Dahilde bir kargaşa, bir fitne-fesat hali varsa, hiç şüphe yok ki, fitne-fesat işiyle uğraşanlar da vardır. Zira, durduk yerde ihtilâl, iftirak, inşikak çıkmaz...
Fitnekârlar, kendilerini ciddi şekilde kamufle ederler. Yüzleri daima maskelidir. Hep sûret-i haktan görünmeye çalışırlar.
Maske ne kadar sahici ve inandırıcı görünüyorsa, tahkiksiz gidenlerin aldanması da o nisbette yüksek ve ziyade olur.
Hariçteki düşman, daha çok harbîce davranır. Fırsat bulursa, saldırıya geçer. Büyük tahribat yapmaya çalışır.
Haricî düşman, şayet dahilde bir müttefik bulursa, faciânın boyutları da o nisbette büyük ve dehşet verici olur.
İşte, hariçle irtibatlı dahildeki fitnekârlar, bilhassa Yeniçeri Ocağının söndürülmeye çalışıldığı 1800’lü yılların başında nbu yana, aradan geçen 200 senelik zaman zarfında, tam bir fitne-fesat manevrasıyla çok büyük yıkımlara ve tahribata sebebiyet verdiler.
Bunların kütüklerinde isimleri Türk ve dinleri de İslâm yazınca, önüne geçilmez felâketlerin kumanda merkezini çok daha rahat şekilde idare edebiliyorlar.
Şimdi, 200 yıl öncesine giderek, günümüzde de etkileri görülen bu dahilî çalkantıların müsebbiplerini biraz daha yakından tanımaya çalışalım.
* * *
Sultan II. Mahmud devrinin mahiyeti ve bilhassa Yeniçeri Ocağının kaldırılması hakkındaki en düşündürücü, en mânidar fikir ve yorumlar, Risâle-i Nur Külliyatının bir derece mahrem ve perdeli bahislerinde yer alıyor.
Burada, o perdelerden birini aralayarak, şu kanlı Yeniçeri Hadisesinin mahiyetini kısmen de olsa anlamaya çalışalım.
Mektûbât'tan 29. Mektub'un ilgili yerinde şu açıklama var: "Sekizinci Kısım Olan Rumuzât-ı Semâniye: Sekiz Remizdir, yani sekiz küçük risâledir. Şu Remizlerin esâsı, ilm-i cifrin mühim bir düstûru ve ulûm-u hâfiyenin mühim bir anahtarı ve bir kısım esrâr-ı gaybiye-i Kur’âniye'nin mühim bir miftâhı olan tevâfuktur." (Age, s. 427; YAN-2012)
Sultan II. Mahmud devrinin mahiyetine dair bilgi kaynağımız, işte bu Sekiz Remiz'li eserin "Dördüncü Remiz"inde, hülâsâten şu şekilde izah ediliyor:
BİR: 1800'lü yılların başında (Hicrî 1222...) Yeniçerilerin içine giren mason komitacıları, Yeniçeri Ocağını ifsat ederek, onları Hilâfete karşı isyana teşvik etti.
İKİ: Yeniçeri Ocağını ıslâh etmeye çalışması gereken Halife Sultan Mahmud ise, Yeniçerileri kurban (venhar) etmeye mecbur kaldı.
ÜÇ: Halife Sultan'ı şaşırtanlar, 1808'deki (1222) denemesinde başarısız kaldı; ancak, 1826'da (1242) neticeye ulaştı. Yani, orduyu kullandılar ve Ocağı söndürdüler.
(Bu tarihten yüz sene sonraki yıllarda da benzer hadiseler yaşandı. Mason komitelerinin kışkırtmasıyla, Hareket Ordusu 1909'da Halife'ye karşı isyan ederek onu devirdi. Aynı hareketin elebaşı zabitleri, 1924'te Hilâfeti lağvetti.)
DÖRT: Yeniçeri'yi "kurban" eden (yani "venhar"ı yapan) kişi, zahirde Halifedir. O ise, vekil-i Nebevî'dir. Fakat, asıl failleri göstermek lâzım. Bu da, mason komitesi ve Yeniçeri'nin içine giren fesat şebekesidir.
* * *
Bu ve benzeri tahlillerden istihraç ettiğimiz mânâyı bir başka ifadeyle nazara vermek gerekirse, şunları söylemek mümkün: Halife Sultan, bilerek ve kasten, yani şuurî ve kasdî olarak bu fenalıkları (Yeniçeri Ocağını söndürme, kılık-kıyafet inkılâbını yapma, vesaire...) yapmamış.
Belki, dip dalgası halinde cereyan eden fesat odaklarının maksat ve faaliyetlerini tam derk edemediği için, bu derece sert ve kanlı icraatlarda bulunmaya kendini mâzur ve mecbur hissetmiş.
Dolayısıyla, onun durumu da bir derece torunu Sultan Abdülhamid'e benziyor. İyi insan olmakla beraber, tatbik ettikleri istibdat siyaseti fenâdır. Hak ve adâlet-i mahzâ nâmına savunulamaz.
Bu açıdan bakınca, Sultan Abdülhamid'e "Kızıl Sultan" demek ne derece yanlış ve haksız ise, Sultan II. Mahmud'a bazılarının yaftalamak istediği "Gàvur Padişah" tâbiri de o derece yanlış, haksız ve yersizdir.
* * *
Son bir nokta olarak, şunu hatırlatalım ki: Ehl-i İslâm, ne zaman bir dahilî fitne ile çalkalandı ise, ne zaman yek diğerini kırmaya yöneldi ise, bilinmeli ki, orada bir fitne-fesat tezgâhı kurulmuş ve faaliyete başlamıştır. Azim hatalara, günahlara düşmemek ve cinayetlere şerik olmamak için, dahilî çekişmelerden mümkün olduğunca uzak durmalı, imtina etmeli. Aksi halde, gizli komiteler sevindirilmiş, memnun edilmiş olur.
@salihoglulatif: Tarafgir hale gelenler, müvazeneyi kaybeder. Bu dengesizler, kendi tarafını övmeyen-takdir etmeyen, veyahut karşı tarafı yermeyen-eleştirmeyen hiç kimseyi dinlemez, hiçbir yazıyı, yorumu, mesajı beğenmez; o yazı ve mesajların yayılmasını da istemezler.