İstanbul'u işgal eden İngilizler, kendi isteklerine uygun bir "kukla sadrâzam"ı da bulmuşlardı: Damat Ferit Paşa.
İşte, İngiliz kuklası olan Ferit Paşa’nın en büyük günahlarından biri, hiç şüphe yok ki, Boğazlıyan (Yozgat) Kaymakamı Mehmet Kemal Beyi idam ettirmedir: İdam kararı 8 Nisan (1919) günü verildi, infaz ise iki gün sonra yapıldı.
Şehid-i mazlûm Kemal Bey hakkında idam kararı veren kişi, Divân-ı Harb-i Örfî (Sıkıyönetim) Mahkemesi’nin o esnada başkanlığını yapan "Nemrut" lâkaplı Mustafa Paşa’dır.
Kemal Beye isnat edilen suç ise "Ermeni tehcirinde takınmış olduğu menfî tutum" diye kayıtlara geçti. Oysa, verilen idam kararının asıl gerekçesi, hem Ermenileri memnun etmek, hem İngilizlerin direktifiyle hareket etmek mânasını taşıyordu.
İşte, işgalci ecnebilerin hatırına kurban seçilen Kemâl Bey, ne yazık ki 10 Nisan’da Bayezid Meydanında kurulan umuma açık haldeki darağacında asılarak idam edildi.
* * *
Henüz 35 yaşındayken idam edilen Kemal Beyin son sözleri şunlar oldu: "Sevgili vatandaşlarım! Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum. Son sözüm bugün de budur, yarında budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet! Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk Milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet elbette onlara bakacaktır. Allah, vatan ve milletimize zeval vermesin. Amin. Borcum var, servetim yok üç çocuğumu, millet uğruna yetim bırakıyorum. Yaşasın millet!”
Meydanda toplanan halkın gözyaşları arasında darağacına çekil Kemal Bey’in cenazesi, hayli kalabalık bir merasimle Kadıköy'de toprağa verildi.
Ankara’daki Büyük Millet Meclisi, 14 Ekim 1922'de çıkardığı bir kànunla Kemâl Beyi "millî şehit" olarak kabul ve ilân etti.
* * *
Bu elîm hadise, Sadrâzam Damat Ferit'in kabul görmez ve asla affedilmez hatalarının başında gelir.
Zira, kendisi İngiliz işgal güçlerine tam mânâsıyla boyun eğmiş ve adeta işgalciler ne diyor, ne istiyorsa, onu harfiyyen yapmaya çalışan bir kukla durumundaydı.
* * *
Bu arada, aynı mahkemenin ayrıca 20 Temmuz'da vermiş olduğu mühim bir başka kararı var ki, bunu pek az kimse biliyor.
Boğazlıyan Kaymakamı Mehmed Kemâl Beyin (1884-1919) cenazesi.
O karar şudur: 20 Temmuz'da "Ermeni kırımından sanık" olarak yargılanan eski Urfa Mutasarrıfı ve Bayburt Kaymakamı Nusret Bey—tıpkı Boğazlıyan Kaymakamı gibi—yine aynı mahkemenin kararıyla idam cezasına çarptırıldı.
Nitekim, bu ceza da, tıpkı 8 Nisan'daki gibi, 5 Ağustos'ta yine Beyazid Meydanında infaz edildi.
* * *
Çok garip bir tecelli de şudur ki: İstanbul'un işgal dönemiyle ve işgalcilerin zâlimane tasarrufuyla ismi adeta özdeşleşmiş olan Sadrâzam Damat Ferit Paşa, işgalin tam da sona erip kurtuluşun resmen ve alenen ilân edildiği gün (6 Ekim 1923) Fransa'da son nefesini verdi.
* * *
Son olarak, yine Mehmed Kemâl Bey’in vedâ konuşmasında söylediği rivâyet edilen bir metni hülâsaten takdim edelim:
“Sevgili oğlum merhum Adnan’ın medfun bulunduğu Kadıköy Kuşdilli Çayırı’ndaki Kabristanda, yavrumun yanına gömülmeyi diliyorum. Teyzem ve kardeşim Kadıköy’ünde meskûndurlar. Defin masrafı, teyzeme tevdi edilsin. Kabir taşım, hamiyetli Türk ve Müslüman kardeşim tarafından dikilsin ve üstüne şöyle yazılsın: Millet ve memleket uğruna şehit olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemâl’in ruhuna Fâtiha!
“Perişan zevcem Hatice’ye, yavrularım Müzehher ve Müşerref’e muavenet edilmesini, yavrularımın tahsil ve terbiyesine ihtimam buyrulmasını vatandaşlarımdan beklerim.
“Babam, Karamürsel Aşar Memur-u Sâbıkı Ârif Bey âcezedir. Kardeşim Münir kimsesizdir. Bunlara da muavenet olunursa, memnun olurum. Türk milleti ebediyyen yaşayacak, Müslümanlık asla zevâl bulmayacaktır. Allah, millet ve memlekete zevâl vermesin.”
@salihoglulatif:
BSN: İstibdat rey-i vâhiddir. Riyâset-i şahsiyenin kat'iyen aleyhindeyim. Hâkim, şahs-ı mütehakkim değil; meşveretin ruhu olan efkâr-ı ammedir.
* * *
Ferec-ferâh-sürûr-fütûhat isteriz; fakat, kâfirlerin kılıcıyla değil. Başlarını yesin! Kılıçlarından gelen fayda bize lâzım değil.