"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasiye sûikast

M. Latif SALİHOĞLU
12 Ekim 2015, Pazartesi
Yüzlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına yol açan Ankara’daki o vahşî katliâmın asıl hedefi, maksadı ne olabilir?

Bu can alıcı soruyu, her insanımızın öncelikle kendine sorması ve iç dünyasında bunun garazsız, hakikatli cevabını araması lâzım.

Ardından, hedef ve maksat ne olursa olsun, tekerrür edip duran bu tür saldırıların taşeronlarını, tetikçilerini, faillerini, azmettiricilerini bulup cezanlandırmasını, istihbarî bilgilerle saldırı plânlarının âkim bırakılmasını ülkeyi yönetenlerden beklemesi, icabında bunun hesabını da sorması gerekir.

Çünkü, her vatandaşın devlet erkânından ve hükûmet erbabından bu mânâda bir beklenti hakkı olduğu gibi, gerektiğinde hesap sorma hakkı da var. Meselâ “Niçin gereken tedbirler alınamıyor, tekrarına engel olunamıyor ve neden olayların iç yüzü, arka plânı bir türlü aydınlatılamıyor?” diyerekten...

* * *

Vatandaşın gözü-kulağı gibi davranma, fikriyat ve hissiyatına tercüman olma sadedinde, bizim de bir vazifemiz var.

İşte, bu meyanda üzerimize düşeni yapmaya ve yaşanan elîm hadiseler hakkındaki duygu ve düşüncelerimizi bu sütunlarda sizlerle paylaşmaya çalışıyoruz.

Şimdilik söyleyeceklerimiz, kısaca aşağıdaki maddelerden ibaret.

BİR: Türkiye yeni bir erken genel seçime zorlandığı ve özellikle 1 Kasım’a karar alındığı günlerde özetle şunları ifade ettik: Seçim atmosferinin çok gergin geçeceği anlaşılıyor. Kutuplaşma siyasetinden medet umanların, türlü hesaplarla toplumu kutuplaştırmak isteyenlerin, akla-hayale gelmedik yollara başvurması kuvvetle muhtemel.

Zira, şimdiki siyaset, ülke ve millet menfaatine değil, şahsî ve siyasî menfaatlere hizmet ediyor. Böylesi bir menfaat için döndürülen siyaset, gitgide vahşileşip canavarlaşır.

İşte, şimdi o vahşi canavarın kırıp döktükleriyle, yakıp yıktıklarıyla karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz.

İKİ: Ankara’daki hünhar saldırıya benzer terörist saldırılar, bir önceki seçim atmosferinde de yaşandı: Suruç ve Diyarbakır’da.

Maksat, gergin ortamı daha da germek. 7 Haziran seçimlerini gölgelemek, mümkünse provoke etmek. Milletin demokrasiye olan sadâkatini, güvenini ve ileriye yönelik beklentilerini zaafa uğratmak. Hatta, kaos içindeki diğer Ortadoğu ülkelerine benzer, belki de beter bir hale getirmek.

Şükür ki, millet, oynanmak isteyen bu oyuna gelmedi. Hazırlanan planları bozdu.

İnanıyoruz ki, bu seçim öncesinde de yeniden sahnelenmeye çalışılan o kirli ve karanlık oyunu bir kez daha bozacak ve milletimizi karşı karşıya getirmeye çalışan fitne odaklarının hevesini kursaklarına hapsedecek.

ÜÇ: Provokatörlerin bir hesabı da, 1 Kasım seçimlerini gölgeleyip şaibe altında bırakmak, şayet mümkünse büsbütün iptal ettirmek.

Bu maksatla, daha evvel sahnelemiş oldukları bombalı saldırının bu kez dozunu ve şiddetini daha da artırmayı denemiş oldular.

Şayet, nihaî hedefe doğru gitmekte başarılı oldukları kanaatine varırlarsa, şiddeti daha da tırmandıracaklarından kimsenin bir şüphesi olmasın.

Bu noktada millet sağduyu sahibi. Provokatörlere prim vermedi, bundan sonra da vermez inancındayız.

Seçim atmosferinde belki biraz zor olacak, ama siyasetçilerin de kendilerini tutmaya, gerginliğe yol açacak söz ve davranışlarına dikkat etmeye çalışması lâzım, hatta elzemdir. Aksi halde, ağır vebâl altına girmiş olacaklar ve sonunda milletten de cevab-ı red alacaklar.

DÖRT: Farklı siyasî ve ideolojik grupların birbirini suçlama basitliğine düşmemeli, kolaycılığına gitmemeli.

Burada, söz konusu olan insan hayatıdır ve insanlıktır.

Çünkü, yapılan saldırı doğrudan insana ve insanlığa karşı yapılmıştır.

Bu durumda, küçük ve basit hesaplara takılmadan, millet olarak birlik, beraberlik halinde, yekvücut ve kararlı bir şekilde teröre karşı durmalı ve bu suretle bozguncuların planlarını boşa çıkarmalı.

BEŞ: İşin manevî boyutu ve kaderin fetvası cihetine gelince... Bu hususta da kısaca şunları söylemek isteriz: Bilhassa son yıllarda Risale-i Nura sinsice ilişildi. Nurun neşriyatı tekelleştirilmeye çalışıldı. Bir taraftan da Risaleler siyasete fütursuzca alet edilmek istendi.

Öte yandan, Bediüzzaman Hazretlerine garazkârane saldırılar yapıldı.

Bütün bu saldırı ve müdahaleler, Allah’ın gayretine dokunacak bir raddeye çıktı.

Bu da, başımıza belâ ve musîbetlerin celbine kader noktasında fetva verdirdi.

Evet, bir manevî sadâka hükmünde olan Risale-i Nurun İlâhî inayet altında olduğuna inanıyoruz. Aynı şekilde, Nura ilişilmesini de mukabilsiz bırakmayacağı kanaatini taşıyoruz.

@salihoglulatif: Sağduyu sahibi olan milletimiz, şimdiye kadar provokatörlerin oyununa gelmedi, inşaallah bundan sonra da gelmeyecek. Siyasîlerin de, oy hesabını bırakıp milletin sağduyusuna ayak uydurmasını temenni ederiz.

Okunma Sayısı: 2239
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Vefalı

    12.10.2015 08:56:50

    Evet Risalei Nurlar saptırılarak alet edildi, Nur talebesiyiz diyenlerde bu duruma sessiz kalarak destek verdiler. Önceden Yeni Asyada yazı yazanlar, yandaş gazetelerde yazı yazarken aynı gazete yazarlarının Said Nursiye, Risalei Nurlara yapılan hakaretlere hiç ses çıkarmadılar, hatta bu gazeteleri bayağıda övdüler. Yani bizleri çok şaşırtacak davranışlarda bulunuldu, demekki onlar bu dünyevi imtihanları kaybetmişlerdi.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı