(Yakın tarihten iki farklı hadise)
Doğu bölgelerinde patlak veren Şeyh Said hadisesi sebebiyle, İstanbul'daki gazete ve dergiler 6 Mart’tan (1925) itibaren kapatılmaya başlandı.
Kapatmanın hukukî dayanağı, Takrir-i Sükûn Kànunu. Gazetelerin kapatılmasına karar veren merci ise, Bakanlar Kurulu.
Bakanlar Kurulu kararıyla 6 ile 12 Mart tarihleri arasında kapatılan gazete ve dergilerden bazıları şunlar: Tevhid-i Efkâr, İstiklâl, Son Telgraf, Aydınlık, Sebilürreşad ve İkaz.
* * *
Adı geçen gazete ve mecmualar sadece kapatılmakla da kalmadı, bunların sahip ve nâşirleri de mahkemeye sevk edilerek çeşitli cezalara çarptırıldı.
İstiklâl Mahkemesi’nde yargılananlardan biri de Sebilürreşad'ın sahibi Eşref Edip Fergan'dı. Mayıs 1925'te tutuklanan Eşref Edip, Elazığ'da karanlık odalarda, böcek ve haşeratın içinde hapsedilerek, katmerli bir cezaya çarptırıldı.
* * *
Kapatılan mevkutelerden biri de, Velid Ebüzziya tarafından neşredilen Tevhid-i Efkâr gazetesiydi.
Bu gazete, Lozan Antlaşmasının imzalanmış olmasını "Sulh bayramı" şeklinde tarif ediyor.
Bu da gösteriyor ki, Tevhid-i Efkâr, hem Ankara hükümetini destekliyor, hem de diğer kapatılanların çoğu gibi Millî Mücadele taraftarı bir gazetedir.
Buna rağmen, Şeyh Said Hadisesi bahane edilerek bu gazateler kapatıldı; yetmedi, sahiplerine de ağır cezalar verildi. Maksat, hürriyetin sadâsını susturmak ve tek parti diktasını yaygınlaştırmak.
Nitekim, bu tarihten sonra sadece mevcut hükümetin meddahı, yalakası ve şakşakçısı olan gazeteler neşriyat yapabildi.
Diğerlerinin hemen tamamı, yaklaşık 20 sene müddetle susturulmuş oldu.
İmam Hatip Okulları
İmam Hatip Liseleri 6 Mart 1951’de resmen açıldı. Bu da Demokratların din ve vicdan hürriyetine yönelik bir başka hizmeti.
1940’lı yılların sonlarında kurulan ve çok az sayıda kontenjanı bulunan “İmam-hatip kursları” ihtiyacı karşılayamayınca, İHL’lerin kurulması cihetine gidildi..
* * *
3 Mart 1924'te çıkartılan Tevhid-i Tedrisat Kànunu, doğrudan doğruya Halk Partisi’nin eseridir. Patent, ona ait.
Bu kànuna göre, kapatılan medreselerin yerine İmam Hatip Mektepleri açılacak ve bu mekteplerde güyâ dinî konularda da eğitim-öğretim yapılacaktı.
Ama, ne gezer? Avrupa'dan ithal fen ve özellikle felsefe dersleri alabildiğine yaygınlaştırılırken, dinî eğitim ve öğretim bütünüyle terk edildi. Dinsiz, imânsız, Kur'ân'sız bir nesil yetiştirilmeye çalışıldı.
Mânevî buhran, 1940'lı yıllarda had safhaya çıktı. Bilhassa köylerde, evlenenlerin nikâhını kıyacak, vefat edenler için gerekli dinî vecibeleri deruhte edecek imamlar, hocalar, din görevlileri bulunamaz bir hale geldi. Yer yer başgösteren gerilim ve huzursuzluk, tehlikeli boyutlara çıktı.
Bu durumdan telâşa kapılan iktidardaki Halk Partisi, "U" dönüşü yaparak 1949'da "İmam Hatip Kursları"nı açmak mecburiyetinde kaldı.
İlk etapta 10 ay süreli bu kurslar, Demokrat Parti zamanında 7 (4+3) yıllık İmam Hatip Okullarına çevrilmiş oldu.
@salihoglulatif: Bir yanlış, bir başka yanlışla düzelmez.
Bir zulüm, bir başka zulümle izâle edilmez.
Bir suç, bir başka suçla ortadan kaldırılmaz.
Benzer örnekler çoğaltılabilir.
* * *
"Nefret dili" şüphesiz kerihtir, kötüdür, suçtur...
Bu dili kullanan her kim olursa olsun,
Hiç tevilsiz, suç işliyor demektir.
Her suçun da bir cezâsı, bir bedeli olmalı.