Çaldıran Zaferinden (23 Ağustos 1514) sonra, Şarkî Anadolu Bölgesi büyük ölçüde Osmanlı idaresine geçti.
O tarihte, bölgedeki yirmi beş civarındaki Kürt Beyliği “müsâlemetle”, yani barış içinde ve kendi tercihleriyle Osmanlı’ya tabi oldu.
Bölgede yer alan şehirlerin başında ise, aynen bugün olduğu gibi o dönemde Diyarbekir geliyordu. Diyarbekir’i Van, Bitlis, Mardin ve Urfa takip ediyordu.
Zaferden yaklaşık bir yıl kadar sonra, Diyarbekir’in bir “Osmanlı eyaleti” olmasına karar verildi: 19 Eylül 1515. Zamanla, bu eyalete 32 sancak daha bağlanarak, bölgenin en gözde merkezi haline getirilmiş oldu...
Bu yöndeki bilgiler tarih kayıtlarda yer aldığı gibi, ayrıca meşhûr halk şairi Karacaoğlan’ın mısralarında da bunu teyid edici lâtif tâbirlere, manidâr mısaralar rastlamaktayız... Şimdi, beş asır öncesine gidelim ve o zamanın manzarasına biraz da Karacaoğlan’ın penceresinden bakmaya çalışalım.
“32 Sancaklı Diyarbekir”
Evet, ismi unutulmazlar arasında yer alan halk şâiri Karacaoğlan, dünya hayatını içine alan neredeyse bütün bir zaman ve mekân içinde hep "Elâ gözlü nazlı dilber"ini aradığını dillendirir şiirlerinde İşte, o şiirlerinden birinde, aynen şu mânidar mısraları sıralar:
Yeşil ördek yayılıyor çimende
Kürd'te, Hind’te, Çin’de, Yemen’de
“Mehdî günü” doğar Âhirzemande
Acep gezsem elâ gözlüm var m’ola
Aynı şiirin bir başka dörtlüğünde ise, yaşadığı dönemde (1606–1689), Diyarbekir'in otuz iki sancaklı bir Osmanlı eyaleti olduğunu şu şekilde hatırlatır:
Hey geri de deli gönül hey geri
Adana, İlbeyi, Göksun, Tekir’i
Otuz iki sancak Diyarbekir’i
Acep gezsem elâ gözlüm var m’ola
Evet, yazının giriş kısmında da ifade edildiği üzere, Şarkî Anadolu'nun en büyük ve en stratejik merkezlerinden biri olan Diyarbekir'in 32 sancaklı bir Osmanlı eyaleti olmasının gün itibariyle tarihi 19 Eylül 1515 olarak görünüyor.
Diyarbekir yöresi ve özellikle surlarla çevrili olan şehir merkezi, bu tarihten evvel İran'daki Safevî Devletinin hükmü, veyahut tahakkümü altında bulunuyordu.
Ağustos 1514'teki Çaldıran Savaşından sonra, bölgedeki dengeler değişmeye başladı. İki taraf arasındaki çekişme, bilhassa Urfa, Mardin ve Diyarbekir taraflarında bütün şiddetiyle devam ediyordu.
Bölgede etkili durumdaki Kürt Beyleri, Mevlâna İdris (yani İdris-i Bitlisî) vasıtasıyla Osmanlı'ya bağlanma yönündeki isteklerini Sultan Selim'e ilettiler.
Yerli halktan kuvvet alan Yavuz Sultan Selim ise, Bıyıklı Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunu bölgeye göndererek, Kürtlerle birlikte Safevîler'e karşı çok yönlü bir mücadele harekâtını başlattı.
Safevî hükümdarı Şah İsmail'e bağlı kuvvetler, bu büyük taarruza karşı fazla dayanamayarak, Eylül 1515'te bölgeyi bütünüyle terk ettmeye mecbur kaldılar.
Bu yeni gelişmeye istinaden, Eylül 1515'te, bölge yeni bir statüye kavuşturuldu. Netice itibariyle, Diyabekir Eyaleti ve ona bağlı durumdaki 32 sancaklı bölgede, ve kısmî özerklik arzeden yeni bir idare kurulmuş oldu.
Özetle: Yönetim, babadan oğula geçmek sûretiyle, bu eyalet ve bağlı sancaklar iç işlerinde özerk, dış işlerinde ise Osmanlı devletine bağlı olacak şekilde dizayn edildi.
* * *
Diyarbekir eyaleti, 1864'te çıkartılan "Vilâyet Nizamnâmesi"ne kadar aynı statüde kaldı. Ardından, Diyarbekir vilâyetine çevrildi.
Eski Diyarbekir Eyaletine bağlı 32 sancağın büyükleri şunlardır: Amid (merkez), Harput (Elaziz), Mardin, Ergani, Siverek, Nusaybin, Hısn-ı Keyfâ (Hasankeyf), Akçakale, Habur, Garzan, Meyyafarıkiyn (Silvan), Siird, Kiğı, Birecik...
(NOT: Şimdiki Şırnak ve Batman vilayetinin bulunduğu bölgenin tamamı, yine aynı eyaletin sınırları içinde yer almaktaydı.)
***
@salihoglulatif:
Gözü, kulağı ve sâir hissiyatiyla dijitale (sırada lazer var) kilitlenmiş olanları, buhrana-bunalıma kadar götüren yalnızlık, içine kapanıklık ve sosyal uyumsuzluk gibi haller bekliyor, ne yazık ki...
* * *
"Hatalar-kusurlar başa, iyilikler-haseneler cemaate verilir" kaidesince, Gülen’in hatası o camianın tabanına (ibadet katmanına) verilmez; Aynı şekilde, Erdoğan’ın hatası AkParti tabanına (seçmenine) verilmez, yüklenmez, yüklenmemeli...
* * *
"Dünya 5'ten büyüktür." Kesinlikle doğru. Tıpkı, Türkiye 1’den büyük olduğu gibi...