Aynı hatalar tekrarlandığı için, biz de mecburen benzer mahiyetteki tembih ve tavsiyeleri tekrarlamak durumunda kalıyoruz. Bu yazı da, aynı mâna ve mahiyetteki yazılardan biri...
* * *
Son yetmiş yıllık demokrasi tarihimiz içinde kurulmuş yüzlerce siyasî parti var. Ama, bunlardan çok az kısmının ismi biliniyor.
Aynı şekilde, 1945’ten sonra kurulun bu partilerin başına geçen liderlerden, genel başkanlardan çoğunun ismi dahi bilinmiyor.
Siyasî tarihte ismi şöhret bulan parti başkanlarından kimisi icraatıyla tanınıp unutulmaz oldu; kimisi de, daha çok fanatik (bir kısmı paralı, kadrolu) meddahları tarafından övülüp cilâlanarak bol bol reklâm edildi.
İşte, bu yazıda nazara vermek istediğimiz kesim, özellikle bu reklâmcı meddah gürûhudur.
* * *
Paralı ve gönüllü meddahlar, bağlı göründükleri partinin misyonunu veya icraatını anlatmaktan çok, parti genel başkanının meddahlığını, gözü kara avukatlığını yaptıklarından, kırdıkları insanların, yıktıkları dostlukların da haddi hesabı yoktur.
Evet, bir yerde dostlar, ahbaplar birbirini kırıp dökmekten çekinmiyorsa... Hatır-gönül demeyip birileri ortalığı tarumar ediyorsa... Hiç şüphe edilmesin ki, orada tarafgir siyaset, ballı ticaret, şahsî kin veya muhabbet ağır basıyor ve hükmediyor demektir.
Aksi halde, iş çığrından çıkmaz ve ortalık harabeye çevrilmez.
En azından, birbirinin yüzüne bakacak bir mesafe korunup kollanır da, konuşmalar, tartışmalar ona göre yapılır.
Özellikle son 30-40 yıllık çalkantılı süreçte, daha çok “şahıs merkezli siyaset” uğruna, pekçok dost ve ahbabın yakasında, gönüllü meddahlarla paralı saldırganların parmak izleri var.
Bu zaman zarfında, yine aynı “şahıs merkezli siyaset” sebebiyle, cami içinde ve sâir kudsî mekânlarda dahi birbirini fenâ halde kıranlara şahit olduk. Meselâ, "Bu adamın arkasında namaz kılınmaz" veya “Ben bu adamla aynı safta namaz kılmak, duâ etmek istemem” tarzındaki çıkışlarla, cemaatten birini, hatta yer yer imamları bile kolundan tutup geri çekenler oldu... Aynı kafa yapısındakilerin, cami cemaatini birbirine düşürdüklerine, bilmem sizler şahit oldunuz mu?
Üniversite yıllarında, şadırvanda abdest alırken bizzat yaşadığım, hatta mâruz kaldığım bir şenaat şudur: Aynı görüşte olmadığımız bir vandal, yanındakiyle konuşur gibi yapıp bize lâf çakarak şunları söyledi: "Bizim mücahid liderimize oy vermeyenin dininden imanından şüphe etmek lâzım. Hele gidip oyunu ...’in partisine veriyorsa, onun abdesti-namazı da boşuna. Dinsizden, Masondan bir farkı kalmaz onun."
Evet, hiç mübalâğasız, yukarıda anlattığımız tarzdaki bed-muamelelere, vaktiyle hem şahit olup bir kısmını yaşadık, hem de çok daha beterini yakın çevremizden duyduk, öğrendik.
Esasında, iş meddahlıkla da sınırlı kalmayıp, en çirkin bir militanlığa dönüşüyor zamanla.
Nasıl olur da onlar gibi düşünmüyor, onların göklere çıkardığı şahsın partisine rey vermiyoruz diye, seviyesi militanlık derekesine inenler tarafından, çok kere üstelik topluluk içinde olmadık şeni' muamelelere maruz kaldık.
* * *
Maalesef, dilleri ısırganotu gibi yakıcı, hareketleri diken gibi batıcı, kanatıcıdır bunların.
Üstelik, alışkanlığını hiç terk etmeyen kısmı, şöyle geriye dönüp de bu o yaptıklarından hicap duymazlar. Fazilet gösterip hatadan dönme cihetine gitmezler.
Öyle ki, bir şahıstan yüz çevirseler bile, nevzuhûr yeni bir şahsın peşine takılmaktan, bu kez onu cilâlayıp pohpohlamaktan geri durmazlar. Bunlar, kategorik olarak “Can çıkmayınca, huy çıkmaz” darb-ı meselinde kast edilen gürûha girerler.
* * *
Bu vesile ile, muhakemeyi büsbütün yitirip terk etmemiş dostlara son bir kaç noktayı daha burada hatırlatmak isteriz.
Ey dost! Şahsa dayalı fikir ve siyasetler çok değişkendir. Kendi içinde tenakuzlar, tersleşmeler kaçınılmazdır. Bunlar için dostunu, ahbabını, akaribini kırmaya değmez.
Değişkenliklere takılıp meçhûllere doğru sürüklenmek yerine, prensiplere bağlanmak daha sağlam ve daha selâmetlidir.
Dün söylediğin şeyleri bugün de, yarın da söyleyebilirsin. Aynı ölçü ve kıstaslarla hayatına, hizmetine kırıksız, dahası mahcubiyetsiz şekilde devam edebilirsin. Aksi halde, hem tersleşmeler, hem de mahcubiyetler kaçınılmaz olur.
Ey aziz dost! Dostluk hatırına sana söyleyecek daha başka sözlerim de var. Fakat, ortada görünen "sindirim krizi" sebebiyle, bir kısmını tehir ederek şimdilik nokta koymayı tercih ediyorum.
***
@salihoglulatif:
Ayrıştırıcı, ötekileştirici ruh ve mizâç, o derece bozulmuş ki, bu milletin yüzde 99’unun müttefik ve hemfikir olduğu 15 Temmuz Meselesinde bile, ayrışmayı körüklüyor.