Adeta bir umumî seferberlik ruhuyla yayına hazırlanan yeni tanzim Nur Külliyatı, ayrıca çok avantajlı bir kampanya ile geniş kitlelerin istifadesine sunulmaya çalışılıyor.
Haliyle “Yemişli ağaç taşlanır” misâli, sağdan-solda bazı ufak-tefek tenkitler, atışmalar da geliyor.
Meselâ, piyasada şu tarz söylentiler dolaşıyor veya dolaştırılıyor:
- Siz bu risâlelere “lûgatçe-indeks, vs.” koyma ruhsatını nereden alıyorsunuz? Aynı şekilde, yeni tanzim-tertibin ruhsatı var mı?
Hizmetlerimizi meşveretle yaptığımız gibi, Risâle-i Nur’a dair hizmet ve faaliyetlerimizi de kaynağı sağlam ve muteber olan bir izne, bir ruhsata dayandırarak yapmaya âzamî derecede dikkat ve hassasiyet göstermekteyiz... İşte, bu meyandaki izin ve ruhsatlardan bazı misaller.
Lûgatçe ruhsatı
Resmini gördüğünüz belgeler, Hicrî 1336’da (1946-47) teksir edilen ve üzerinde bizzat Üstad Bediüzzaman’ın imzası bulunan Asâ-yı Mûsâ mecmuasına ait. Aynı eserin, ayrıca Osmanlıca teksir nüshası da var elimizde.
Gerek Osmanlıca ve gerekse Latincesi olan bu Asâ-yı Mûsâ nüshalarının ikisi de hem indeksli, hem de lûgatçetlidir.
Dahası, bu nüshayı yayına hazırlayan Mehmed Feyzi Efendi ve onun bu hizmetini takdirle karşılayan da Üstad Bediüzzaman’ın bizzat kendisidir.
İşte, bu açık gerçeğin delil ve ispatı sadedindeki Hz. Bediüzzaman’ın kendi beyanları: “Âsâ-yı Mûsa’nın Lûgatnâmesini hasta olduğu hâlde çok güzel ve âlimâne yazan, Lûgatnâmenin başında güzel bir fıkra derç eden ve bana da ayrı mektup yazan Risâle-i Nur’un serkâtibi Mehmed Feyzi’nin, oraca çok müşkülât ve mânialara rağmen harika sadâkatini ve Nurlara fâik alâkasını, sarsılmadan imâna hizmetini birkaç cihette yapması gösteriyor ki, o küçük bir Hüsrev olduğu gibi, tam bir Hasan Feyzi’dir.” (Emirdağ Lâhikası: 386)
Tanzim ruhsatı
Bir başka mesele ise, tanzim ile ilgili. Bu hususla alâkalı olarak da, Mektubat’taki “Hücûmât-ı Sitte” bahsinin 5. Desise kısmında, şu ruhsatı veriyor Üstad Hazretleri: "Sizin vazifeniz, yazılan sözleri şerh, izâh veya tanzimdir."
Bu demektir ki, asliyetini bozmadan ve orijinalitesine dokunmadan, Nur Risâleleri için şerh, izah veya tanzim çalışmaları yapılabilir. Bu arada, şunu da bilhassa hatırlatmak isteriz ki, yıllar yılı Latince’ye karşı şiddetli itirazlarda bulunan Hayrat Vakfı (Hüsrev Abi grubu) dahi, şimdi Risâleleri bir sayfada Osmanlıca, karşı sayfada ise Latince olarak neşrediyor. Dahası, burada bahsini ettiğimiz Asâ-yı Mûsâ nüshasının tıpkı basımı da aynı yayınlar arasında mevcut.
Talebe: Kendi telifi gibi...
Yeni Asya, eskiye nazaran büyük çapta sayfa tasarrufu (1/3) da yaparak ve teknik imkânları sonuna kadar kullanarak, yepyeni bir Nur Külliyatı’nı hazırlamış durumda.
Buna mukabil, biz de şimdi bütün kuvvet ve enerjimizle, bu neşriyat hizmetini yaygınlaştırmaya, her yere ve herkese ulaştırmaya gayret edelim. Bu bizim vazgeçilmez, tatil kabul etmez bir vazifemiz, bir mükellefiyetimiz.
Bu arada, varsın birileri de bize sataşsın, bizimle uğraşadursun, hiç ehemmiyeti yok.
Biz, eğer bu hakikî vazifemizle ciddî ve samimî mânada meşgul olur ve bundan inhiraf, yahut tegàful etmezsek, biiznillah muvaffak oluruz. Yani, biz ihlâs ve gayret ile hizmetimize bakarsak, Cenâb-ı Hak da bu hizmetin muhasım ve muarızlarıyla uğraşır ve haklarından gelir, inşaalah.
* * *
Hem Risâle-i Nur aleyhinde meydana getirilmek istenen menfi havayı kırmak, hem de vazife-i hayatımız olarak bildiğimiz neşriyat faaliyetine var kuvvetimizle iştirak etmek için, Üstadımız Hazretleri’nin şu veciz sözleri rehberimiz olsun: “Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözleri kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin.”
(Mektubat, 26. Mektub)