Bir “Çözüm Paketi” ki...Eğer içinde çağın müceddidi, müçtehidi Bediüzzaman Said Nursî’nin hakemliği yoksa; Eğer içinde Kur’ân’ın hakiki bir tefsiri olan Risâle-i Nur’un mustakîm düsturları yoksa; Eğer içinde bir ismi “Ekrad Reçetesi” olan Münâzarât yoksa; Eğer içinde “Türk-Kürt kardeşliğinin hem teminatı, hem 90 yıllık örnek bir tablosu olan Nur Talebelerinin şûrâya istinad eden görüş, teklif ve tavsiyeleri yoksa... Şahsen o “Çözüm Paketi”ne ümit bağlamam, bağlayamam.
Dahası, bu gibi gayr-ı samimi teşebbüslerin, galiben, bir siyasî beklentiyi karşılamak veya kitleleri oyalamak maksadına matuf olduğu kanaatini taşırım.
Bugüne kadar birçok deneme yapıldı; şimdi de bir başka deneme ile karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz.
Bunca “deneme-yanılma”dan kurtulmanın çaresi, yukarıda sıralamış olduğumuz maddelerin tatbik sahasına konulmasından geçiyor.
Barajlı Çözüm Projesi
Kaç ayaklı olduğu henüz netlik kazanmayan “Çözüm Süreci”nin bir ayağını şüphesiz ki HDP teşkil ediyor. Bu partinin yüzde 10’luk seçim barajını aşıp aşamayacağını bugünden kimse kestiremiyor.
HDP, bu sebepten dolayı âdeta ecel terleri döküyor.
Şayet barajı aşamayacağı kanaati hasıl olursa, son anda karar değiştirip yine bağımsız adaylar sistemine geri dönebilirler. Bu ise, tahminen 20-25 milletvekili kaybına sebebiyet verir.
Birlikte Anayasa değişikliği yapamayan, hatta 12 Eylül Darbesi kalıntısı olan yüzde 10 seçim barajını da değiştir(e)meyen bir siyasî irade, çıtası alabildiğine yükseltilen “Çözüm Projesi”ni acaba tatbik sahasına koyabilecek mi?
Doğrusu, içimiz rahat şekilde buna evet diyemiyoruz; şimdilik “belki-inşaallah” demekle iktifa ediyoruz.
RUZNÂME 10 MART
İşgal ve istilâ yılları
10 Mart 1919
İstanbul fiilen işgal altında. İngiliz yanlısı Damat Ferit Paşa Hükûmetinin emriyle, savaş suçlusu olarak kabul edile İttihat-Terakki Partisinin yurt dışına kaçamayan yöneticileri tutuklanmaya başlandı.
İlk etapta 60-70 kişi tutuklandı. Çetin bir yargılamadan geçirilen siyasî ve askerî şahsiyetlerin çoğu bilâhare İngiliz yönetimindeki Malta adasına sürgün olarak gönderildi.
Gariptir ki, İttihatçılar da bu tarihten tam 10 sene evvel fikrî ve siyasî muhaliflerini benzer tarzdaki bir yargılamaya tâbi tutmuşlardı.
10 Mart 1920
Londra'da İstanbul'u işgal kararı.
İngiltere’nin başkenti Londra'da toplanan İtilâf Devletlerinin (anlaşmalı galip devletlerin) dışişleri bakanları, fiilen işgal altındaki İstanbul'un resmen de işgal edilmesi ve Kuvâ-yı Millîye öncülerinin tutuklanması yönündeki kararı imzaladı.
İtilaf Devletlerinin Hariciye Bakanlarının katılmış olduğu bu toplantıya, ayrıca Birinci Dünya Savaşında tarafsız kalan Yunanistan'ın “hükümet başkanı” sıfatıyla Venizelos da katıldı.
Baş rolde İngiltere'nin oynadığı bu işgal ve istilâ yönündeki dehşetli kararın, derhal tatbikat sahasına konulması isteniyordu. Nitekim, aynı gün İstanbul'da toplanan işgal güçlerinin (İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan) temsilcileri, alınan kararı aynen kabul ve tasdik ederek harekete geçti. İlk iş olarak da, Millî Mücadele taraftarı görünen şahısların tutuklanmasına başlandı.
Tutuklamalar günden güne arttı ve 16 Mart'ta Şehzadebaşı Karakoluna yapılan kanlı baskından sonra had safhaya çıktı. Aynı gün, yaklaşık 150 kadar subay, sivil bürokrat ile mebus tutuklanarak nezarete alındı ve bilâhare Malta'ya sürgün olarak gönderildi.
10 Mart 1921
Koçgiri Hadisesi sebebiyle sıkıyönetim ilân edildi. Yeni kurulan Ankara Hükûmetinin emriyle ilân edilen sıkıyönetim, Elaziz, Erzincan, Divriği ve Zara civarını ihata ediyordu. Ayaklanmayı bastırmak maksadıyla bölgeye gönderilen meşhûr Topal Osman (Mart 1923’te Ali Şükrü Beyin de kàtili), yetkisini aşarak ve kànunları çiğneyerek birçok zulümkârlığa imza attı.
* * *
@salihoglulatif: “Teşeffi-i bi’l-gayz” ile hareket edenlerin “hak ve hakikat adına” kılıfıyla yaptıkları “açıklama”lara itibar edilmez ve etmeyiz. Hele ki, bunlar Üstad Bediüzzaman’a “pot kırdırmak”tan sâbıkalı ise...Üstad’a pot kırdıranlarla bu dünyada helalleşmemiz, mahkeme dosyasındaki iddianâme tutanaklarının bulunmasıyla mümkün olabilir. Aksi halde, onlarla hesaplaşmamız Üstad’ın huzurundaki Mahkeme-i Kübrâ’ya kalacak.