Doktor Refik Saydam, İsmet Paşa sayesinde Başbakan oldu; İ. Paşadan sonra CHP’nin başına gelen Şair Bülent Ecevit ise N. Erbakan sayesinde ilk kez Başbakan oldu.
* * *
Evet, Türkiye'de tanınmış iki siyasî kişiliğin ilk kez Başbakan oluşları, ay ve gün itibariyle birbirine tam tamına denk düştü: Bu politikacılardan biri Dr. Refik Saydam, diğeri ise Bülent Ecevit'tir. İkisinin de kabineyi kurup Başbakan sıfatıyla göreve başlaması, farklı yıllarda olup 25-26 Ocak günlerine rastlıyor.
* * *
Ocak 1939'da ilk kez Başbakan olan Refik Saydam, Cumhurreisi İsmet Paşa’nın has adamı olup CHP Genel Sekreterliği görevini yürütüyordu. Aciptir ki, Ocak 1974'te ilk kez Başbakanlık makamına gelen Bülent Ecevit de tıpatıp aynı durumda ve aynı konumda görev yaptı. Yani, o da İsmet'in gözde adamı olup, aynı partinin Genel Sekreterliği görevinde bulundu.
* * *
Adı geçen iki politikacının Başbakanlığı zamanında, İsmet Paşa açısından iki mühim hal yaşandı: Dr. Saydam zamanında “en güçlü” konumda olan İsmet İnönü, Ecevit zamanında ise “en zayıf” bir vaziyete düştü.
Zira, 1972'ye kadar CHP Genel Başkanı olan İnönü, bu sene içinde yapılan kongrede rakibi olan Ecevit'e mağlûp düştü ve başkanlık koltuğunu kaybetti. İsmet Paşa, bu duruma düşmeyi kabullenmedi. Yaklaşık elli senedir içinde ve başında yer aldığı CHP'den de, üyesi bulunduğu parlamentodan da ümidini keserek istifa etti. Böylelikle, siyasetteki halefi M. Kemal'le dünyada küs ayrılan M. İsmet, selefi M. Bülent'le de küs ve dargın olarak gitti.
* * *
25 Ocak 1939'da C. Bayar’ın çekilmesi ile kabineyi kuran ve bir gün sonra Başbakanlık görevine fiilen başlayan Refik Saydam, asker kökenli bir doktordu. Askerî Tıbbiye mezunuydu.
Gülhane'de ve yurt dışında ihtisas yapmış, mesleğinde kendini iyi yetiştirmiş ve büyük tecrübe kazanmış, aynı zamanda siyasetle de irtibatını hiç koparmamış olan çok yönlü bir kişiydi.
Dr. Saydam, 1938 yılı Sonbahar'ına gelindiğinde, M. Kemal'in hastalığının ölümcül olduğunu en iyi bilenlerin arasındaydı. Ayrıca, M. Kemal'in çevresinde bulunan, hatta yanı başında görev yapan meslektaşlarıyla sıkı irtibat halindeydi. Olup bitenleri yakından takip ediyordu.
Bu arada, yakalandığı siroz hastlığının pençesinden kurtulamayacağını anlayan M. Kemal de, bir vasiyetname hazırlamayı düşünüyordu. Ne var ki, kendisinden sonra yaşanacak muhtemel gelişmeler zihnini kurcalıyor, hele hükümetin başından uzaklaştırdığı İsmet'in durumu onu iyice tedirgin ediyordu.
Vasiyetini yazma hazırlığında olan M. Kemal, İsmet'in rahat durmayacağını, kendisinden sonra makamına geçmeye ve ülke yönetimini teslim ettiği siyasileri de rahat bırakmayacağını kuvvetle muhtemel görüyordu. Bu sebeple, iddiaya göre İsmet'in bir şekilde devre dışı edilmesini istiyordu. Vasiyetini de ona göre yazacaktı.
Nitekim, vasiyetin 5. maddesinde yer alan şu ifadeler, bu yöndeki iddialara kuvvet veriyor ve adeta senet teşkil ediyor: "İsmet İnönü'nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır."
İsmet Paşa, şayet hayatta ve Pembe Köşk'te bir asker ve siyaset emektarı olarak hayatını devam ettiriyor ise, onun çocukları neden "yardıma muhtaç" bir durumda olsunlar?
Bu konuda ortaya atılan iddiaların özeti şudur: İsmet Paşa’ya kuyu kazıldığını haber veren ve M. Kemal'in ölümüne kadar bir şekilde gizlenmesi için en büyük çabayı harcayan kişi, Dr. Refik Saydam'dır.
Onun bu iyiliğinin karşılığı da, M. Kemal'in ölümünden iki ay iki hafta sonra gelen Başbakanlık makamı olmuştur.
* * *
İsmet Paşa’nın ilk gözdesi olan Refik Saydam doktordu, son gözdesi olan Ecevit ise şairdi. Şairliği sebebiyle olacak ki, çok duygusal bir politikacıydı. Bazan hırsızları, canileri, hatta komünist anarşistleri dahi affettirecek kadar yufkalaşır; bazan da halkın iradesiyle milletvekili seçilmiş saygıdeğer bir hanımefendiye karşı kükremiş aslan kesilerek, akıl almaz bir husûmet ve huşûnet ateşiyle hareket ederdi.
Koalisyon ortağı Necmettin Erbakan'ın desteğiyle "74 Affı"nda anarşistleri hapishanelerden salıverdiren Ecevit, yine aynı Erbakan'ın partisinden 1995'te Meclis'e giren Merve Kavakçı'ya karşı ise, en yasakçı militarizme dahi rahmet okutacak bir yasakçı tavır sergiledi.
* * *
Erbakan’la anlaştıktan sonra ilk kez 26 Ocak 1974'te Başbakanlık koltuğuna oturan Bülent Ecevit, yaklaşık kırk yıl (1957'den itibaren) müddetle siyasetin değişik kademelerinde görev yaptığı halde, ortaya övünülecek hiçbir varlık koyamadı. Günümüz itibariyle—Kıbrıs gailesi haricinde—ona izafe edilecek bir tek hizmet eseri yoktur.
Şayet sırf şair olarak kalsaydı, hani belki kalıcı bazı şiirler yazabilirdi. Ne var ki, bir siyasetçi olarak geride hayırla yâdedilecek herhangi bir eser bırakmadı.
@salihoglulatif:
Tekrarlayalım: Tek tek'ler tekleştirir; bir bir'ler birleştirir. @Ahmet66yldz