"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Fitne-fesadın Everesti: Ey Müslümanlar! Oylarınızı bizim partimizde birleştirin

M. Latif SALİHOĞLU
05 Ekim 2015, Pazartesi 12:09
Everest, dünya coğrafyasının Himalayalar’daki en yüksek tepesi. Aynı zamanda, bir zirvenin adı.

Siyaset dünyasındaki fitne-fesadın Everest’i, yani zirve noktası ise “dinin siyasete alet edilmesi”dir.

Kâinatta hiçbir şeye âlet, tâbi, basamak yapılmaması gereken dinî mukaddesatın, getirilip particilik siyasetine âlet edilmesinden daha büyük bir fitne-fesat yoktur, olmaz, olamaz...

Çünkü, böylesi bir fitne, militanlaştırdığı kişilerin kimyasını bozmakla kalmaz, aile efradından başlayarak bir milletin bütün fertlerini bölmeyi, ihtilâfa düşürüp kutuplaştırmayı ve nihayet onları birbirine kırdırmayı hedef alır.

Siyasetin bu tehlikeli sularında çok kulaç atanlar oldu ve ne yazık ki hâlâ olmakta. İşte, birkaç misâl...

* * *

Siyasette lider konumunda, yahut lider kadrosu içinde bulunanların ağzından çıkan dayatmacı ve mukaddesatı âlet edici şu tarz sözler oldu:

“Aziz millet! Önünüze konulacak sandıkta, aslında seçim değil, Müslüman sayımı yapılacak. Bunu unutmayın.”

“Biz oy verenler hak dinden, başka partilere verenler patates dininden.”

“Aslında iki partiden birine oy vermiş olacaksınız: Hak ve bâtıl.”

"Ya benden yanasın, ya da düşmanımsın."

"Biz varsak siz varsınız." (Dinî grup, cemaat ve tarikatları kast ederek.)

“Biz bu kritik seçimde milletimizi oy vermeye değil, aslında onları İslâma dâvet ediyoruz. Yani, biz Müslümanı İslâma dâvet ediyoruz. Ne acı şey yahu...”

Hakikaten, çok acı ve acınası bir durum: Seçmenden oy istemek ile o insanları İslâma dâvet etmeyi birbirine karıştırmak ancak bu kadar olur, daha fazlası olamaz.

* * *

Partiler gibi seçmenler arasında da siyasî fikir ihtilâfı pekâlâ olur ve olmalı da. Demokrasinin gereği bu.

Ama, acaba hangi partiyi veya mensuplarını dinin dışına itebilirsin? Bunu yapmak kimin hakkı ve kimin haddine düşmüş?

Cemiyeti en hassas yerinden vurup bölmek, kitleleri karşı karşıya getirip din üzerinden kutuplaştırmak... İşte, şeytandan kaçar gibi kaçınılması gereken o merdut siyasî zihniyet budur.

Özürlü zihniyet

CHP’nin karşısında “iri ve diri” olmaktan dem vurarak 1950’lerin DP’sini, 1980’lerin ANAP’ını ve bugünün AKP’sini misâl gösterip ve fakat 1960-70’lerin AP’sini kasten ve bilerek atlayan, yok sayan samimiyetsiz, ciddiyetsiz, özürlü zihniyetten tiksiniyor, nefret ediyorum.

Hakikatte ise, geçmiş dönemlerde onlar bu fikirde olmadılar ve bu istikamette çalışmadılar; tam aksine, kör bir taassupla “CHP ile aynıdırlar, bir farkları yok” herzesini mütemadiyen yumurtlayıp durdular. 

Hatta, CHP’den çok AP’ye kin ve nefret kustukları dahi söylenebilir. 

Bu garabete, yakînen şahit olanlardan biriyim. Onlar, vaktiyle savunmadıkları bir destek şeklini bugün asla hak etmedikleri gibi, esasen kendileri o yolda da değiller.

Büyük fotoğrafın can alıcı karesi şudur: Gayet pişkince Demokratların mirasına konar; ancak, misyonunu şiddetle reddederler.

Bu ise, miras gasbıdır ve haramdır.

Kiminle neyi tartışma(ma)lı?

Ben “komünist fikirli” biriyle siyasî konularda tartışmaya girmem, münazarada bulunmam.

Onunla konuşacak, müzakere edecek çok daha mühim meseleler var.

Tevhid bahisleri ve sâir temel imanî meseleleri bırakıp üçüncü-beşinci derecedeki siyaseti konuşmak büsbütün abes kaçar.

* * *

Benim “Kemalist fikirli” bir kimse ile de ilk etapta siyasî konuları konuşup tartışmam gerekmez. 

Çünkü, onlara göre Kemalizm en önemli mesele ve en büyük dâvâdır. Öyle ki, Kemalizmin yanında, hürriyet, adâlet, demokrasi, temel insan hakları gibi temel insanî değerler dahi “teferrüat” kabilinden sayılır. 

Dolayısıyla, onlarla evvelâ “insan olma”nın asgarî şartlarını konuşup anlaşabilmelisin ki, tâli derecedeki konulara adım adım girebilesin.

Meselâ, söz dinleme kabiliyetine sahip olanlara bir sonraki adımda “Şu inkılâp kusurlarını üç-dört adama vermeleri” tavsiyesinde bulunursun.

* * *

Ben “Türk ırkçısı” gibi “Kürt ırkçısı” ile de doğrudan bir siyasî tartışmanın içine girmem.

İslâmiyet, cahiliye adeti olan ırkçılığı kökünden kesip reddetmişken, ben bu tertemiz ve berrak argümanı bırakıp siyasetin bozbulanık sularına niçin dalıp gideyim ki?

Hem, ne faydası olacak ki bu tehlikeli dalışların veya atlamaların?

Muhatabım, İslâmın dışındaki bir cereyanın esiri ise, onu evvelâ oradan kurtarmanın çaresine bakmalıyım. 

Bu ise, çok su kaldıran günümüz siyasetinin çamurlu hamuru ile olmaz.

* * *

Benim siyasî bahisleri, düstûrları, ölçü ve prensipleri en çok konuşmam ve müzakere etmem gereken öncelikli kişi(ler), iman ve hidayet dairesi içinde bulunan “dindar ve mütedeyyin” kimselerdir... İtikadî noktalarda, temel imanî meselelerde onunla herhangi bir ihtilâfım yok ki, o konularda aramızda hararetli bir tartışma veya şiddetli bir muaraza vuku bulsun.

Dolayısıyla, mütedeyyin kimselerle aramızda olsa olsa “siyaset noktasında” bir ihtilâf, bir bakış açısı farklılığı olabilir ki, onlarla olan sohbetimizde de bu noktaya tahşidat yapılabilir.

Zira, onlardan dine yönelik bir zarar veya onların sürüklenebileceği bir tehlike, özellikle  siyaset cânibinde olur.

Esasen, bu sırdan dolayıdır ki, Üstad Bediüzzaman, meşhûr “Bu vatanda dört parti var” başlıklı mektubunda “Halkçı ve ırkçıları” değil, “İttihad-ı İslâm”a taraftar olan dindarları Demokratlara dahil olmaya dâvet ediyor ve doğrudan adres veriyor.

Keza, yine aynı sırdandır ki, Meşrûtiyet zamanında “Bozuk İttihatçılar”ı değil, “İttihad-ı Muhammedî”nin mensuplarını “Ahrarlara müttefik ve istinat noktası olmaya” dâvet ediyor.

Hülâsa: Üstad Bediüzzaman, toplumun her kesimine yönelik Kur’ânî dersler ve mesajlar vermiştir. Bize düşen, bu hizmetlerin nasıl bir usûl ve prensip dahilinde yapıldığı öğrenmeye ve uygulamaya çalışmaktır.

@salihoglulatif: Bir dindar siyasetçi, seçim atmosferinde çıkıp “Bu yapılan, aslında Müslüman sayımıdır”, ya da “Bize oy verenler hakiki dinden, gerisi patates dininden” derse, onun bu yaptığı en büyük bir fitnekârlık olur.

Okunma Sayısı: 4353
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Yalçın

    5.10.2015 12:59:10

    Ehveni şer ve oyları bölmiyelim propagandısı hala zihinlerdedir.

  • Reis68

    5.10.2015 09:26:23

    Hem umumun mâl-ı mukaddesi olan dini, inhisar zihniyetiyle kendi meslektaşlarına daha ziyade has göstermekle, kavî bir ekseriyette dine aleyhdarlık meyli uyandırmakla nazardan düşürmek ise, muharriki tarafgirliktir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı