İslâm ve Osmanlı tarihinde, zaman zaman fetret, yarı-fetret gibi tevakkuf, yani duraklama dönemleri yaşanmıştır.
Bunların içinde en belirgin olanlardan biri, Timur Han ile Yıldırım Bayezid Han arasında 20 Temmuz 1402’de vukû bulan meşhûr Ankara Savaşı’ndan sonraki “fetret dönemi”dir.
Oysa, bu her iki sultan da neseben Türk ve dînen Müslüman idi.
Aynı zamanda, ikisi de cengâver birer asker ve devlet adamıydılar. Yani, her biri ayrı birer cihangir devletin başında ve başkanı durumunda idiler.
Evet, ikisi de sultan idiler, hakan ve padişah idiler…
Üstelik, dünya üzerinde onlara kafa tutabilecek üçüncü bir kuvvet görünmüyordu.
Fakat, ne büyük bir talihsizliktir ki, bu iki büyük şahsiyet karşı karşıya geldiler ve ordularıyla birlikte amansız bir savaşa tutuştular.
* * *
Sutan Bayezid, Osmanlı Devleti’nin; Emir Timur ise, kendi adına kurmuş olduğu Türk-Moğol karışımı büyük bir devletin başındaydı.
Kaderin acı bir tecellisi olarak, bu iki şahsiyet 1402 yılı Temmuz’unda karşı karşıya geldi.
Mektuplaşmalar fayda vermedi ve Ankara’nın Çubuk Ovası, al kızıl kana boyandı: Şavaş, yaklaşık 50 bin insanın hayatına mal oldu.
Peki, asıl sebep neydi?
Şüphesiz, asıl sebep, “hakimiyet dâvâsı”ydı; diğer sebeplerin tamamı kılıftı ve bahaneydi...
* * *
20 Temmuz günü, yaklaşık 14 saat müddetle ve göğüs göğüse yaşanan savaşta, Osmanlı cephesi bozguna uğradı ve Bayezid Han Timur’a esir düştü.
Durum, dramatik olduğu kadar, pek vahim ve elim sonuçlara da sebebiyet verdi.
Meselâ, Osmanlı tarafının yenilmesi sebebiyle, Osmanlı fütûhatı sekteye uğradı. En az on yıl süren çekişmeli, hatta dahilî ihtilâflarla geçen bir fetret devresine girilmiş oldu. Bu fetret kâbusu, aynı zamanda şehzadeler (kardeşler) arasındaki taht mücadelesine de yol açtı.
Kahreden ölüm
Çubuk Ovası’nda yaşanan savaşın sonlarına doğru, Anadolu Beyleri’nin birden karar ve saf değiştirerek Timur tarafına geçmesi, Niğbolu kahramanı Sultan Yıldırım Bayezid'in işini olabildiğince zorlaştırmış oldu.
Esasen, savaşın kırılma noktası da budur: Beyliklerin en kritik anda saf değiştirmesi...
Böylelikle, adeta yalnızlığa mahkûm edilen Sultan Bayezid, esir düşmekten kurtulamadı. Esaret hayatının kahrına dayanamayınca da, kısa bir süre sonra (1403) vefat etti.
Osmanlı'nın Ankara mağlûbiyeti, sağlanmak üzere bulunan Anadolu birliğinin yeniden bozulmasına yol açtı. Beylikler, eski dağınık ve çekişmeli hallerine geri döndü. En önemli husus ise, fetih maksadıyla ara ara kuşatma altına alınan İstanbul’un (Konstantiniye), fethi de 50 sene geciktirilmiş oldu.
Osmanlı şehzadeleri, birbiriyle uğraşmaktan, bu dönemde hiçbir fetih hareketiyle ilgilenemedi. Aksine, Selânik gibi mühim bazı şehirler kaybedildi ve fetret devrinin sonuna kadar tekrar Bizans'ın eline geçmiş oldu.
Yıldırım’dan 2 yıl sonra...
Büyük Timur İmparatorluğu’nun kurucusu Emir Timur, rakibi ve muarızı olan Yıldırım Bayezid’den iki yıl sonra (18 Şubat 1405) Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Sultan Bayezid (8 Mart 1403’te) vefat ettiğinde 43, Emir Timur ise 68 yaşındaydı.
Timur Han, 200 bin kişilik bir orduyla Çin Seferine çıkma hazırlığı yaptığı esnada vefat etti.
Mirza Bediüzzaman
Timuroğullarının son hükümdarı Mirza Bediüzzaman, aynı zamanda Emir Timur’un neslindendir. İmam-ı Rabbânî, Mektubat isimli eserinde bahsetmiş olduğu zât işte budur.
Meşhûr Bediüzzaman-ı Hamedanî ise, Mirza Bediüzzaman’dan yaklaşık beş asır evvel yaşamıştır.
Babasının ismi Mirza olan Bediüzzaman Said Nursî, tarihte meşhûr olmuş Bediüzzamanlar’ın üçüncüsü olarak bilinir.
***
@salihoglulatif:
Her yıl kaldırım taşlarını değiştirmek için açılan ihalelerle yandaş müteahhitlere ve taşeronlara verilen yüklü paralar, şayet modern ve sağlıklı park, yeşil alan ve altyapı çalışmalarına harcansa, büyük şehirlerde yaşanan sel felâketlerinin önüne geçilmiş olur.