Arada bir “tütün ve sigara”ya dair konuları yazmaktan alamıyorum kendimi. Bu yazıda da olduğu gibi.
Öncelikle, hemen her vesile ile bu konuya temas etmemizi gerekli kılan sebeplerini sıralamaya çalışalım.
BİR: Tütün ve sigara tüketimi çok yaygındır. Toplumun bir yarısı tüketici durumunda iken, diğer yarısı da bu dertten muzdariptir. Demek ki, herkesi ve hepimizi yakından ilgilendiren bir konudur.
İKİ: Tütün ve sigara ile ilgili görüş beyan eden İslâm âlimleri, bunun “haram” mı, yoksa “mekruh” mu olduğu hususunda fikir ve kanaat birliğine varmış değiller. Bu arada, tütünün en azından “mekruh” olduğunu bile bile sigara içen âlimler ve hocalar vardır.
ÜÇ: İsraf haramdır ve sigara tüketimi yüzde yüz kat’iyetinde bir israftır.
DÖRT: Hekimlerin, doktorların hemen tamamı, sigara ve tütün mâmüllerini kullanmanın “tıbben zararlı” olduğunu söylüyor. Bununla beraber, sigara içen doktorların sayısı küçümsenmeyecek ölçüdedir.
BEŞ: Sigara ve tütün, sağlıkla ilgili olduğu gibi, çevre ve hava kirliliğinde de ilk sıralarda yer alan zararlı bir tüketim ürünüdür.
ALTI: Ülke ve dünya çapında, insanları kaçakçılık işine sevk eden, haram para kazandıran ve neticede ciğerleri tahrip ettikten sonra dumanı havaya savrulup giden sihirli bir maddedir.
YEDİ: Bu konuda en çok beni müteessir eden nokta ise şudur: Gerek hamile kadınların ve gerekse henüz çocuk denecek yaştaki körpe yavrularımızın—adeta esrar içer gibi—sigara içtiklerini gördüğümde, elimde olmayarak ziyadesiyle üzülmekteyim.
Bu şiddetli teessürün sebebine gelince... O mâsum yavrularımız, işin sonunu hiç düşün(e)meden başlıyor içmeye. O taptaze ve körpecik bedenin, ileride ne hale geleceğini bilmiyor, bilemiyor.
Belki “arkadaş hatırına” içmeye başlamış. Belki sadece bir özenti sebebiyle kaptırmış kendini. Belki de, babası içtiği halde, çocuğunun içmemesi için, ona “Sakın ha! Yasssak! İçmeyeceksin!” demiş. O da, meraklanıp gizliden içmeye başlamış olabilir. Vesaire...
Netice, acı üstüne acı; israf üstüne israf; hastalık üstüne hastalık; ve eğer bırakılmazsa, hastalıklı bir ihtiyarlık ve çok vahim bir âkıbet...
Bu konuya arada bir temas etmeye dair meramımızı böylece ifade ettikten sonra, ulemâ beyninde hâlâ tartışmalı olan tütünün, yakın tarihimizdeki serüvenine şöyle kısaca bir nazar gezdirelim.
Saf tütün ile sigara farkı
Sigara içmenin mekruh mu, yoksa haram mı diye tartışılıyor olması, geçmişten ziyade, çağımızın bir meselesi olarak görünüyor.
Zira, eski asırlarda, husûsen Saadet Asrında sigara içilmediği için, böyle bir mesele üzerinde herhangi bir tartışma da yoktu.
Sigaranın fabrikasyon şeklinde yaygınlaşması ise, yaklaşık bir buçuk asırlık bir zamana uzanıyor.
Osmanlı'da "Tekel"in kurulması tarihi 1862'dir. O tarihlerde, hariç ülkelerden tütünün ithal edilmesine yasak getirildi.
Bizde, ilk tütün fabrikasının Cibali'de kurulması tarihi ise, 1884'tür. Hemen ardından da İzmir, Adana ve Samsun tütün fabrikaları kuruldu.
Buna rağmen, toplumda sigara içenlerin çoğu, yine de eski usûlle, yani elde, yahut mengenede kıyılmış tütünleri kullanıyordu.
İslâm âlimlerinin ekseriyeti, bu şekilde, yani başka herhangi bir katkı maddesinin katılmamış olduğu tütünü "kerahât"tan saymış; yani, “içilmesi mekruh” demişler.
Nitekim, Üstad Bediüzzaman'ın da 40 yaşına kadar içmiş olduğu sigara bu türdendir. Kıyılmış olan tütünü cep tabakasında taşıyor ve sarma şeklinde içiyordu. (Harp cephesinde, mermilerden biri tütün tabakasına isabet edip parçalıyor.)
Bediüzzaman, esaretten döndükten (1918) sonra bu alışkanlığı bütünüylü terk ettiğini beyan ediyor.
Esasında, bu hususta da çarpıcı bir örnek teşkil ediyor, Said Nursî. Tiryaki olduğu halde, sigarayı terk etmenin mümkün ve hatta gerekli olduğu dersini veriyor, adeta...
* * *
Hemen her defasında altını çizmeye çalıştığımız önemli bir nokta da şudur: Geçmişte kullanılan sarma sigara ile, günümüzde tüketilen fabrikasyon imalatı sigara arasında çok büyük farklar var.
Bunu, mutlak sûrette herkesin bilmesi lâzım.
Sigara tüketimi, günümüzde hemen her yönüyle dehşetli bir seyir takip ediyor.
Meselâ, çoğu üretici firmaların, sigaranın içine tüketicide bağımlılık ve hatta ölümüne bir alışkanlık meydana getirmesi için katkı maddesi enjekte etmeleri; özetle, helâl-haram demeden ellerinden gelen kötlüğü yapmalarıdır.
Firmalar, hasis menfaatleri için, maalesef birbiriyle rekabete giriyor ve bu mekruh nesneye—fazla da çaktırmadan— uyuşturucu esansı türünden habire haram şeyler katıyorlar.
Velhâsıl: Saf tütün mekruh da olsa, fabrikasyon, özellikle yabancı marka sigaraların çoğunda dinen haram sayılan maddeler var.
***
@salihoglulatif:
Yıldızı parlak figüre, aktöre tapınırcasına bağlanan, o sönükleşince de hemen bir başka fâniye tutunmaya çalışan gàfillere: Yâ hû! Siz ne zaman İbrahimvâri "Lâuhibbul-âfilîn" diyeceksiniz?