"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Dinî Şeflik” türbülansı

M. Latif SALİHOĞLU
07 Mayıs 2016, Cumartesi
Eskiden (1950’den evvel) bir “Millî Şeflik” dönemi vardı.

Şimdilerde ise, adeta bir “Dinî Şeflik” devri yaşanıyor.

Burada “Şeflik”ten kastımız, “tek adamcılık” zihniyetinin ülkede hâkim ve hükümrân olma çabasıdır. “Dinî Şeflik”ten kastımız ise, geçmişteki tek adamcılık sistemine benzer bir yapının, günümüzde dinî tandanslı bir sûret kazanmasıdır.

Dolayısıyla, bu nokta-i nazardan hareketle diyebiliriz ki: Yeni Türkiye siyaseti, 2016 yılı Mayıs ayı itibariyle, pek sarsıcı ve sarsıntılı bir “Dinî Şeflik” türbülansın içine girmiş bulunuyor.

Ahmet Davutoğlu’nun, 20 aylık Başbakanlığı ile birlikte parti genel başkanlığını da sona erdiren bu sarsıcı türbülansın “artçı şokları” beklenmekle beraber, bu halin daha ne kadar ve hangi ölçekte devam edeceği şimdilik bilinmiyor.

* * *

Menfaate ve şahıs hakimiyetine dayalı günümüz siyasetinin dişli çarkları, yetişmiş kabiliyetleri öğütmeye ve temayüz etmiş adamları harcamaya devam ediyor.

Bu çarkların cayırtı kopara kopara dönüp durmasını alkışlarla seyreden bazı siyasî ikbâl ve menfaat zebunları ise, gıybet bıçağı ve dedikodu çatalıyla, önüne konulan yol arkadaşının, dâvâ kardeşinin “etini” yemekten acaip zevk alıyor.

Onların bu boğucu ve boğuşmacı haline şahit olan vicdanlar, daha fazla dayanamayıp isyana başladı. İşte, isyan eden o vicdanlardan biri de muhterem Ahmet Taşgetiren’dir.

Halen “dokuzuncu köy” Star’da yazan Ahmet Taşgetiren, evet, kardeşinin etini yercesine hareket edenlere adeta isyan ederek şunları soruyor: “Kardeş etinin tadı nasıl?” Bu size tiksinti vermiyor mu? ...Böyle yol arkadaşlarını tükete tükete nereye?”

(Star, 3 Mayıs 2016)

Yazısında, özellikle Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi mühim şahsiyetlerin ardından Ahmet Davutoğlu hakkında yapılan gıybetlerden ve sürdürülen dedikodulardan bizâr olduğunu nazara veren Taşgetiren, bu adam harcama makinasının artık tedavülden kaldırılması gerektiğini beyan ediyor.

Karşı gelmek kimin haddine

Tek adamcılık siyaseti, şüphesi birdenbire ortaya çıkmadı. Yaklaşık on-on beş senedir tedrîcen gelişti. Son bir-iki sene zarfından ise iyiden iyiye hortlamaya başladı.

Bu tarz-ı siyaset, zamanla öyle bir hal aldı ki, artık “tek adam” ne diyorsa o. Kimsenin karşı gelmeye ne gücü var, ne de cesareti... İşte, “Karşı gelmek kimin haddine!” diyebileceğimiz yakın dönem olaylarından bazı misâller:

MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Davutoğlu’nun da uygun görmesiyle, 7 Haziran 2017 seçimlerinde milletvekili olmak için AKP’den adaylık başvurusunda bulundu. Ne var ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu uygun görmediğini ve onaylamadığını söyleyince, iş tam tersine döndü. Adaylık başvurusu geri çekildi ve konu kapanmış oldu.

Erdoğan’ın istediğine veya uygun gördüğüne karşı gelmek, bu dönemde kimin haddine

* * *

TBMM Başkanı Kahraman, Laiklik ve Anayasa ile ilgili olarak büyük tartışma götüren bazı sözler sarf etti.

Hemen ardından, lehte-aleyhte çokça fikir serd edildi.

Ne var ki, son sözü yine Erdoğan söyledi ve konu böylelikle “derin dondurucu”ya alındı.

Bunun üstüne yeni bir söz söylemek, ortaya yeni bir fikir atmak, AKP camiasından kimin haddine düşmüş.

* * *

AKP ve HDP kurmayları arasında 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe Sarayında bir görüşme yapıldı. Aynı şekilde, itirazsız bir metin okundu. Adına “Dolmabahçe Mutabakatı” denildi. En başta AKP medyasında öyle bir “Barış-Kardeşlik” furyası başlatıldı ki, tadından yenilmezdi.

Sonra, ne olduysa, Cumhurbaşkanı Erdoğan, birden ve şiddetli bir tehevvürle buna karşı bir çıkış yaptı: “Ne mutabakatı! Yok öyle bir şey!”

Bu sözü, bütün AKP’liler için adeta milat oldu. Hepsi sus-pus oldular. Karşı gelmek, aksi yönde bir beyanda bulunmak, kimin haddine...

* * *

Yukarıdaki örneklere benzer durumlar, Beşşar Esad, F. Gülen, Çözüm Süreci, Terörle Mücadele gibi konularda ve nihayet Ahmet Davutoğlu’nun (“İki başlılık” şikâyetli) Başbakanlığı meselesinde de aynen yaşandı.

Bütün bu konularda, son sözü yine Erdoğan söyledi ve söylediklerini o camianın hemen bütün siyasileri aynen kabullendi.

Esasen, kabullenmek zorundalar. Kabul etmeyenin, çekip gitmekten başka çaresi yoktur.

Zira, devir artık “Dinî Şeflik” tandanslı “tek adamcılık” devridir. AKP içindeki herkes, bunu ya kabul eder ve içine sindirir, ya da çeker gider. Hâkim siyasetin çarkları, şimdilik böyle dönüyor. Bunu tersine çevirmek, kimin haddine...

GÜNÜN TARİHİ: 7 Mayıs 1935

İstikamet şehidi Binbaşı Asım Bey

Be­di­üz­za­man Hazretleri’nin ta­le­be­le­rin­den “is­ti­ka­met şe­hi­di” Bin­ba­şı ­sım Be­y, 7 Mayıs 1935’te ve­fâ­t etti. 

Aslen İzmitli olan Asım Bey, Is­par­ta Ad­li­ye­si’n­deki sor­gu­la­ması ön­ce­sinde, ya yalan söylemek, ya da Üstad Bediüzzaman aleyhinde konuşmak mecburiyetinde bırakılacağı yönündeki düşünce kanaatleri sebebiyle, bir hayli sıkılmış durumdaydı.

TAN gazetesi, Binbaşı Asım Beyin şehadetini bu şekilde haber yaptı.

Bu sıkıntılı vaziyette bek­le­me sa­lo­nun­da iken, ellerini İlâhî dergâha açıp “Yâ Rab, ca­nı­mı al!” diye duâ etti. O duâdan yak­la­şık beş da­ki­ka son­ra da ve­fât et­ti. Hem ya­lan söy­le­me­mek, hem de Üs­ta­dı­nı sı­kın­tı­ya sok­ma­mak i­çin böy­le bir du­â­da bu­lun­du­ğu için, ona “istikamet şehidi” denildi.

@salihoglulatif:

Bir zamanlar “Millî Şeflik” devri vardı; şimdi ise “Dinî Şeflik” devri yaşanıyor. Türkiye siyaseti, bu ayın başlarından itibaren dinî tandanslı yeni bir Şeflik sisteminin türbülansına girmiş bulunuyor.

Okunma Sayısı: 4106
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • demokrat

    7.5.2016 20:55:23

    adam mı?

  • halil

    7.5.2016 14:21:51

    Yazarımızı ve Cesur Adam'ı tebrik ediyorum...!!!

  • CESUR ADAM

    7.5.2016 10:46:52

    Muhterem yazarımız TEK ADAM ve DİN TANDANSLI ŞEFLİK diyerek yazmış olduğu bu yazıların yakın siyasi tarihimiz için belgedir.Dindar insanların saf,halis ve menfaat ummadan destek verenlerin nasıl aldatılıp kullanıldıklarının bir nişanesi olarak bu DİN İSTİSMARCISI MENFAAT ŞEBEKESİ olanların kirli ve necis hallerinin böyle hak ve hakikatçe yazıya dökülmesini tebrik ediyor,rabbimdan kaleminize kuvvet,dimağınıza bereket,hedeflerimizde isabet,davaya sadakat ve daimiyet vermesini CENAB-I ERHAMÜRRAHİMden niyaz ediyorum. UYANIN EY EHLİ İMAN VE İNSANIM,BOP eşbaşkanlığı ile İSLAM ALEMİNİ KAN GÖLÜNE çevirmede rol alanlarıon,CUMA NAMAZI KILMAYA GİDECEĞİZ diyerek halkı evsiz,barksız,vatansız bıraktıran savaş tamtamcısının,YAHUDİ CESARET ÖDÜLÜ alıpda FİLİSTİN FİLİSTİN diyerek FİLİSTİN 'E ÜSTÜN HİZMET ÖDÜLÜ ALAN insanlara çamur atan bedbaht,ve hıyanettekilerin gerçek yüzlerini görünüz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı