Bir hamaset furyasıdır, almış başını gidiyor; üstelik, dur-durak bilmeden...
Yıllardır kulağımızın dibinde bangır bangır yükselen siyaset temalı hamasî nutuklar, cidden artık gına getirdi.
Çünkü, oyalamanın dışında, hiçbir derde devâ, hiçbir sadra şifâ olmadı, olmuyor, olamıyor.
İşte bu sebeple, Anadolu toprağıyla yoğrulmuş bir sesle, biz de “Artık yetti gàri” diyoruz, demeye mecbur kalıyoruz.
Hamaset, yerine göre elbette lâzım ve yapılmalı. Ama “her köfteye maydanoz” misâli, her konuda aynı edebiyatın yapılıyor olması, çekilir, dayanılır gibi değil.
* * *
Teröre karşı, yıllardır hamasi nutuklar atıyor: Belini kırdık. Yerle bir ettik. Kan kusturduk. Hainlere dünyayı dar ettik. Vurduk, vuruyoruz. Çökerttik, çökertiyoruz. Bitirdik, bitiriyoruz. Çözdük, çözüyoruz...
Aradan yıllar geçiyor; sonra dönüp bir de bakıyoruz ki, ne görelim... Ne görüyoruz? Maalesef, yine aynı manzarayı.
Demek ki, böyle hamasi nutuklarla ve hamaset edebiyatıyla, bu işler olmuyor, bitmiyor, çözülüp de gitmiyor.
* * *
Darbecilere ve cuntacılara karşı yıllarca sürdürülen hamaset edebiyatı, ödüllerin efendisine lâyıktır. Öyle ki, Nobel bile az gelir.
Evet, çok yakın geçmişte şahit olduğumuz bu hamaset furyasıyla gazetelerin sayfaları, televizyonların ekranları adeta “Ergenekon, Balyoz, vs...” günlükleriyle dolup dolup taşıyordu.
Aynı hamasetin tesiriyle, polisler, savcılar, hâkimler, neredeyse seferberlik halinde geceli gündüzlü çalışarak, vatanın-milletin hayrına ek mesailer yapıyordu.
Aradan dört-beş sene geçti ve o şiddetli hamaset rüzgârları birden bire tersine dönüverdi.
Türkiye’de sanki “Bir varmış, bir yokmuş” tiyatrosu oynandı.
Bu tiyatro oyunu, çok trajik safhalarla başladı; ancak, traji-komik bir son ile noktalanmış oldu.
Yıllarca atılan hamaset nutukları ise, işporta pazarında bile beş para etmeyerek, toplanıp çöpe atıldı.
* * *
Son zamanlarda atılan hamasî nutukların konularını ise, şu başlıklarla özetlemek mümkün:
Paralelcilerin inlerine girmek; Pensilvanya’ya ikide bir lâf çakmak.
Sisi’ye Rabia tokadı vurmak.
Esad’ın işini bitirmek.
Giriştikleri İstiklâl Harbinden dolayı Suriye’deki rejim muhaliflerine her türlü desteği sağlamak.
Suriye’nin müttefiklerine ayar çekmek; icabında gözdağı vermek.
Halen Suriye sınırları içindeki yardıma muhtaç “Sizden olan Kürtler” ile “Bizden olan Türkmenler”e farklı muamelede bulunmak.
* * *
Bunlar gibi, sırf hamaset edebiyatı ile anlatılarak halledilmeye çalışılan daha başka konular da var.
Ama, şimdiye kadar bunlardan hiçbir tanesi bu sûretle halledilmiş, çözüme kavuşturulmuş olduğu vaki olmuş değil.
Kaldı ki, olup bitenler zaten gözler önünde. Hamasetle, ciddî bir tek meselenin hal yoluna girdiğini bilen gören varsa, lütfen bize de bildirsin ki, hatamızı erkenden telâfi edelim.
Günün Tarihi: 26 Kasım 1938
İnönü, Millî Şef ilân edildi
M. Kemal’in ölümünden bir gün sonra onun makamına geçen İsmet İnönü, Cumhurbaşkanlığının yanı sıra, o dönemin teamülü gereği CHP Genel Başkanlığı makamına da seçilmiş oldu. Böylelikle, ülke yönetiminde "tek adam otoritesi"nin devamına imkân sağlanmış oldu.
Bununla da yetinmeyen İsmet Paşa, 26 Aralık 1938'de toplanan CHP I. Olağanüstü Kurultayında ise, partinin "değişmez genel başkan"ı seçilmekle de kalmadı, ayrıca kendisine "Millî Şef" sıfatı verildiği de dünya âleme ilân edilmiş oldu.
Millî Şef’in saltanatı, 1972’deki CHP Kongresinde, rakip aday Bülent Ecevit’in partili delegelerden daha fazla oy almasıyla yıkıldı, gitti.
İsmet Paşa, bu hadiseden sonra hem 50 yıllık partisinden ayrıldı, hem de siyasete vedâ etti.
@salihoglulatif: Türkiye'nin dış sorunlarında AKP Milat gibidir. AKP'den önceki bütün dış sorunlarda millî mutabakat var; AKPden sonrakilerde ise, hiçbir tanesinde, partiler arasında millî birlik-beraberlik sağlanmış değil.
* * *
Komşularla arayı bozduk; tüm dünyanın huzurunda.
Şirketlere kayyım, TV’lere dalkavuk atadık;
kimin umurunda.
Bir tek İSRAİL ile alış-veriş gidiyor, tam tıkırında
* * *
İşsizlik artar,
Ekranlar kararır,
Medya büzülür,
Terör kudurur,
Sınırlar gerilir,
Dış İşler bozulur,
Bir tek HAMASET şahlanır;
O da uyutmaya yarar.