Siyasî hakimiyet dâvası, hiçbir şekilde yetki paylaşımını veya yetki bölüşmesini kabul etmiyor.
Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, Osmanoğullarından tek hacca giden “Cem Sultan” ile ermiş bir padişah olduğuna kanaat getirilen “Bayezid-i Veli” arasında cereyan eden kanlı, firaklı, hüzünlü muharebelerdir.
Bu muharebenin en şiddetlisi 20 Haziran 1481’de Bursa Yenişehir'de vuku buldu.
Üstelik, ikisi de Sultan Mehmed Fatih’in oğulları olan Cem Sultan’ın kuvvetleri, burada Sultan II. Bayezid'in kuvvetleri karşısında ağır bir yenilgiye uğradı. Öyle ki, bu pek hazin ve kanlı muharebede yaralanan Sultan Cem’in kendisi bile canını zorbelâ kurtarabildi.
Geriye dönüp Eskişehir üzerinden valilik yaptığı Konya'ya giden Cem, burada ikamet etmekte olan aile efradını da alarak Adana–Suriye güzergâhıyla Kahire'ye gitti. Bu geniş coğrafya, o tarihte Mısır Kölemenlerinin idaresi altında bulunuyordu.
Sultan Cem, bu uzun seyr û seferi esnasında ayrıca Hicaz'a giderek hac fârizasını yerine getirdi. Böylelikle, "hacca giden ilk Osmanlı Sultanı" ünvanını almış oldu.
Mücadele sürüyor
Osmanlı'yı en zayıf anında vurma tabiatına sahip olan Karamanî Beyleri, saltanat kavgasının büyüyerek devam etmesini istiyordu. Bu saikle, Konya'yı kuşatma altına alarak, Kahire'ye de haber gönderdi: Cem Sultan gelsin ve burada devletin başına geçsin diyerek...
Cem, aldığı dâvet üzerine Mısır'dan tekrar Anadolu'ya geldi. Ancak, o gelinceye kadar Konya kuşatması bitmiş durumdaydı. Yeni bir kuşatma harekâtı başlattı, ama yine muvaffak olamadı.
Bu kez Ankara'ya doğru yürümeye karar verdi. Kardeşinin bu tehlikeli mâcerasını yakından takip eden Sultan Bayezid, yine büyük bir kuvveti Ankara'ya doğru yola çıkardı. Büyük bir ordunun üzerine geldiğini gören Sultan Cem ile müttefiki Karamanoğlu Kasım Bey, çatışmayı dahi göze alamayarak güneye (Akdeniz) doğru hızla kaçmaya çalıştı. Silifke sâhiline varan Cem Sultan ve maiyetindekiler, burada bir gemiyle Rodos Adası’na doğru hareket etti.
Rodos'tan Fransa'ya, oradan İtalya'ya götürülen Cem Sultan’ın bundan sonraki ömrü hep gurbet ellerde geçti. İtalya’da erken yaşta (şüpheli) ölümü üzerine, cenazesi büyük bir merasimle vatanına getirilerek burada defnedildi.
* * *
Sultan Cem, Avrupa’da geçen ıztıraplı günlerinde pek dokunaklı şiirler yazdı. Ağabeyine de sitem yüklü yazdığı şiiri var. Bir tanesinde şöyle seslenir:
Sen bister-i gülde yatasun şevk ile handan
Ben kül döşenem külhen-i mihnetde, sebep ne?
Bayezid de kardeşi Cem'e şu şekilde cevap verir:
Çun rûz-ı ezel kısmet olunmuş bize devlet,
Takdire rıza vermeyesün böyle, sebep ne?
Hacc-ül Harameynim deyüben dâ'vâ kılursun,
Ya saltanat-ı dünyeviyeye bunca talep ne?
* * *
Cem Sultan’ın şaibeli şekilde vefat eden oğlu Oğuzhan için yazdığı hazin mısraların bir kısmı şöyledir:
Mülk-i Yunana ser-â-ser hükm iderken âh kim
Eyledün mesken bize şimdi Firengistân felek
Yakamu yırtup elünden nicesi âh itmeyem
Cânumı odlara atdı derd-i Oğuz Han felek
Bir kılına virseler virmezdüm Oğuz Han'umun
Genc-i Karun-ıla bin mülket-i Osman felek
Salalıdan beni girdâb-ı Firengistân’a sen
Gözlerümden kanlu yaş deryâ gibi akar felek
Kanın içmişdür nice şehzâde-i meh-rûların
Ol sebebden geh kara geh görinür ahmer felek
Dökmedi Ya'kûb ben denlü gözinden kanlu yaş
Çekmedi ben çekdiğüm zulmetde İskender felek
İşidel'den Şâh Oğuz Han'un şehîd oldığını
Derd ile oldı Firengistân'da Cem mecnûn felek
Yirde bu hâl ile görmişdür beni mâtem tutar
Görmez misin karalar giymişdür ay u gün felek
Hasret-i Sultân Oğuz Han ben Cemi hasretleri
Câm-ı Cemde âteşi tâsı gibi yaksun felek