Bu seneki “Gençlik Haftası”nın resmî açılış töreni, daha öncekilerden bir hayli farklı oldu.
Bir hafta sürecek olan resmî program, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç başkanlığındaki heyetin Pazar günü yaptığı Anıtkabir ziyaretiyle başladı.
Sayın Bakan, Anıtkabir’deki mozoleye çelenk koydu, hatıra defterini imzaladı ve daha sonra heyettekilerle birlikte fotoğraflar çektirdi. (Resimde görüldüğü gibi.)
İşte, TRT ekranlarından da izlediğimiz o haberin özellikle bir fotoğrafı son derece dikkat çekici: Protokol heyetinin ön safında yer alan sekiz hanımdan beşi başörtülü ve tesettürlü.
Arka sıralardaki nisbet de hemen hemen aynı durumda.
Şimdiye kadar gördüğümüz ve araştırdığımız kadarıyla, burada oluşturulan tablolarda bir ilk yaşanıyor.
Yani, geriye doğru gittiğimizde, mâlum tarihlerde Anıtkabir’e giden veyahut ziyarette bulunların içindeki başörtülülerin sayısının çok az olduğunu görmekteyiz. Son yıllarda ise, bu sayı gitgide artış gösterdi ve nihayet bu sene rekor seviyeye ulaşmış oldu.
Yani, 2016 itibariyle, 78 yılın rekoru kırıldı denilebilir.
Bu bir başarı mıdır, nedir?
Bu gelişmeyi neye hamletmeli, ne şekilde yorumlamalı?
Doğrusu, biz de mütehayyir bir vaziyetteyiz. Ne diyeceğimizi bilemiyoruz.
İyisi mi, konuyla ilgili aşağıda bazı sorular soralım; yorumu okuyucularımıza, gerekli cevapları ise ilgili şahıs ve mercilere bırakalım.
* * *
- Nereye gidiyoruz?
- M. Kemal’in ölümünden 78 sene sonra, dindar ve muhafazakâr kesimin Anıtkabir ziyaretine bu nisbette ağırlık verileceğini tahmin ediyor muydunuz?
- M. Kemal, bu tarz ziyaretlerin olmasını arzu, talep, yahut vasiyet etmiş midir? Bu manzaradan hoşnut mudur?
- Muhafazakâr kesimin artan Anıtkabir ziyaretleri bundan sonra nasıl bir seyir takip edecek? Daha da artar mı, yoksa azalır mı?
- 19 Mayıs günü burada nasıl bir tablonun oluşacağını şimditen tahmin edebiliyor musunuz?
- Bu yıl ziyadesiyle kendini Anıtkabir ziyaretine kaptıran mütedeyyin ve muhafazakâr kesim, 19 Mayıs’taki kalabalık tablodan rahatsız olmazsa bile, acaba sosyetik Kemalistler onların orada çokça görünmelerinden rahatsız olmazlar mı?
- Türbe, tekke ve zâviyelerin ziyaret edilmelerini (1925’te) kànunla yasaklatan M. Kemal, acaba kendi türbesinin ziyaret edilmesi hakkında neler demiş ve ne gibi tavsiyelerde bulunmuş?
Evet, bütün bu soruların muknî cevaplar beklediği kanaatindeyiz.
GÜNÜN TARİHİ 17 Mayıs 1971
İsrail diplomatı kaçırıldı, öldürüldü
Olay haber, o günlerin gazete manşetlerinde
İsrail'in İstanbul Başkonsolosu Ephraim Elrom, 17 Mayıs 1971 günü bir örgütün militanları tarafından kaçırdı. THKP-C üyesi olduğu anlaşılan bu eylemcilerdan bazılarının isimleri şöyle: Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Hüseyin Cevahir.
Militanlar, Nihat Erim hükûmetine ültimatom verdi: “20 Mayıs’a kadar cezaevlerindeki devrimcilerin tamamı serbest bırakılmaması halinde, başkonsolos öldürülecek” dedi.
Hükûmet kanadı ise “Teröristlerle herhangi bir pazarlığın söz konusu olamayacağı”nı açıkladı.
İsrail diplomatı, talepleri kabul edilmeyen örgüt militanları tarafından, 22 Mayıs’ta Nişantaşı'ndaki bir evde şakağından vurularak öldürüldü.
* * *
Bu tarihten iki ay kadar evvel, 12 Mart Muhtırası verilmiş, Demirel hükümeti çekilmiş, yerine ise, eski CHP’li Nihat Erim başkanlığındaki hükümet gelmişti. Erim hükümeti de sol karakterli olmakla beraber, nasıl olduysa, yine devrimci-sol tandanslı örgütlerle karşı karşıya geldi.
Bu cümleden olarak, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) üst düzey militanları Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, giriştikleri eylemler sebebiyle yakalanmış ve hapse konulmuşlardı.
Onlarla aynı fikrî paralelde olan Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Hüseyin Cevahir ve arkadaşları da, kendi çapında eylemlere kalkıştılar ve neticede onların da çoğu yakalanıp çeşitli cezalara çarptırıldı.
Ankara Sıkıyönetim Mahkemesinin kararıyla idam cezasına çarptırılan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın cezası 6 Mayıs 1972’de Ulucanlar Cezaevinde infaz edildi.
* * *
Hüseyin Cevahir, 1971 yılının 1 Haziran'ında İstanbul Maltepe’deki çatışmada öldürüldü.
Ulaş Bardakçı, 19 Şubat 1972’de Arnavutköy'de kaldığı evin arka kapısından kaçmaya çalışırken emniyet güçleriyle girdiği silâhlı çatışmada öldürüldü.
Mahir Çayan, THKP-C lideri. 30 Mart 1972'de Kızıldere'deki silâhlı çatışmada öldürüldü.
***
@salihoglulatif: O dehşetli şahsın mahiyetinin bilinmesi... "...Öyle bir hâdisedir ki, bizler gibi binler adam hapse girse, hattâ idam olsalar, din-i İslâm cihetiyle yine ucuzdur." (Bediüzzaman, Şuâlar, s. 299)