"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eyvâh! Yalan, kanıksanıyor mu?

M. Latif SALİHOĞLU
29 Nisan 2017, Cumartesi
Bundan bir asır evvel Şam’daki Emeviye Camii’nde irad ettiği hutbede, Müslümanları perişan edip geri bıraktıran “6 dehşetli hastalık”tan söz eden Bediüzzaman Hazretleri, ana maddeler itibariyle bunları şu şekilde sıralar: Ümitsizlik, yalancılık, husûmet, istibdat, ihtilâf, ferdiyetçilik…

İşte, şu ikinci sıradaki hastalık “yalancılık”tır ki, bunu şöylece ifade eder: “Sıdkın, hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.”

Sıdk, yani doğruluk ölünce, onun yerini haliyle “yalancılık” işgal ve istilâ eder.

Yalancılığın en fena, en kötü ve en tehlikeli şekli ise, ardı arkası kesilmeyen yalanların, toplum tarafından adım adım “kanıksanır” hale gelmesi, yahut getirilmesidir.

Ki, maalesef, günümüz Türkiye’sinde böylesi bir durumun, kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladığını görüyoruz.

Özetle: Ülkemizin başına belâ olan terörün ne şekilde bitirileceğine; kardeşliğin nasıl tesis edileceğine; huzur ve barışın nasıl sağlanacağına; işsizliğin nasıl önleneceğine; dost ülke sayısının nasıl arttırılacağına; düşman ülke sayısının nasıl azaltılacağına; AB ile ilişkilerin ne zaman, nasıl ve ne şekilde rayına oturtulacağına; Ayasofya’nın ne zaman ve ne şekilde ibadete açılacağına; Çılgın Proje Kanal İstanbul’un nasıl yapılacağına, tam olarak nerede ve ne zaman ilk kazmanın vurulacağına... dair, o kadar çok şeyler söylendi, o kadar çok tutulmayan sözler verildi ki, artık yeni söylenen sözlerin adeta hiçbiri için “mihenk” ihtiyacı hissedilmez oldu.

Bu durum, bir yönüyle yalan-yanlış sözlerin, dolan ve düzmece şeylerin, adeta kanıksanır hale geldiğini gösterir ki, cidden esefler, eyvâhlar olsun...

Zira, mâna derûnunda bir “lâfz-ı kâfir” olan yalanın, gitgide böyle kanıksanır hale getirilmiş olması, ehl-i İslâmın bünyesini kemiren o “dehşetli ikinci hastalık”ın, artık son raddeye varmış olduğunu izhar ve ispat ediyor.

* * *

Hutbe-i Şâmiye’de, söz konusu bu ikinci dehşetli hastalığın ürpertici boyutlarını nazara veren Üstad Bediüzzaman, elbette bunun çaresi hakkında da uzun uzadıya tariflerde bulunarak en tesirli reçeteyi yazıyor: Doğruluk, dürüstlük, yalan söylememek, söz ve davranışlarıyla “doğru İslâmiyet”i anlatmak ve bilhassa bunu yaşayarak nazara vermek...

İşte, o müessir reçeteden “gàfil kafalara tokmak” kabilinden, peşpeşe sıralanan veciz bazı ifadeler:

“Sıdk, İslâmiyet’in üssü’l-esasıdır ve ulvî seciyelerinin rabıtasıdır ve hissiyat-ı ulviyesinin mizacıdır.

“Öyle ise, hayat-ı içtimaiyemizin esası olan sıdkı, doğruluğu içimizde ihyâ edip onunla mânevî hastalıklarımızı tedâvi etmeliyiz... Evet, sıdk ve doğruluk, İslâmiyetin hayat-ı içtimaiyesinde ukde-i hayatiyesidir.

“Riyakârlık, fiilî bir nevi yalancılıktır. Dalkavukluk ve tasannu, alçakça bir yalancılıktır. Nifak ve münafıklık, muzır bir yalancılıktır. Yalancılık ise, Sâni-i Zülcelâlin kudretine iftira etmektir... Küfür, bütün envâıyla kizbdir, yalancılıktır. İman sıdktır, doğruluktur. 

“Bu sırra binaen, kizb ve sıdkın ortasında hadsiz bir mesafe var; Şark ve Garp kadar birbirinden uzak olmak lâzım geliyor. Nar ve nur gibi birbirine girmemek lâzım.”

* * *

Bu fevkalâde ehemmiyetli hayatî konuyu, Münâzarât’ta zikredilen ve herkesin ezber etmesi, özellikle yaşantısına ve hayat tarzına yansıtması gereken şu veciz ifade ile taçlandıralım:

“Eğer biz doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek, bundan sonra onlardan fevc fevc dahil olacaklardır.”

***

@salihoglulatif:

BEDİÜZZAMAN: Hiçbir müfsid “Ben müfsidim” demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut, bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor.

Seçim zamanı oy isterken, adaylarını tertemiz göster, halis-muhlis diye tanıt, İslâm dinine ait herşeyi kullan, her mukaddesatı siyate âlet et... Seçim bittikten sonra da "Biz İslâmcı bir parti değiliz" de, kurtul. Türlü rüşvet-mel’aneti de “Yapmayan mı var?” cevabı ile savuştur, git. 

"Doğruluk ve siyaset" ne kadar da zıtlaşmış durumda.

Okunma Sayısı: 5182
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Tam

    29.4.2017 17:28:06

    1) To do-Liste, yani yapilacaklar listesi o isler yapilincaya kadar gözümüzün önünde olmali. AB Kriterleri Ankara Kriterleri olacakti. Ve bahsettiginiz mes'eleler. Müsbetten bahsedelim, güzel karekterlerle donanalim. Iyiligi benimseye benimseye artik, aliskanligimiz daha sonra da karekterimiz olur. Cibril Hadisinde Ihsan nedir sualine Peygamberimiz ASM'in verdigi muhtesem cevabi her an aklimizda bulundurmaliyiz. Gercekte, Cennetten görülebilecegi gibi Allah'i görüyor olsak asla ve kat'a gizli veya asikar kötülük yapmayi birakin bir tarafa onlari düsünmeye bile yeltenemeyiz. Iste IHSAN o Allah'i görüyor olma gercegini güya öyle gibi idrak etmek tatbik etmek safhasidir.

  • Ali Tam

    29.4.2017 17:27:46

    2) Bunu yildizlarimiz ve efendilerimiz olan SAHABELER becermis ve sidka/dogruluga o kadar baglanmislar ki yalana yaklasmayi bile düsünmemisler. Onlarin gösterdigi yoldan biz de gidebiliriz, yeter ki isteyelim. Biz bu arzu ile yola koyulsak Allah dogru yolda mutlaka yardim eder, zira kullarina sefkat ve merhamet ile yardim etmeyi/mukabele etmeyi - Kur'an da bize bildirdigi gibi- yüce Allah kendine FARZ kilmis. Bize yükletilen farzlarda gerci belli bir zorluk var ama onunla birlikte kolaylik ta var. Herseyin bir bedeli var ama Allah'in emirlerine uymak, yasaklarindan kacinmak en ucuz ve en kolay bedel!

  • Abdullah TUNÇ

    29.4.2017 11:11:04

    Demek Hutbe-i Şamiyede teşhis edilen hastalık ve tedavi reçeteleri belli bir zamana mahsus değildirler.Bu hastalıklar bu günde vardır.İslamiyetin üssül esası, ulvi seciyelerinin rabıtası ve ulvi seciyelerinin mizacı,içtima-i hayatımızın ukde-i hayatiyesi olan sıdk'ın yerine sani-i zülcelalin kudretine iftira olan yalan ve yalancılık geçmiştir.Yani yalan revaçta.Üstadımız;bir asır evvel silik sözlere karşı bizleri uyarmış.İçtima-i ve siyasi hayatımızı bu silik sözler fesada vereiyor.Nedir bu silik sözler? Değersiz,boş,yalan,hile,cerbezeli,ve benzeri sözlerdir. Üstadımız bunları mihenge vurunuz diyor. Mihenk ayettir,hadistir,Nur'un ilgili temel prensipleri ve içtima-i gerçeklerdir.Çarşıdaki silik sözleri bunların süzgecinden geçiriniz,doğru çıkarsa kabul,değilse reddediniz diyor sevgili Üstadımız.Eğer bu mihenk taşlarını kamil manada hazmetmezsek;içtima-i ve siyasi hayattaki ''Silik Sözlerin'' kurbanı ve oyuncağı oluruz.Piyasa örnekleri çok...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı