İnsanlar çeşit çeşit, türlü türlü: Kimisi var, vaktini BEŞ'e ayırır; Kimisi var, vaktini BOŞ'a geçirir. Tercih serbest.

Okunma Sayısı: 3154
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı