Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerede, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
Erken yaşta vefat eden Şair Cahit Sıtkı Tarancı’ya (Ekim 1910-Ekim 1956) ait bu mânidar şiirin ilk mısraı da şöyledir:
“Yaş otuz beş; yolun yarısı eder.”
Rabbim bizlere hayırlı hayatlar ve hayırlı ölümler nasip etsin.
* * *
Şairin, gayet yerinde söylemiş olduğu “Kim bilir nerede, nasıl, kaç yaşında?” şeklinde ifadeleriyle aynı mâna istikametinde Anadolu’da söylenen şu söz de pek düşündücü olsa gerek: "Ölümdür bu: İhtiyarları alır sıra sıra; gençleri de alır ara-sıra."
Öyle ya, ölüm için, ecel için, küçük-büyük, genç-ihtiyar hiç fark etmiyor. Hayatı acılaştıran bu vakıa, her an için herkesin başına gelebilir ve geliyor. Ondan kaçış, ondan kurtuluş mümkün değil.
İyisi mi, Fahr-ı Kâinat’ın (asm) tavsiyesine uymak: “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz.” (İbn-i Mâce; Zühd: 3)
* * *
Çoğu sevinç ve iftihar vesilesi olan rekorların, bir de hiç sevilmeyen ve hiç istenmeyen türleri var: Borç rekoru, cinayet rekoru, kaza rekoru gibi... Ne yazık ki, ülke ve millet olarak bu tür rekorlar listesinde de yer almaktayız.
Şimdilerde, en üzücü, en yakıcı olanların başında “trafik kazaları” geliyor. Özellikle, şu mübarek bayram günlerinde...
Son yıllarda, nice ocaklar söndüren ve yakıcı kazalarda maalesef hızlı artışlar görünüyor.
Bu artışların en önemli sebepleri arasında şunlar yer alıyor: Alkol, uykusuzluk, dikkatsizlik, hız veya acelecilik, tamir-bakım eksikliği, istiab haddinin aşılması, sıkça yapılan kural ihlâlleri, direksiyon başında yapılan telefon görüşmeleri, vesaire...
* * *
Sürücüler için gerekli uyarılar her zaman yapılıyor. Bayramlarda ve tatil dönüşlerinde ise, bu uyarılar en üst seviyede tutuluyor. Ancak, yine de artan kazaların önüne bir türlü geçilemiyor.
Sayısız örneklerine şahit oluyoruz ki, dümdüz yolda da feci kazalar oluyor. Yani, geniş ve düzgün otobanlarda, bölünmüş yollarda, her türlü trafik işaretinin bulunduğu kesimlerde de akıl-sır erdiremediğimiz ölümlü kazalar vuku buluyor.
Ve en acibi de şudur ki: Bu tür kazaları gören, duyan, hatta “Nasıl olur? Hiç olmamalı... Olacak şey değil...” türünden lâflarla kazadan güyâ ders-i ibret alan bazı sürücülerin başına da, çok kısa bir süre sonra aynı veya benzer kazalar geliyor, veyahut bizzat kendisi o kazalara karışıyor.
Bu meseleyi, gidip kazaların en az yaşandığı ülkelerde araştırmalı. Onların nasıl davrandıklarını ve ne tür tedbirler aldıklarını öğrenmeli. Onları örnek almalı. Zira, bu hem bilgi, hem de tecrübele dayalı teknik bir meseledir... Bunun mutlaka üstesinden gelmeye çalışmalı, hiç olmazsa kaza oranını asgarî seviyede tutmaya gayret göstermeli.
Yaş 70’ten sonra...
Mevzuya “ölüm” ile başlamışken, “hayattan ziyade istediği olan” aynı hakikate dair bir başka bahisler devam edelim.
Cahit Sıtkı’nın belleklere kazınan “Yaş otuz beş; yolun yarısı eder” sözünden midir, yoksa başka sebepten midir nedir, halk arasında da “Yaş yetmiş, iş bitmiş...” sözü yaygın şekilde kullanılıyor.
Çetin Altan, 23 Haziran 2010 tarihli Milliyet'teki yazının başlığı "84..." şeklinde idi. O günlerde seksen yaşını geçkin meslektaşı gazeteci yazar İlhan Selçuk'un ölümü (21 Haziran), onun da ölüm hakikatini biraz daha yakından hatırlamasına sebep olmuştu.
Çetin Altan'ın yazısındaki bazı ifadeler, onun kendi vefatını (Ekim 2015’te öldü) nasıl da ciddî ciddî düşünmeye başladığının bir işareti olsa gerek. İşte o ifadelerden biri: "Şayet ömür merdiveninin son basamağındaysam ve '85...' başlığını hiçbir zaman yazamayacaksam, çok doğal karşılayacaklardır bunu da: 'Zaten 80’ini çoktan aşmıştı... Yaş yetmiş, iş bitmiş... Ahı gitmiş, vahı kalmış... Bir ayağı çukurda...' diyecekler..."
* * *
Allah’ın her günü, ölüm hakikatini haber veren ibretlik manzaralar gözler önüne seriliyor: Depremle, yangınlarla, salgınlarla, sellerle, patlamalarla, terörist saldırılarla, trafik kazalarıyla ve sâir sebeplerle, sadece fertlerin değil, kafilelerle insan ölümlerine şahit olmaktayız.
Demek ki, sadece yaşlanınca değil, ölümü her zaman ve her yaşta hatırlamak lâzım.
Şüphesiz ki, hatırlamak yetmez; bu kaçınılmaz yolculuğa her gün için hazır olmak gerekir.
Hem, hazır olmayan ne kazanır ki? Hazırlık yapmayanın eline ne geçer ve ne geçiyor ki? Dahası, hazırlığı düşünmeyen kimse, acaba neyi değiştirebiliyor ki?
İyisi mi, Cahit Sıtkı'nın o meşhûr mısralarını hiç hatırdan çıkarmamak:
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
***
@salihoglulatif:
Asıl niyetini gizleyerek, yahut müphem bırakarak, sizi peşinden sürüklemeye çalışan kişi, ya ene-kibir-kin-intikam...dan arızalı, ya da birilerinin hesabına çalışıyor demektir.