"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eski Said üzerinden plânlı saldırılar

M. Latif SALİHOĞLU
29 Eylül 2015, Salı
Said Nursî, hayatının son otuz beş senesini Kemalist Devletin takip ve tarassutu altında geçirdi.

Eserleri olan Nur Risâleleri ise, tam elli sene müddetle (1935-85) aynı takip ve taharriye mâruz kaldı.

Üstad Bediüzzaman’ı talebeleriyle birlikte mahkemeden mahkemeye sürükleyip onları Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılayanlar, Nur Risâlelerini yasaklatmak için de ellerinden geleni yapmaktan geri durmadılar.

Fakat, bir halt edemediler. Maksatlarına vâsıl olamadılar.

Ne var ki, mücadeleden de vazgeçmediler. Hapis ve mahkeme ile cezalandırma yerine, metot değiştirerek bu kez “din perdesi altında” hücûma geçtiler.

Bu düşmanca mücadelelerini, bilhassa son yıllarda ahtapotun kolları gibi muhtelifül-cins dindar-muhafazakâr görünümlü adamların elliyle tırmandırmaya başladılar.

“Dost çehreli” bu tür saldırılar, şüphesiz o eski “harbî düşman”ların saldırısından daha fecidir.

Dine muarız olan harbî düşmanların saldırısı, Kur’ân’ın şâkirdlerini birleştirip kaynaştırmaya vesile oluyordu. Kimseyi yıldıramıyorlardı.

Şimdiki “dost maskeli” kimselerin saldırısı ise, aynı şâkirdleri şüpheye düşürüp perişan ediyor. Onları ayrıştırıp bazılarının zihnini felce uğratıyor. Aralarına ihtilâf verip dairenin içini, harem-i ismetini karıştırıyor.

Bu dahilî fitnekârlık, ne yazık ki semm-i kâtil (öldürücü zehir) hükmünde bir tesir icrâ ediyor. 

Din perdesi altında şiddetlenen hücûmları fark edemeyip hâlâ uyuklayıp duranları Allah tez zamanda uyandırsın diyerek, konunun bir başka boyutuna geçelim.

Eski Said’in eserleri de meydanda

Üstad Bediüzzaman’a muhalif, Risâle-i Nur’a meslek ve meşrebi itibariyle muarız olanların kendince buldukları zayıf halka, Hz. Üstad’ın “Eski Said” dönemindeki hizmet ve faaliyet tarzıdır.

Hepsi de hak olup hatt-ı mustakîmden hiç ayrılmayan Eski Said, Yeni Said ve Üçüncü Said’in ne mânaya geldiği, bunların mahiyetindeki hikmetli sırlar, vesâire, esâsen bu gizli muarızların zerrece umurunda bile değil.

Dahası, o daracık ufukları ve bağnazca bakış açıları, bunları anlayacak, ihata edecek kapasitede değil.

Bu sebeple, onlar Üstad Bediüzzaman tarafından Eski Said döneminin—hâşâ—çöpe atıldığını, dolayısıyla tamamiyle silinip yok hükmünde sayıldığını zannediyorlar.

Bu, aslında “Son Devrin Din Mazlûmları” serisinin tefrika edildiği tâ 1960’lı yıllardan başlayarak günümüze kadar sürüp gelen muarız bir ekolün kasdî ve inadî saptırmasından ibarettir.

Oysa, Yeni ve Üçüncü Said dönemi gibi Eski Said döneminin de bütün eserleri meydanda olup neşriyatı devam ediyor.

Üstelik, her üç döneme ait eserlerin de hak olup kudsî hakikatlerin izahından ibaret olduğunu bizzat Üstad Bediüzzaman söylüyor.

Meselâ, en çok itiraz edilen Eski Said dönemine ait yazdıklarına dair şu sözlerinde açıkça görüldüğü gibi.

1909’daki sehpalı mahkemeden:

“Ey paşalar, zabitler! Bütün kuvvetimle derim ki: Neşrettiğim umum makâlâtımdaki umum hakâikte nihayet derecede musırrım (ısrarlıyım). Şayet Asr-ı Saadet mahkemesine dâvet olunsam, neşrettiğim hakâiki aynen ibraz edeceğim. ...Şayet müstakbel tarafından ...ukalâ mahkemesinden tarih celbnâmesiyle celp olunsam, yine bu hakikatleri orada da göstereceğim. Demek, hakikat tahavvül etmez; hakikat haktır.”

T. Hayat, 1930’lar Türkiyesinden:

“Hey efendiler! Eski Said ve Yeni Said'in yazdıkları meydanda. Şahit gösteriyorum ki, ben ‘İslâm, Câhiliyeden kalma asabiyeti, ırkçılığı kaldırmıştır’ fermân-ı kat'îsiyle, eski zamandan beri menfî milliyet ve unsuriyetperverliğe, Avrupa'nın bir nevi frenk illeti olduğundan, bir zehr-i kàtil nazarıyla bakmışım.”

Şimdi, son derece açık ve zâhir olan bu delillere rağmen çıkıp “Said Nursî, o dönemde Kürt hareketinin önderiydi” iddiasında bulunan sözüm ona aydınlara, akademisyenlere ne demek lâzım?

Açık ve net; madde madde

BİR: İşte gümüzde de bütün Nur grupları tarafından okunan ve neşrine çalışılan Eski Said dönemi eserlerinden sadece birkaçı: Münâzarât, Muhakemât, Sünûhât, Makalât, Nutuk, Divân-ı Harb-i Örfî, Tuluât, Hutuvat-ı Sitte, Lemaat...

İKİ: Üstad Bediüzzaman, yekûnu 20’yi aşan Eski Said Dönemi Eserlerini yayından mı kaldırdı? Bunları Nur Külliyatından ihraç mı etti? Neşredilmesini mi yasakladı? Kimin böyle bir iddiası varsa söylesin.

ÜÇ: Hiç anlamadığı, anlamaya da çalışmadığı Eski Said’i sarf-ı nazar etmeye çalışan o bağnaz kafanın sakat mantığına göre, “Üçüncü Said” döneminden (1950) sonra Üstad “Yeni Said”i de reddedip telif ettiği eserleri—hâşâ—çöpe atması gerekir.

DÖRT: Doksan yıllık Nur hareketine yönelik olarak en tesirli, en şaşırtıcı ve en münafıkane saldırı şimdilerde yapılıyor. Özellikle de, 2005 tarihli Millî Güvenlik Siyaset Belgesinin kabulünden bu yana... Yani, son on yıldır Said Nursî’ye saldırı serbest, Risâle-i Nur’a müdahale serbest hale getirildi. Bir yandan dost göründüğü halde, gerçekte zımnen muaraza edenler, şayet el altından destek görmeselerdi, onlar kendilerinde böyle saldıracak bir cesareti asla bulamazlardı.

BEŞ: Bütün uğraşlarına rağmen Risâle-i Nur’u devlet tekeline aldıramayanlar, yani inhisardan ümidini kesenler, bu kez dönüp çok yönlü ve bir o kadar da kamufleli bir saldırı ve karalama harekâtını başlattılar.

Daha evvelkilere olduğu gibi, bunlara da meydanın boş olmadığını göstermek ve hak ettikleri cevabı vermek boynumuza borç olsun.

@salihoglulatif: Nur Risâlelerini Kemalist devletin inhisarına almaya muvaffak olamayanlar, dindar kisveli, muhafazakâr maskeli adamlarını devreye soktular. Açıkça söyleyelim: Kullanılıyorlar; kullanma tarihleri bittikten sonra  da posalarını sıkıp çöpe atcaklar.

Okunma Sayısı: 3609
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • süleyman ALIÇ

    29.9.2015 11:48:26

    teşekürler salih bey sağolasın hezayancıların hezayanı çabuk söner merak etme

  • Garib Doğu

    29.9.2015 09:45:56

    Bu maşalar,Üstadı ve Risale-i Nur'u gözden düşürmeye,itibarsızlaştırmaya,karalamaya çalışıyorlar.Ey fesat aletleri buna gücünüz yetmez.Bugüne kadar bu konuda kimse başarılı olmamış,bundan sonrada olmayacaktır.Risale-i Nur'daki hakikatları çürütecek ne zeka,ne ilim,irfan,nede kültürünüz buna kafi değildir.Çünkü o bir mevhibe-i İlahiye ve Kuran güneşinin,ışıkları,lema'ları ve şua'larıdır.Ey müfteriler,ey fesatçılar, Üstada ve Risale-i Nur'a saldırıları bırakın.Emniyet, asayiş ve huzurun temel taşı olan bu nafi eser ve müellifiyle uğraşmayı bırakın;yoksa bu memlekete yazık olur...

  • demokrat

    29.9.2015 09:31:34

    Yazının dipnotu aslında herşeyin özeti.Dindarmış,nurcuymuş,bünyedenmiş gibi suret-i Hak postuna bürünen zındıklarla mücadele planlı,topyekün ve stratejik olmalı.Bu dine lakayd kalan gurubun taarruzundan daha elim ve daha vahim.Lütfen dikkat.Hatta mümkünse büyük bir Risale-i Nur kongresi.Ortak ve akilane hareket gerek.Selam ve dualar...

  • Emin

    29.9.2015 08:04:00

    İkinci Nokta: Zâlimlere meyletmeyin. Aksi halde ateş size de dokunur. (Hûd Suresi: 113) âyet-i kerimesi fermanıyla, zulme değil yalnız âlet olanı ve taraftar olanı, belki ednâ bir meyil edenleri dahi dehşetle ve şiddetle tehdit ediyor. Çünkü, rıza-yı küfür küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür. İşte, bir ehl-i kemal, kâmilâne, şu âyetin çok cevâhirinden bir cevherini şöyle tabir etmiştir: Muîn-i zalimîn dünyada erbâb-ı denâettir, Köpektir zevk alan seyyâd-ı bî-insâfa hizmetten. Evet, bazıları yılanlık ediyor, bazıları köpeklik ediyor. (Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup, Dördüncü Risale Olan Dördüncü Mesele, İkinci Nokta)

  • özdemiroğlu

    29.9.2015 06:03:48

    Zamanında ''Bunlar bizim din kardeşlerimizdir '' diyerek R. Nur ölçüleriyle bunlara cevap verdirmeyen kardeş,dost ve ağabeylerimiz; gelinen şu noktada acaba ne diyecekler? R. Nur ve ölçülerinin ne kadar doğru ve kesinlikle izharının şart olduğunu zaman ve zemin göstermiyor mu?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı