Fikirlere, hadiselere veya şahıslara tarafgir bir nazarla bakanlar, hakikati olduğu gibi göremezler.
Zamanla “at gözlüklü” hale gelmenin ötesinde, gözlerine perde iner. Ufukları daralır, muhakemeleri zayıflar.
İlim-irfan dünyasına açılan pencereleri, bir bir kapanmaya yüz tutar. Gitgide asabileşirler. Canları sıkılır ve bir o kadar da can sıkmaya başlarlar.
Nihayet, etrafları boşalır ve marjinal bir grup olarak da varlığını sürdüremezler; büsbütün yalnızlaşırlar. Allah, kimseyi o hallere düşürmesin.
***
Risâleleri okurken, bilhassa ecnebi ve gayr-ı müslim düşünürlerin Kur’ân ve Hz. Muhammed (asm) hakkındaki sözlerinin iktibasen zikredildiğini ilk gördüğümde çok şaşırmıştım.
Kendi kendime “Şu gàvurların sözlerine, isimlerine bu eserlerde yer vermeye ne gerek var?” diye sormuştum.
Hele, Tevfik Fikret (*) gibi dinden hiç hazzetmeyen, üstelik “terörist meddahı” bir şair; veyahut Dr. Abdullah Cevdet (**) gibi “ateist bir düşünür”e ait sözlere Risâle sayfalarında rastladığımda, henüz işin sırrını bilemediğimden şaşkınlığım büsbütün ziyadeleşmişti.
Bilâhare, bu sırrın hikmetini düşünmeye başladım ve çok da faydasını gördüm.
***
Zaman içinde daha iyi anlamaya ve idrak etmeye başladım ki:
* Risâle-i Nur Külliyatı’nda, müthiş ve muazzam bir özgüven duygusu var: En sert itirazlar ve zıt görüşler de zikredilip muknî cevaplar veriliyor.
* Fikir veya din değiştiren insanlara, toptancı (ya hep, ya hiç) bir nazarla bakılmıyor. Zamanla bozulmuş bir hale gelmiş olsalar bile, onlar hakkında “Fenâ ve fâni bir adam” kaydı konulduktan sonra “Onun şöyle güzel ve bâki bir sözü var” denilerek, o kişiye ait güzel söz iktibâsen naklediliyor.
* Bir başka nokta: “Fazilet odur ki, düşmanı dahi tasdik ede” gerçeğidir. Kişi gayr-ı müslim, hatta ateist bile olsa, Kur’ân’a ve Sünnete uygun bir söz söylemesi, bir tesbitte bulunması, esasen bir şânın, bir faziletin tasdik emaresidir.
* Risâleler, bu noktada ayrıca kişiyi muhatabına karşı sabırlı ve tahammüllü olmaya alıştırıyor. Adeta şu dersi veriyor: “Farklı, hatta zıt görüşteki insanlara muhatap olmaktan, yahut onların çok sert ve keskin görüşleriyle karşılaşmaktan korkma.”
* Esasen, globalleşen günümüz dünyasında, aykırı fikirlerden ve muhalif insanlardan kaçınıp kurtulmanın imkân ve ihtimali yoktur. O halde, bunlarla merdane bir şekilde muhatap olmaktan da imtina etmemeli; lâkin, onlarla tartışılacak konularda yeterli bilgi ve donanıma sahip olmalı. Risâleler, bu cihette de kişiyi hem yetişmeye, hem de cesaretlenmeye “kemâl-i emniyetle” teşvik etmiş oluyor.
* Şüphesiz, bu meseleye dair daha başka pencerelerden de bakmak mümkün. Gerisini siz tahayyül edin.
............................
(*) Risâlelerde, Tevfik Fikret’e ait şu söze yer veriliyor:
“Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa,
Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır.”
(**) Dr. Abdullah Cevdet’in, ateist olmadan önceki şu dörtlüğü iktibas ediliyor:
Her zerrede temayül ayandır tekâmüle
Her soyda füyuz-u hüveyda-nüma ile
Bir nokta-i kemale şitab üzre kâinat,
Ol noktaya teveccüh ile yükselir hayat
Kahriyyat
@salihoglulatif:
Bünye, bundan 6 yıl kadar önce alarm vermeye başladı. Kesin bir kararlılıkla, bozulmuş olan sofra şekerini kestim. Kısa sürede büyük bir rahatlama hissetmeye başladım. Şimdilerde ise, bozulmuş olan ekmeği kesmeye koyuldum. Uygulayabildiğim ölçüde, küçümsenmeyecek bir rahatlama hissediyorum.