"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gönüllü hizmet, zorlamaya gelmez

M. Latif SALİHOĞLU
11 Aralık 2014, Perşembe
Komitacılıkla uğraşanlar, yazılan yahut söylenen hakikatli sözlerden nasibini pek almazlar.

Onlar—çok açık ve sarih olmamak şartıyla—duydukları veya okudukları her sözün kendi mantalitesine, kendi iç hesaplarına uyup uymadığı cihetine bakarlar. Buluttan nem kaptıkları için (*), ilk değerlendirmeyi de aynı mantık çerçevesinde yaparlar. Çoğu zaman gıybete, sûizanna girerler; böylelikle, hasenelerini de yakarlar.

İsterler ki, yazan-konuşan herkes, onların lehinde, onlara destek mahiyetinde sarf-ı kelâm etsin. Bunu bazen kuvvetli şekilde ihsas etmeye bile yeltenirler. Paşa gönüllerine göre hareket etmeyenleri ise, anında damgalama, ardından karalama cihetine giderler.

Adamların işleri-güçleri bu. Hayat ve hizmet yolunda sıfırı tükettikleri için, ellerinden başka da birşey gelmiyor. Bu sebeple, komitacılık yaparak mecburen dayatmacı ve tepeden inmeci yollara tevessül ederler.

Başarılı olamayacaklarını hissettiklerinde, hele hele başarısızlığa kanaat getirdiklerinde, gözlerini iyice karartırlar, hatta “Roma’yı yakmak”tan bile çekinmez hale gelirler. 

İfrattan tefrite düşerler. Baş tacı ettiklerini bu kez sırtından hançerleyip ayaklar altına almaya çalışırlar. Kendileriyle birlikte hareket etmeyen hemen herkesi Brütüs gibi görmeye başlarlar. Ki, bu acip halin tarihte birçok misâli var.

Roma ve Bizans entrikaları

Yüz yıllara hükmeden Doğu ve Batı Roma İmparatorluğunun merkezlerinden olan Kostantin (İstanbul) ile Roma (İtalya’nın başkenti), yukarıda kısmen izahına çalıştığımız komitacılık, entrikacılık faaliyetlerinin en çok yaşandığı kadim şehirler arasında yer alır. Ardından Atina, Paris, Moskova, Bağdat, Kahire gibi tarihî şehirler gelir.

Roma şehrinin yakılma hikâyeleri çok meşhûrdur.

Daima birinci adamlığa oynayan Roma İmparatoru Neron’un (MS 37-68) şu sadistçe sözü sarf ettiği rivayet edilir: “Burada ikinci-üçüncü adam olacağıma, yakarım Roma’yı da gider bir köyde yine birinci adam olurum.”

Kezâ, Brütüs tarafından öldürülen Jül Sezar’la aynı hanedana mensup olup, aynı zamanda o bir anne katilidir. Hayatına karıştığı, tahakkümüne engel olmaya çalıştığı gerekçesiyle annesini idam ettiriyor.

Roma gibi, İstanbul’da da buna benzer çok vukuat yaşandı.

Bizans döneminde İstanbul’un taşına-toprağına sinen benzer entrikalar sebebiyle, devlet yönetimine talip hanedanlar arasında da feci çatışmalar yaşandı. Bizans, 624 yıllık Osmanlı gibi tek hanedanlı bir devlet değil. Zamanla hanedanlar el değiştire geldi.

Ne var ki, Bizans’ın merkezini kendine merkez edinen Osmanlı Devleti de “Bizans entrikaları”ndan etkilenmekten ve aynı alışkanlığın devamı mahiyetinde “Saray entrikaları”na mâruz kalmaktan kurtulamadı.

Bugün bir hazine-müze olarak kullanılan Topkapı Sarayı, Osmanlı döneminde birçok kanlı elim hadiseye sahne oldu.

“Toprağın ruhu”

Evet, “Toprağın ruhu” diye ilmî bir hakikat var. Şöyle ki: Bir muhitte, bir toprak parçası üzerinde yaşanan siyasî, sosyal veya kültürel hadiseler, aynı yerde yaşayan gelecek kimi insanların duygu ve düşüncelerine de bir şekilde sirayet ediyor.

Dolayısıyla, bu gibi merkezlerde türlü entrikaların, komitacılıkların ardı arkası kesilmiyor, maziden istikbâle doğru seyredip gidiyor. 

Bu sıtmaya, bu sarî illete, yahut bu İspanyol hastalığına yakalanmamak için, çok iyi korunmak gerekiyor.

En iyi korunma yolu ve yöntemi de, bir dâvâ havuzu içinde—buz parçası misâli—eriyip HİÇ olmaktır.

Bu mânada HİÇ olmak ise, aslında o koca havuza bütünüyle sahip olmak/olabilmek demektir.

“Farz-ı ayn” hizmetler

İşte, bu zamanda herkes için “farz-ı ayn” hükmüne geçmiş (**) olan hizmet-i diniye ve imaniyede bulunanlar, “gönüllü fedâiler” mahiyetinde, o kudsî dâvânın hizmetinde hiç olmak, fenâ bulmak durumundalar.

Evet, müsbet hareket metoduyla din-imân hizmetinde cihad-ı mânevî yapanlar, bütünüyle gönüllülük esasına dayanarak hizmet ediyorlar. Başka türlü olmaz zaten.

Gönüllü hizmetlerde ise, dayatmalara, zorlamalara yer olmadığı gibi, bu cadde-i kübrâda komitacılık, entrikacılık gibi oyunlara da asla itibar edilmez ve edilmemeli.

Bu tür oyunlar, totaliter, diktatöryal, tepeden inmeci yapılanmalarda söz konusu olabilir; lâkin kıl kadar, toz zerresi kadar şüphe, tereddüt, vesvese kaldırmayan ihlâs temelli hizmetlerde bunların esâmisine dahi yer bulunmaz.

Madem öyle, o halde gönüllülük esasına dayanan hizmetleri kavl-i leyyin ile anlatmaya bakmalı, dâvâyı sevdirmeye ve bu dâvânın hizmetinde bulunanları şevklendirmeye, onlara moral takviyesinde bulunmaya gayret etmeli. Bunun yerini hiçbir şey tutmaz ve dolduramaz. (***)

...................................................

(*) Acaba, burada yazdıklarımızdan da nem kapanlar olur mu? Hiç belli mi olur? Söylenen hemen her sözün yanlış tefsir edilebildiği, tekellüflü tevillerle bir tarafa hamledilmeye çalışıldığı garip bir zamanda yaşıyoruz. 

Ama, biz yine de açıkça ifade edelim ki, bu yazıda hiçbir şahsı veya grubu/kesimi hedef almış falan değiliz. 

Muradımız ve asıl maksadımız, tarihî gerçeklikten yola çıkarak, asırların tasdikinde olan genel doğruları nazara vermek ve bundan gerekli dersleri çıkarmaktan ibaret.

Buna rağmen, yine de yazılanları üzerine alınan olursa, “Allah selâmet versin, şifâlar ihsan etsin” demekten başka elimizden bir şey gelmez.

(**) Bkz: D. Harb-i Örfi, S: 67; Hutbe-i Şâmiye, S: 151; Hizmet Rehberi, S: 230.

(***) Bu konuyla alâkalı olarak, ayrıca 14 Mayıs 2014 tarihli “Baş olma tutkusu” başlıklı yazıya da bakılabilir.

***

Twitter: Gönüllülük esasına dayanan kudsî imân hizmetine, şüphe, tereddüt, vesvese doğuran entrikavâri faaliyetleri bulaştırmamalı, müdahale ettirmemeli.

Okunma Sayısı: 2780
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Garib Doğu

    11.12.2014 10:58:32

    Tespit ve teşhisler harika.Tasvirler mükemmel.Komiteci ve komitecilik anlamlarına baktım.Pek olumlu manalar içermiyorlar.Bilakis eşkiya,çetecilik gibi menfi anlamları da içlerinde barındırıyorlar.Tarih seyri içindeki karanlık tutum ve davranışları ve sebep oldukları felaketler itibari ile toplumların baş belalarıdır komiteciler.Dayatmacı ve tepeden inmecidirler.Pazarlama tekniklerinde okumuştum.Bir insanın iç enerjisi tükendiği zaman tahakküm etmeye başlar.Baskıcı ve zorba tavırlar,iç enerjinin tükeniş alametleridir.Bu davranışlar her zaman komitecilerde vardır.İstibdadın çeşitleri olduğu gibi,bunların da çeşitleri vardır.Değişik isim ve unvanlar altında,değişik kisvelerle görünebilirler.Cenab-ı Hak bunların şerrinden bütün müslümanları muhafaza etsin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı