Birinci Reis M. Kemal 1938’de öldüğünde, halefi olacak İsmet Paşa ile arası açıktı. Son bir yıl içinde hemen hiç görüşmediler. Birbirine küs gittiler.
M. Kemal, İstanbul’da aylarca hasta vaziyette ve hatta ölüm döşeğinde yattığı süre içinde bile, İnönü onun ziyaretine hiç gelmedi.
Kuvvetli bir rivayete göre ise, İnönü İstanbul’a gelemedi, eski arkadaşının huzuruna çıkmayı göze alamadı.
O günün genel tablosuna nereden bakılırsa bakılsın, M. Kemal’in halef olarak İsmet Paşayı istemediği çok açık bir şekilde anlaşılıyor. Şayet isteseydi, onu mutlaka getirtmenin bir yolunu bulurdu. Çünkü, ağzından çıkan her söz, kesin emir olarak kabul ediliyordu.
* * *
M. Kemal ile yakın arkadaşlığı tâ aylar öncesinde sona eren İsmet İnönü, 11 Kasım 1938’de Meclis’in onayı ile 2. Reisicumhur seçildi.
İsmet Paşa, bu seçilme işinde, birinci derecede Mareşal Fevzi Çakmak’a borçludur. Çünkü, askeriyenin başında 1922’den beri o vardır ve o dönemde ordunun rızası olmadan bir şahsın Cumhurbaşkanı seçilmesi imkân ve ihtimal harici görünüyor.
Buna göre, şayet Fevzi Paşa muvafakat etmeseydi, İsmet Paşanın seçilmesi ciddî manada riske girmiş olacaktı.
Dolayısıyla, bu tarihe kadar olduğu gibi bu tarihten sonra da, Fevzi Paşa, devlet adına ve bilhassa ordu eliyle işlenen bütün cinayetlerden, bütün katliâmlardan birinci derecede pay ve hisse sahibidir.
Onun bu dehşet verici hissedarlığı, askerî cenahta, emekliye sevk edildiği 1944’e kadar, siyasî kulvarda ise, öldüğü 1950 Nisan’ına kadar kesintisiz şekilde devam edip gitti.
NOT: Bu hususun geniş bir izahını, yayına hazırlanmakta olan Ahirzaman Tarihi isimli çalışmamızın 4. ve 5. Ciltlerinde bulabilirsiniz.
* * *
İkinci Reis İsmet Paşa, 1937’ye kadar süren 12 yıllık Başbakanlık döneminde olduğu gibi, 1950’ye kadar süren 12 yıllık Cumhurbaşkanlığı döneminde de, yani çeyrek asır müddetle—tabiri câiz ise—TC vatandaşlarına kan kusturdu.
Bilhassa İslâm dinine karşı beslemiş olduğu kin ve husûmet ateşi, zaman zaman parladı, alevleri göklere yükseldi. Dindarlara hapis, sürgün, zindanı hep revâ gördü. Öyle ki, ağzına Allah kelimesini almaktan bile ömür boyu imtina etti durdu.
Müslüman nüfusa böyle sert ve haşin davranan İsmet Paşa, cumhurun azınlık kesimini teşkil eden gayr-ı müslimlere de, bilhassa Rum ve Ermeni vatandaşlara yapmadığı eziyet, çektirmediği sıkıntı, elem, ıztırap kalmadı.
Yıllara damgasını vuran Türkçe Ezan, Varlık Vergisi, Ekmek Karnesi, Toplama Kampları gibi yüz kızartıcı tâbirler, onun döneminin tarihe geçen utanç tablolarını işaretliyor.
Siyaseti bırakmak istemedi
2. Reis İsmet Paşa, ömrünün son senesine (1972) kadar da siyaseti bırakmadı.
İlk 12 sene CHP Genel Sekreteri olarak Başbakanlık yaptı.
1938-50 Reisicumhur olarak aynı partinin Genel Başkanlığını yaptı.
1950-72 yılları arasında ise, 4 sene Başbakan, geri kalan süre içinde de anamuhalefetteki CHP’nin Genel Başkanı hüviyetiyle siyasetin baş aktörlerinden biri oldu.
1972’de, parti kongresinde rakibi Bülent Ecevit’e mağlûp olduktan sonra hem siyaseti, hem kurucusu olduğu partiyi terk etti.
Netice itibariyle, selefi M. Kemal ona küs gitmişti, o da halefi olan Ecevit’le küs gitti bu dünyadan.
1950-60 arası kısmî teneffüs
Demokrat Parti, 14 Mayıs 1950’de yapılan genel seçimleri ezici bir çoğunlukla kazandı.
22 Mayıs’ta, Millet Meclisinde yapılan oylama sonucu, Celal Bayar 3. Reisicumhur seçildi.
Bu tarihten sonra başına Adnan Menderes’in geçtiği Demokrat Partinin ilk icraatı ise, Ezân-ı Muhammedinin serbest bırakılması ve Türkiye Radyolarından—özellikle kandil gecelerinde—Kur’ân ve Mevlid-i Şerifin okutulması oldu.
Üçüncü Cumhurbaşkanı Bayar, bu gelişmelerden şiddetli bir rahatsızlık duyuyordu.
Öyle ki, yeni Başbakan Menderes’i istifanın eşiğine getirdi.
Yine kuvvetli rivayetlere göre, Menderes, hükümetin istifasını sundu ve çekip Mersin taraflarına gitti. Günlerce orada kaldı.
Cumhurreisi Bayar, bir hükûmet krizine meydan vermemek için, Menderes hükümetinin bu icraatlerini imzalamaya mecbur kaldı.
Yıllar sonra ortaya çıkan güvenilir bilgilere göre, Başbakan Menderes 10 ve 11 kez istifanın eşiğine geldi veya istifa mektubunu Bayar’a verdi. Bayar ise, yine benzer gerekçelerle, bu istifaları işleme sokmadı ve toplam on yıllık süre boyunca ülkeyi birlikte yönetmeyi tercih etti.
@salihoglulatif:
Mahkemeye çıkıp adâlet önünde hesap vermeyi reddedenler, isterse 5 vakit namaz kılıp her gün zemzem içsinler, yine de şaibe altında kalmaktan kurtulamazlar.
* * *
Yarın kim ne niyetle oy kullanırsa kullansın, tercihler iki ana eksende toplanacak: Kullanılan oyların bir kısmı dayatmacı VESAYET hesabına geçecek;
Gerisi de DEMOKRASİ hesabına yazılacak.